Hz. Ömer’in Şehadeti
642 yılında gerçekleşen Nihavend Muharebesi'nde esir düşen ve Ebu Lü’lü lakabıyla tanınan Firuz adlı bir Hristiyan köle, Medine’de yaşamaktaydı. Ebu Lü'lü'nün asıl adı Firuz olup, Nihavend Muharebesi'nde esir düştükten sonra Ebu Lü'lü lakabıyla anılmıştır. Firuz, Basra Valisi Muğire bin Şu’be'nin kölesi olarak hizmet veriyordu.
31 Ekim 644'te, Hz. Ömer Medine çarşısında dolaşırken, Ebu Lü'lü yaklaşarak: "Ey Emirü'l-Müminin! Muğire bin Şu’be bana ağır vergi yüklüyor. Onu hafiflet" dedi. Hz. Ömer, verginin miktarını öğrenmek için "Ne kadar?" diye sorduğunda, Firuz, "Günde iki dirhem" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer, Firuz'un mesleğini sordu ve o da "Dülger, demirci ve nakkaş" olduğunu belirtti. Hz. Ömer, bu meslekler için ödenen vergiyi makul buldu ve hatta Firuz'un değirmen yapabileceğini duyduğunu belirtti. Firuz, "Evet" dediğinde, Hz. Ömer, "Öyleyse bana bir değirmen yap" dedi. Firuz, Hz. Ömer'in isteğine kızarak "Bir değirmen yapayım ki, doğuda ve batıda adı dilden dile dolaşsın" diyerek gitti. Hz. Ömer, Firuz'un bu cevabıyla rahatsız oldu ve onu tehdit ettiğini söyleyerek eve döndü.
Ertesi gün sabah namazı için Mescid-i Nebevi'ye giden Hz. Ömer, namazı kıldırmak için mihraba durdu. Bu sırada Ebu Lü'lü, elbisesinin altında sakladığı iki başlı hançerle camiye gizlice girdi ve Hz. Ömer'e saldırdı. Hz. Ömer birkaç yerinden yaralandı ve ağır bir şekilde yaralandı. Ebu Lü'lü daha sonra intihar etti.
Hz. Ömer, aldığı yaralar nedeniyle yere düştüğünde, namazı Abdurrahman bin Avf'a kıldırması için emretti. Sonra onu evine götürdüler.
Yaralı olarak evine götürülen Hz. Ömer, kimin tarafından saldırıya uğradığını sorduğunda, bir gayrimüslim tarafından saldırıldığını öğrendiğinde memnuniyetle karşıladı ve bir Müslüman tarafından saldırıya uğramadığı için Allah'a şükretti.
Hz. Ömer'in yarası ağırdı ve İslam Devleti'nin başına liyakatli birinin geçmesi için çaba gösterdi.
Hz. Ömer'in istediği Abdurrahman bin Avf, halifelik teklifini reddettiğinde, Hz. Ömer, aşere-i mübeşşereye, yani altı kişilik danışma kuruluna halife seçmelerini vasiyet etti. Ayrıca oğlu Abdullah'ı da bu meclise rey vermek için görevlendirdi ve kendisinin halife seçilmemesini şart koştu.
Hz. Ömer'in yanında bulunan altı kişilik danışma kurulu, halife seçmek için danışarak bir karar aldı. Talha bin Ubeydullah hariç, diğerleri Medine'de Hz. Ömer'in yanındaydı. Hz. Ömer, seçilecek halifenin halka yük olmaması için uyarılarda bulundu. Oğlu Abdullah'a, reylerde anlaşmazlık olması durumunda çoğunluğa uymasını ve eşitlik durumunda Abdurrahman bin Avf'ın yanında olmasını vasiyet etti.
Tüm bu vasiyetlerin ardından Hz. Ömer, yeni halife seçilene kadar danışma kurulunun dağılmamasını sağlamak için sıkı tedbirler alınmasını istedi.
Hz. Ömer, ikinci günündeki yaraları kontrol ettirmek için bir hekimi çağırdı. Hekim, tehlikeli olan bir yaraya rastlayınca Hz. Ömer'e vasiyetini yapmasını önerdi ve Hz. Ömer kabul etti.
Hz. Ömer'in yaralı olduğu ikinci gün, dışarıda bir gürültü olduğunu duyduğunda, içeri girmelerine izin verdi. Halktan gelen istekler üzerine, bir grup Hz. Ömer'i Osman'ın yerine halife olarak görmek istediğini belirtti. Hz. Ömer, bu isteğe, Osman'ın dünyevi zenginliklere ve cennete düşkünlüğüne işaret ederek cevap verdi. Diğer bir grup ise Hz. Ali'yi halife olarak görmek istediğini söyledi. Hz. Ömer, onlara Hz. Ali'nin doğru yolu göstereceğini belirtti. Oğlu Abdullah'ın, Hz. Ömer'in Hz. Ali'ye meylini gözlemlemesi üzerine, Hz. Ömer ona, bu yükün yaşarken kendilerine yüklenmesi gerektiğini söyledi.
Vakit geçtikçe Hz. Ömer, zikir ve ibadetle meşgul oldu ve 26 Zilhicce H. 23'te (3 Kasım M. 644) hayata veda etti.
Hz. Ömer'in halifeliği, on yıl altı ay birkaç gün sürdü. Cenaze namazını Suheyb-i Rumi kıldırdı ve naaşı Hz. Aişe'nin evine götürüldü. Hz. Ömer'in oğlu Abdullah, Hz. Aişe'ye babasının hücre-i saadete defnedilmesi için izin istedi. Hz. Aişe, gözyaşları içinde kabul etti. Hz. Ömer'in diğer oğlu Abdurrahman, Osman bin Affan, Abdurrahman bin Avf ve Sa'd bin Ebi Vakkas, onu Hz. Ebû Bekir'in yanına defnettiler.
Hz. Ömer, vefatı sırasında borçlu olduğu için, malları satılarak borçları ödendi.