Anarşizm Nedir, Anarşist Kimdir? (İdeolojiler Tarihi)

Anarşizm


Hangi şekilde olursa olsun otorite ve düze­nin gereksiz olduğunu ileri süren siyasî doktrin veya akım. Esas itibariyle anarşizm, Devlet’e düşmanlık şeklinde ortaya çıkmış İse de, Örgüttü sosyal ve dinî otoriteye karşı olma­sıyla da İlgi çekmiştir. Anarşizm insan hayatın­da iş birliği ve karşılıklı yardımlaşmanın im­kân dahilinde olduğunu savunarak zorla İş bir­liğine yahut dışsal zorlama tehdidine cephe al­mıştır.

Anarşizmi genci olarak devlet karşısında bir görüş olarak kabul etsek de, kendi İçinde fark­lı kollara ayrılmıştır. Bireyci anarşizm, maddî araçların mülkiyetini herkese tanırken, komü­nist anarşizm, mülkiyetin gönüllü gruplarca yönetilmesini savunur.

Başlıca İki düstur üzerinde duran anarşizm, toplumun yönetime ihtiyacı olmadığını ve hiç bir yönetimin gerçekten ve bireylerin rızası alınmadıkça meşru olamayacağını savunur. İlk ciddî anarşistler hükümetsiz bir toplum kurma düşüncesinde olan Proudhon gibi Fran­sız sendikalist teorisyenlerdi. Proudhon, devle­tin özel sektörden fazla güvenilecek tarafı ol­madığını, mülkiyetin hırsızlık olduğunu, insan­lığın ancak devlet istibdadının ve kapitalizmin sona erdirileceği gün özgürlüğe kavuşacağını savunmuştur. Bununla birlikte anarşizm bir çok siyasî öğretiyi içinde barındırır. Bunun ti­pik örneği, sonunda devletin eriyip gideceğini savunan Marksizmdir.

anarchy-symbol.svg.png” border=”0

Teorik olarak anarşizm, özgürlüğün mutlak olduğu ve hiç kimsenin özgürce razı olmadık­ça hiç bir otoriteye boyun eğmeye mecbur edi­lemeyeceği yolundaki ahlakî varsayıma dayalı­dır. Uygulamasını el birliğiyle çalışma ve karşı­lıklı yardımlaşmaya adanmış gönüllü birlikleri örgütleme için elverişli bir dizi varsayımda arar. Bu varsayımlar, anarşizmin büyük ölçek­li sanayinin gelişmediği bir ortamda geçerli ol­duğuna İşaret eder. Anarşizmin temel düşün­cesi doğrudan demokrasi fikri ile sanayi birim­lerinde doğrudan katılım fikrinin sıkı bir işbir­liğini sergiler. Anarşizm, ferdi sınırlayan bü­tün güçlerin ortadan kaldırılmasını savunur.

Bütün “yabancılaşma” biçimlerine karşı çıkar. Dinlerin bütün uygulamalarının baskıcı oldu­ğunu, genel seçimler yoluyla bile olsa, siyasî otoritenin devlet tiranlığınayol açacağını, top­lumsal kurumlara süreklilik sağlayan kuralla­rın insanları köleleştireceğini söyler. Günü­müzde, XIX.yüzyıl sonlarındaki eli bombalı anarşist görüntüsü, kelimenin felsefi anlamı­na ağırlık veren ülkelerde kaybolmuştur. Fa­kat Türkiye gibi Batılı kavramları geriden ta­kip et mckle yet inen ülkelerde anarşist ve anar-şizm terimleri bir siyasî düşünce sansürünün aleti durumundadır. Gerçekte anarşizmi ka-rakteri/.e eden aşın eşiilîkçitik ve mutlak Öz­gürlük fikridir. Bu fikirlere bağlananlar za­man zaman radikal sosyalist veya Marksist gruplar içinde yer alırlar. Daha ılımlı olanlarıy­sa sanayinin tam demokratik işleyişi görüşü­nün savunmasını üstlenirler.

Anarşizm eylemci yanıyla Bakimin (1814-1876), barışçı yanıyla İse Kropotkin (1842-1921) tarafından savunulmuştur. Anar­şizm XlX.yüzyılın son otuz yılında Fransa, Rusya, İspanya ve İtalya’da aydın gruplar vası­tasıyla önemli etkiler yapmıştır. Bireyci anar­şizmin en Önemli eserini Max Stirner yazmış ve Marks tarafından Alman İdeolojisi adlı ese-rindeşîddelle eleştirilmiştir. Anarşizmin, anla­yış olarak çok eski bir tarihi olmasına karşın maddî ve felsefî ilkelerini Fransız ihtilaliyle birlikte bulmuştur. Kropotkin’in “toplumun üyeleri arasındaki ortak anlaşma ile yürütüle­ceğini” söylediği saf anarşizmin ütopik rüyası, Fransa ve ingiltere’de oldukça güçlü olan Anarcho-Sendikalistleri etkilemiştir. Onlar devrimci sendikayı hem bir mücadele organı, hem de anarşist sistemin üzerine kurulacağı bir temel olarak görüyorlardı. Bakunin’lc bir­likte eylemci ve suikastçı bir yola giren anar­şizm günümüzde aşın sol ya da bazı yerlerde aşın sağ çevresinde öbeklenen küçük ve gizli gruplar arasında faaliyet alanı bulmaktadır. Kuvvete başvurulmadan kapitalizmin yıkılamayacağıni anlayan anarşistler, İhtilâli ana hedef olarak seçmişlerdir. Çağımızda 1968’dc patlak veren öğrenci olayları tipik anarşist ha­reketler şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu hareketlerde komünistler, anarşist eğilimleri amaçla­rı için kullanmışlardır.

Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Risale Yayınları: 1/38-39.

Anarşizm

Anarşizm, (Yunanca an (-sız, olumsuzluk eki) archos (yönetici)’dan türetilmiştir, yönetcisiz anlamına gelir). toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir.

Bu hareketler genellikle, merkezi politik yapılar, üretim araçlarının özel mülkiyeti ve ekonomik kurumlar yerine toplumsal ilişkilere dayanan gönüllü etkileşim ve özyönetimi savunur, özgürlük ve otonomi ile karakterize edilen bir toplumu arzular. Bu felsefeler, anarşi terimiyle özgür bireylerin gönüllü etkileşimine dayanan bir toplumu, bireylerin ve toplulukların alınan kararlardan etkilendikleri ölçüde söz sahibi olması düşüncesini ifade eder.

Zorlayıcı kurumlara ve toplumsal bazlı hiyerarşilere karşı olmak anarşizmin asli ilkelerindendir ve ayrıca anarşizm gönüllülüğe dayanan bir toplumun nasıl işleyeceği konusunda olumlu bir görüşü ifade eder. Anarşist felsefeler arasında hatrı sayılır bir çeşitlilik vardır. Şiddetin anarşizmdeki yeri, ne tür bir ekonomik sistemin olması gerektiği, çevre ve endüstriyalizm hakkında sorular ve diğer hareketlerde anarşistlerin rolleri gibi farklı alanlarda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Anarşist akımlar bu nedenlerle birbirlerinden çok farklı ve hatta karşı olabilirler. Örneğin anarşist komünizmin yanı sıra Hıristiyan anarşizmi gibi anarşist akımlar da mevcuttur.

Temel kavramlar

Anarşizm, geleneksel siyasete karşıdır; devletsizlik ve şiddetsizlik temel ilkeleridir. Klasik anarşizmde parlamento sahte bir kurumdur, halkın iktidarı değildir,bu yüzden oy vermemek gerekir. Devlet, doğası gereği kötüdür, kötü olduğu için değil. Partiler, düzenin elemanlarıdır.

Anarşizm değil anarşizmler vardır. Ortak özellikleri bütünsellikten yoksunluk, antidogmatizm, devrimcilik, çelişki ve tutarsızlığı tutarlı kabullenme, birey özgürlüğüdür. Zerzan, kültür ve teknolojiyi ortadan kaldırıp neandertalizme gitmeyi önermiştir. İspanya İç Savaşında anarşistler de yer almış, yenilmişler ve marjinalize olmuşlardır. Birinci Enternasyonal’de güçlü bir anarşist akım vardır. Anarkokomünistler, bireysel terörcüler, Malatestacılar, liberterler, genel grevciler ortaya çıkmıştır. Proudhon, mülkiyet hırsızlıktır demiştir. Antipolitik politika üretenler, nonapolitik olanlar, devletsiz liberalizmi savunanlarıyla çeşitli kollarda Stirner, Proudhon, Bakunin, Kropotkin, Godwin, Sorel, Goldman, Nozick anarşist teoriye katkılarda bulunmuştur.

Elitist bireyci anarşizmde devlet yoktur, vergi yoktur, askerlik yoktur, polis yoktur, kanun yoktur, bütün kolektiviteler yoktur ve sonunda toplum yoktur. Bu kavramları Warren, Spooner, Tucker’de belirgindir. Rand, Rothbard, Friedman suç yok ama ceza vardır der. Nozick ise devleti kabul eder. Anarşistler bolşevik devrimine karşıdır. Devletin yok olmasını kabul eder, düzenin sağlanmasını doğal hale bırakır. Kendi kendine işleyen bir ahlak düzeni, yasasız ve devletsiz işleyebilir. Yerel cemaatler doğrudan dayanışma ile devlet, sermaye, kiliseye karşı özgürlükleri savunabilir. Bu toplumsallıkta sınır tanımama ana ilkedir.

Bir anarşist kol ise şiddeti savunur. Eylem ile propagandayı itici güç olarak görür. Buna savunmacı şiddet diyen ve suikastlerle düzeni sarsmayı öngören devrimci Malatesta, Neçayev, Bakunin ortaya çıkmıştır. Kropotkin evrimci, Tolstoy pasifist, Gandhi boykotçu, Proudhon kooperatifçidir. Devletin emilmesini savunanlara göre halk bankaları kurulmalıdır. Postyapısalcı anarşistler ise merkezsizliği öne çıkarırlar.

Gelenekler

Mutualizm

Mutualizm, 18. yüzyılda İngiliz ve Fransız işçi hareketleri ile ortaya çıktı ve ardından Fransa’da Pierre-Joseph Proudhon, ABD’de diğer bazı düşünürlerle bağlantılı olarak anarşist görünüm kazandı.  Birleşik Devletler’de, örneğin Benjamin Tucker ve William B. Greene gibi bireyci anarşistler üzerinde etkisi görüldü.

Mutualizmin önemli kavramları arasında; federasyon, karşılıklılık, özgür ortaklık, gönüllülüğe dayanan sözleşmeler, kredi ve para reformu bulunur. Birçok mutualistin görüşüne göre hükümet müdahalesinin olmadığı bir serbest piyasa – emek değer teorisine göre – kar, kira ve faizi kaldırarak, fiyatları emek maliyetlerine çeker ve şirketler için işçilerin rekabeti yerine; firmaların ücretleri arttırarak işçiler için rekabet ettiği bir düzen sağlanır.

Mutualizm, kimi zaman bireyci ve kollektivist anarşizm arasında bir yerlerde bir sentez olarak görülür. Bu düşünce mutualistlerin kendi eserlerinde dile getirilmiştir. “Mülkiyet Nedir?” adlı eserinde Proudhon “özgürlük” kavramına eşdeğer olarak komünizm ve mülkiyetin diyalektik sentezi olan “anarşi” kavramını önerir.  Pierre-Leroux’tan esinlenen Greene, mutualizmi üç felsefenin sentezinde arar:“komünizm, kapitalizm ve sosyalizm.  Sonraki bireyci anarşistler mutualist terimini “sentez” temasına çok az vurgu yaparak kullandılar.

Proudhon’dan önce, Josiah Warren’de başarısız Owencı deneyimin ardından benzer görüşler öne sürmüştür. 1840 ve 1850’lerde, Charles A. Dana ve William B. Greene, Proudhon’un çalışmalarını ABD’de tanıttı. Greene Proudhon’un mutualizm kavramını ABD koşullarında yeniden değerlendirdi ve Benjamin R. Tucker’a bundan bahsetti.

Kollektivist Anarşizm

Kollektivist anarşizm (daha geniş anlamda komünal anarşizmle karıştırılmaması gerekir ) özellikle Mikhail Bakunin ve Birinci Enternasyonal’in anti-otoriter kesimi ile ifade edilen anarşist akımdır. Ayrıca Johann Most da bu yaklaşımın üyelerindendir.

Mutualistlerden farklı olarak kollektivist anarşistler üretim araçlarının her türlü özel mülkiyetine karşıdırlar ve mülkiyetin kollektifleştirilmesini savunurlar. Fakat kollektifleştirme, gelir paylaşımına kadar genişletilmemelidir, çünkü işçiler anarko-komünizmin “herkesin ihtiyacına göre” anlayışından farklı olarak çalışma zamanına göre ücretlendirileceklerdir. 1880’li yılların ilk bölümünde, Avrupa anarşist hareketinin büyük kısmı temelde ücrete dayalı işçiliğin kaldırılması ve emeğine göre değil, ihtiyaca göre dağıtımı savunan anarko-komünist düşünceye bağlı bulunurken, İspanya’nın erken dönem anarşist hareketi bazı dönemlerde kollektivizmi benimsemiştir. Kollektivist anarşistler çalışma tazminatlarını desteklerler ve ihtiyaca göre komünist paylaşımı devrim sonrası süreçte olanaklı görürler.  Kollektivist anarşizm, devletsiz, kollektivist toplum için birlikte mücadele ettiği ve kendisiyle aynı dönemde yükselişe geçen marksizmin işçi diktatörlüğüne mesafeli yaklaşmış onu reddetmiştir.

Bireyci Anarşizm

Farklı geleneklerden oluşan bireyci anarşizm  bireysel bilincin ve bireysel çıkarın herhangi bir kollektif organ ya da kamu otoritesi tarafından engellenmemesi gerektiğine inanır. Bireyci anarşizm, sosyal, sosyalist, kollektivist, komünalist akımların ortak mülkiyet düşüncesine karşı mülkiyetin bireylerin elinde bulunmasına olumlu yaklaşır. Bazı önemli temsilcileri: Henry David Thoreau, Josiah Warren ve Murray Rothbard’dır. Ayrıca genelde William Godwin’de bireyci anarşist olarak değerlendirilir. Godwin, yardımseverlik düşüncesini savunurken bunun yanında her bireyin, kendi emek ve mülkiyeti üzerinde bireysel söz hakkını dile getirmiş ve sonunda ortadan kalkmasıyla sonuçlanacak olan hükümetin zamanla küçülmesine yol açacak ilerlemeci akılcılığa inanmıştır.

Max Stirner ise en tanınmış ayrıca ilk bireyci anarşisttir, Ego ve Mülkiyet adlı eserini 1844’de yazan Stirner’in bu eseri felsefesinin kurucu metnidir. Stirner’ın felsefesi bireyci anarşizmin egoist formudur; ona göre tanrı, devlet, ahlak kuralları ve toplumu dikkate almadan  istediği gibi eyleyen bireyin, toplum üyelerine karşı hiçbir sorumluluğu yoktur.  Stirner’a göre haklar insan aklındaki korkulardır ve toplum denen şey yoktur; “bireyler onun gerçekliğidir” Mülkiyeti haklarla değil, güç ve kudretle sahip olunan varlıklar olarak görür.  Stirner merhametsizliğe saygının gösterileceği egoistler birliğini insanları biraraya getirecek örgütlenme modeli olarak görür.

Daha az radikal olmak üzere farklı bir bireyci anarşizm türü, Boston anarşistleri’nce savunuldu. Bunlar, serbest piyasa ve özel mülkiyeti destekliyorlardı. Özgürlüğün ve mülkiyetin korunmasını özel sözleşmelerle sağlama taraftarıydılar.  Bunun yanında emeğin, maaş karşılığı takasını öngörüyorlardı, buna rağmen devlet tekelinde kapitalizmin (devlet garantisinde tekel olarak tanımlanır) emeğin karşlığını sağlamayacağı uyarısınıda yapıyorlardı.

19 yüzyılda dahi Amerikalı bireyciler arasında çeşitli konularda görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştı ve bu yüzden bireyci anarşizm açısından belirli bir teoriden bahsetmek mümkün görünmemektedir. Örneğin Tucker entelektüel mülkiyet haklarına karşı çkarken; Spooner desteklemekteydi [30] Tucker sadece kullanıldığı sürece toprak mülkiyetini savunurken, Byington ve Spooner mülkiyet konusunda bu tür bir kısıtlamadan bahsetmiyordu.

Önemli bir ayrışma, 19. yüzyılda Tucker ve bazı başka anarşistler, doğal haklar düşüncesini terkedip, Stirner’in felsefesi ışığında “egoizm”i benimsediklerinde görüldü.  Bu yüzyılın ardından “bireyci anarşizmin doruk dönemi kapandı”  Fakat, bireyci anarşizm, daha sonra Murray Rothbard ve 20. yüzyılın ortalarında anarko kapitalislerce daha geniş bir çerçevede özgürlükçü hareket akımlarından biri olarak çeşitli değişikliklerle benimsendi.

Anarko-Komünizm

Anarko komünistler kollektif üretim araçlarına sahip özyönetimli komünlerden oluşan ve siyasal organizasyon biçimi olarak doğrudan demokrasinin işlediği, diğer komünlerle federasyon ilişkisinin geçerli olduğu bir toplumun olabilecek en özgür toplumsal örgütleme biçimi olduğunu savunurlar. Fakat, bazı anarko komünistler, doğrudan demokrasinin çoğulcu yapısına karşı durmuş, bunun bireyesel özgürlüğü engellediğini dile getirmiş ve konsensusa dayanan bir demokrasi anlayışını öne sürmüşlerdir.

Joseph Déjacque ilk anarko komünistlerdendir ayrıca Déjacque kendini özgürlükçü olarak ifade eden ilk anarşisttir  Diğer anarko komünistler Peter Kropotkin, Emman Goldman, Alexander Berkman ve Errico Maletesta’dır.

Anarko komünizm düşüncesinde, karın paylaşılması veya ücret yoluyla emeklerinin karşılığında işçilerin doğrudan bir tazminat alması öngörülmez, bunun yerine komünün artı değerine ve kaynaklarına özgürce erişim hakkı verilir. Kropotkin ve daha sonra Murray Bookchin’in dile getirdiği düşünceye göre; bu tür bir toplum üyeleri kendiliğinden gerekli bütün görevleri yerine getirecektir çünkü komünal girişimin ve karşılıklı yardımlaşmanın yararlarını, baskı ve sömürünün nedenlerini görecekler ve onun ilgasını talep edeceklerdir  Özel mülkiyetin baskı ve sömürünün kaynağı olarak gösteren Kropotkin buna karşı , “barınaklar, toprak ve fabrikalar artık özel mülkiyet olmayacak, komüne veya ulusa ait olacaklar” sözleriye ortak mülkiyeti savunmuştur.

Anarko komünizmin anarşizm ideolojisi içindeki konumu tartışmalıdır, çünkü bireyci ve anarko kapitalist anarşistler onu özgürlük düşüncesi ile uzlaşmaz görürler. Anarko sendikalistler ise anarko komünist toplumu, kendi amaçlarıyla uyumlu bir hedef kabul ederler; örneğin, İspanyol CNT, Isaac Puente’nin 1932 tarihli El Comunismo Libertario  adlı eserini devrim sonrası toplum için manifestoları olarak kabul ettiler.

Platformizm de, örgüte olan acil ihtiyacı dile getiren Nestor Makhno geleneğinden bir anarşist komünizm eğilimidir. Makhno’ya göre bu örgüt “anarşist hareketin üyelerinin çoğunluğunu kendine katarak, anarşizm için ortak bir taktiksel ve siyasal hat çizecek ve hareketin bütünü için rehber görevi görecektir”

Anarko Sendikalizm

20. yüzyılın başlarında, anarko sendikalizm, anarşizm içinde farklı bir düşünce akımı olarak yükselişe geçmiştir. Önceki anarşizm akımlarından farklı olarak emek hareketine odaklanan anarko sendikalizm, radikal sendikaları devrimci toplumsal değişimi sağlayacak güç olarak görür, kapitalizm ve devleti, işçilerin özyönetimine dayanan yeni bir toplumla alaşağı etmek temel amacıdır. Anarko sendikalistler ücret sistemini ve üretim araçlarının özel mülkiyetini sınıf ayrımını yarattıkları gerekçesiyle reddeder. Sendikalizmin önemli ilkelerinden bazıları; işçi dayanışması, doğrudan eylem (genel grev ve işyeri işgalleri gibi) ve işçilerin özyönetimidir.

Rudolf Rocker erken dönem anarko-sendikalist düşünürlerdendir. Rocker bu hareketin kökenine dair düşüncelerini ortaya koyduğu 1938 el yazmaları Anarko-sendikalizm’de hareketin ne istediğini ve emeğin geleceği için neden önemli olduğunu dile getirmiştir.  20. yüyılın başlarında önemli yer tutan hareket günümüzde özellikle Fransa ve İspanya’da olmak üzere birçok sendikalist örgüt aracılığıyla etkinliğini sürdürmektedir…

Yeşil Anarşizm

Hareketin temel sorunu endüstri öncesi toplumu hatta bazen tarım öncesi toplumu yeniden canlandırmaktır. İnsanları doğal yaşamdan yabancılaştıran teknoloji ve ilerleme düşüncesiyle ifade edilen endüstri toplumu, bu ekolün eleştirilerinde önemli yer tutar. Felsefesinde Ludditelerin politik eylemlerinin ve Jean-Jacques Rousseau’nun yazılarının etkileri görülür. Fakat bunlardan daha fazla, primitizm ortaya çıktığında, Frankfurt Okulu’nun Marksistleri Teoder Adorno ve Herbert Marcuse’ün düşünceleri ile Marshall Sahlins, Richard Lee, Lewis Mumford, Jean Baudrillard ve Gary Snyder gibi antropologların düşünceleri bu ekolün şekillenmesinde önemli yer tutmuşlardır.

Kendilerini primitivist olarak adlandıran bazı yeşil anarşistler, doğal yaşama tam bir dönüş ve göçebe avcı-toplayıcı hayat tarzını savunurken, birçok yeşil anarşist ise gündemine sadece endüstri toplumunun ortadan kaldırılmasını alır, evcilleştirmeye veya tarım etkinliğine karşı kesin bir karşı duruş sergilemezler. İlk kategoride teorisyenlere, Derrick Jensen ve John Zerzan örnek gösterilebilir. Birçok yeşil anarşist devrim sonrası gelecek ile bağlantılı bu sorunları bir kenara bırakıp, bugünün dünyasının karşı karşıya olduğu sorunlara ve toplumsal devrim konusuna odaklanmıştır.

Günümüzde birçok anarşist yeşil anarşizmin en yetkin şekli olarak Murray Bookchin’in toplumsal ekoloji düşüncesini izlemektedir. Bu akım (aydınlatma endüstrisi, tarım ve sürdürülebilir şehircilikle birlikte) gelişmiş ekolojik toplum düşüncesine ve sınıf çatışmasına dayalı anarşizm olarak ifade edilebilir.

Anarşizm (Önadsız)

Tarihçi George Richard Esenwein’in cümleleriyle anarşizm (önadsız): anarşizmin sıfatsız formudur, yani komünist, kollektivist, mutualist veya bireyci gibi belirleyici sıfatların olmadığı bir düşünce akımı. Diğerleri için .. [Anarşizm (önadsız)] sadece, farklı anarşist ekollerin birarada varolmasına tolerans gösteren bir tutumu ifade eder. Bu düşünce farklı anarşist ekoller arasında ortak noktaları vurgular ve bunları anti otoriter inançlar çevresinde birleştimeyi amaçlar. İfade Küba doğumlu Fernando Tarrido del Mármol tarafından 1889 kasım ayında, farklı anarşist hareketler arasında şiddetli tartışmaların yaşandığı bir dönemde, uzlaşmaya çağrısı sırasında kullanılmıştır.

Voltairine de Cleyre (başlangıçta kendini bireyci anarşist olarak ifade etmiş sonra ise çağdaş herhangi bir ekolle kendini tanımlamamakla birlikte anarşizmin kollektivist eğilimlerine yaklaşmış) anarşizm (önadsız) akımın bir temsilcisidir. Cleyre’e göre sosyalizm ve komünizm her ikisi de belirli bir düzeyde ortak eylemi ve yönetim organını gerektirir ki bu anarşizm idealiyle tam anamıyla tutarlı olmayan yeni yönetimsel düzenlemeleri doğurur. ayrıca Cleyre Mülkiyete dayanan bireycilik ve mutualizm benim özgürlük anlayışıma uyuşmayan bir özel polisin gelişimini içerir.  sözleriyle diğer akımlarla arasındaki ayrışma noktalarını vurgular, ancak sözlerini bu hareketleri anarşist olmayan hareketler olarak tanımlamaya kadar götürmemiştir.

Ekolün diğer bir temsilcisi Errico Maletesta, anarşistlerin hipotezler üzerine çatışmaya girişmek gibi bir lüksünün olmadığını söyleyerek anarşizmi (önadsız) bütünleştirici bir hareket olarak savunmuştur. Ekolün çağdaş temsilcisi olarak Fred Woodworth kabul edilir.

Toplumsal Hareket

Birinci Enternasyonal

Şiddetli reaksiyoner dönemin takip edeceği 1848 devrimleri sosyalist hareket açısından önemli bir aşamaydı. Devrimci hareketin ikinci en önemli aşaması yaklaşık yirmi yıl sonra 1864’de Uluslararası Emekçiler Birliği’nin kurulması ile başladı. İçinde Fransız Proudhon taraftarları, Blanquistler, İngiliz sendikalistler sosyalist ve sosyal demokratların bulunduğu Uluslararası Emekçiler Birliği -diğer ismiyle Birinci Enternasyonal- farklı devrimci hareketleri ve dünya işçilerini biraraya getirmek üzere sınırları aşan uluslararası sosyalist bir örgüt olarak kuruldu. İşçi hareketi ile olan doğrudan bağı nedeniyle zamanla önemli bir güç haline geldi. Karl Marx örgütte önde gelen ve Genel Kurul üyelerinden biriydi. Sol siyasetten geniş yelpazede birçok oluşumu içinde barındıran birlik bu özelliğinden dolayı çeşitli görüş ayrılıklarına da sahne olmaktaydı. Proudhon taraftarları, mutualistler, Marx’ın devlet sosyalizmi düşüncesine karşı çıkıyorlar, küçük mülkiyet hakkını savunuyorlardı. Aynı şekilde Enternasyonal’in anti otoriter seksiyonunun yanında 1868 yılında örgüte katılan Bakunin’de, devletin devrimci alaşağı edilmesini ve mülkiyetin kollektifleştirilmesini savunuyordu.

Başlangıçta kollektivistler ile marksistler birlikte Enternasyonal’i daha devrimci sosyalist bir eğilime çekmek için çalışmış olsalarda sonraları örgüt, Marx ve Bakunin ile diğer önemli figürler çevresinde kamplara ayrıldı. Bakunin, Marx’ın düşüncelerini otoriter buluyor eğer Marksist bir parti iktidara gelirse, parti liderlerinin, karşısında savaştıkları yönetici sınfın yerini alacağı öngörüsünü ileri sürüyordu. 1872 yılında bu çatışma iki grup arasında doruk noktasına ulaştı ve Lahey Kongresinde ayrılık kesinleşti. Marx’ın girişimleriyle Bakunin ve James Guillaume, Enternasyonal’den ihraç edildi ve yönetim merkezi New York’a taşındı. Buna karşılık Enternasyonal’in anti-otoriter grubu devrimci anarşist bir program kabul ederek St Imier Kongresi’nde anarşist enternasyonali kurdu. Birinci Enternasyonal’in anti otoriter kesimi “ayrıcalıkları ve devlet otoritesini” özgür emek örgütleri ile alaşağı etmek “ isteyen anarko sendikalislerin öncüleri oldular.

Anarşizm ve Örgütlü Emek

Amsterdam Uluslararası Anarşist Kongresi

1907 yılında, Amsterdam Uluslararası Anarşist Kongresi 14 ülkeden temsilcilerin katılımıyla gerçekleşti. Hareketin önemli isimleri arasında; Errico Malatesta, Pierre Manatte, Luigi Fabbri, Benoil Broutchoux, Emma Goldman, Rudolf Rocker, Christiaan Cornelissen bulunuyordu. Çeşitli konuların ele alındığı kongre’de özellikle anarşist hareketin örgütlülüğü, kitlelerin eğitimi, genel grev ve anti militarizm konuları üzerinde duruldu. Tartışmanın merkezinde ise anarşizmle sendikalizm arasındaki ilişki bulunuyordu. Maletesta ve Monatte özellikle bu konuda birbirlerine karşı savlar öne sürdü. Monatte sendikalizmin devrimci bir tutum olduğunu ve toplumsal devrimin koşullarını yaratacağını savurken, Malatesta sendikalizmin kendi başına yeterli olmadığını düşünüyordu.[61] Malatesta’ya göre sendikalar reformistti ve hatta bazen muhafazakar olabiliyorlardı. Örnek olarak ABD sendikalarını gösteren Malatesta, vasıflı işçilerce oluşturulmuş bu sendikaların kimi zaman , vasıfsız işçilere karşı ayrıcalıklarını koruma yönünde eylemlere giriştiğini söylüyordu.

Genel İş Konfederasyonu ve CNT

Confédération Générale du Travail (Genel İş Konfederasyonu ) Fransa’da 1895’de kurulan, ilk büyük anarko sendikalist harekettir, 1881 yılında İspanyol İşçi Federasyonu onu takip etti. Anarşist sendika federasyonları, her zaman İspanya’da özel bir yere sahip olmuştur, bunlardan en önemlisi Ulusal Emek Konfederasyonu(CNT) 1910 yılında kurulmuştu ve 1940’lardan önce İspanyol işçi sınıfı siyasetinde en büyük güçtü ve İspanya İç Savaşında önemli bir role sahipti. Bu örgüt daha sonra, 1922’de kurulan anarko sendikalist federasyon olan Avrupa ve Latin Amerika’dan 2 milyon işçiyi temsil den Uluslararası Emekçiler Birliğine katıldı. Genel Emek Konfederasyonu CGT ve CNT ile günümüzde, örgütlü en büyük anarşist hareket İspanya bulunuyor. CGT’nin üye sayısının, 2003 yılı için 100.000 civarında olduğu tahmin ediliyor.

Diğer etkin anarko sendikalist hareketler, ABD’de İşçi Dayanışma Birliği ve Birleşik Krallık’ta Dayanışma Federasyonu’dur. Devrimci sanayi sendikası, Dünya Endüstri İşçileri 2.000 aktif üyesinin olduğunu açıklamıştır. Ayrıca Brinci Enternasyonal’in varisi anarko sendikalist Uluslararası Emekçiler Birliği halen işçi mücadelesi alanındaki etkinliklerine devam etmektedir.

Rus Devrimi

Anarşistler Bolşeviklerle aynı saflarda Şubat ve Ekim devrimlerine katıldılar. Başlangıçta anarşistler Bolşevik hareketi destekliyordu. Fakat bir süre sonra Bolşevikler, anarşistleri ve diğer sol muhalifleri karşısına almayı yeğledi, bu karşı karşıya geliş, 1921 Kronstadt ayaklanmasına neden oldu. Bu baskı ortamında Anarşistler, kimi zaman hapsedildiler ya da yeraltına çekildiler bir kısmı ise muzaffer Bolşeviklere katıldı.

Ukrayna’da ise anarşistler iç savaşta, önce Beyazlara ve sonra Bolşeviklere karşı, birkaç ay bölgede anarşist toplum kurma girimlerinde bulunan Nestor Makhno’nun lideri olduğu İsyancı Ukrayna Ordusu’a katılarak savaştılar. Anarşistlere uygulanan baskı karşısında, Emma Goldman ve Alexander Berkman Bolşevik siyasetini, Kronstadt ayaklanmasının bastırılmasını şiddetle eleştirdi, ardından bu eleştiriler nedeniyle Rusya’dan ihraç edildiler. Goldman ve Berkman’a göre Rus devrimi deneyimi, Bakunin’in Marksist stratejinin  sonuçları hakkındaki tahminlerini fazlasıyla doğrulamıştır.

Bolşeviklerin Ekim zaferi ve sonucunda ortaya çıkan Rusya İç Savaşı, uluslararası alanda anarşist hareketi ciddi şekilde olumsuz etkiledi. Birçok işçi ve aktivist Bolşevik başarıyı örnek olarak gördü; komünist partiler, anarşizm ve diğer sosyalist hareketlerden kopan kitlelerle büyüdü. Fransa ve ABD’de örneğin bir kısım CGT ve IWW sendikalisti örgütlerini bırakarak Komünist Enternasyonal’e katıldı.

Bu kriz ortamında Paris’te sürgünde bulunan, aralarında Nestor Makhno’nun da bulunduğu Rusya anarşistleri grubu “Dielo Turda”, Bolşevizme cevap olacak yeni örgütlerin geliştirilmesi gerektiği sonucuna vardı. Bu tespit ile yayınladıkları Anarşistlerin Genel Birliği’nin Örgütsel Platformu (taslak) adlı 1926 tarihli manifestoları bazı komünist anarşistler tarafından desteklendi ancak başka birçokları tarafından kabul görmedi. Günümüzde bu mirasa dayanan Platformist gruplar arasında, Irlanda’nın “İşçi Dayanışma” hareketi ve “Kuzey Amerika Anarşist Komünistleri Kuzey Doğu Federasyonu” bulunmaktadır.

Faşizmle Mücadele

1920 ve 1930’lu yıllarda, Avrupa’da faşizmin yükselişi, anarşizmle devlet arasındaki çatışmanın dönüşüme uğramasına neden oldu, ve bu sorun anarşistlerin gündeminde öncelik kazandı. İtalya, anarşistler ile faşistler arasındaki ilk çatışmalara tanık oldu. Bu yüzden anarşistlerin ağırlıkta olduğu anti faşist örgüt Arditi del Popolo faşizmle mücadelede önemli rol oynadı. Bu grup, aralarında, Ağustos 1922’de Parma’dan Blackshirt’lerin geri püskürtülmesininde yer aldığı sayısız başarıya imza attı.

Fransa’da 1934 Şubat ayaklanmalarında aşırı sağ lig isyana kalkıştığı sırada anarşistler “Birleşik Cephe” stratejisi yürüttüler. Fransa’daki durumun aksine İspanya’da CNT ve diğer anarşistler, halk cephesine katılmadılar. Bu tavır halk cephesinin seçimleri kaybetmesinde etkili oldu. Fakat 1936’da CNT ve anarşistler, strateji değişikliğine giderek bir sonraki seçimde halk cephesine destek verdiler. Yönetici sınıfın buna cevabı bir darbeyle oldu ve İspanya İç savaşı (1936-1939) patlak verdi. İç savaşta, anarşist gelenekten köylü ve işçilerin desteklediği silahlı milisler, ordunun isyanı ile gelişen süreçte, Barselona ve İspanya’nın bazı bölgelerini denetim altına aldılar. Fakat 1939’daki kesin faşist zaferle anarşist hareket İspanya’da yenilgiye uğradı. Aslında, bundan daha önce anarşistler stanilisterle giriştikleri şiddetli mücadele nedeniyle zemin kaybetmişlerdi. George Orwell ve yabancı gözlemcilere göre, Stalinist ordular hem kollektifleri ezdiler hem de marksistler ile anarşistleri baskı altında tuttular. Bu sırada CNT liderleri ve anarşistler arasında fikir ayrılıkları oldukça yaygındı ve hatta aralarından bazıları cumhuriyetçi hükümete katılmıştı..

1970’lerin sonlarından günümüze, bazı anarşist gruplar yükselen neo-faşizme karşı mücadelenin bir parçası oldular, Almanya ve Birleşik Krallık’ta bazı anarşistler, militan anti-faşist gruplarla ve marksistlerle birlikte savaştılar. Anarşistler, faşizmle mücadelede devletin müdahalesine bel bağlamak yerine doğrudan eyleme ve güce dayalı mücadeleyi savundu. Buna paralel olarak 06.12.2008’de Yunanistan’ın başkenti Atina’da, Aleksis Grigoridis’in polis kurşunu ile öldürülmesi sonucunda başlayan anarşist toplumsal eylem ve çatışma süreci 6 gün içerisinde Yunanistan’da Kostas Karamanlis başkanlığındaki Yeni Demokrasi Partisi hükümetini istifaya davet eden bir genel grev halini almıştır.

Anarşizm birçok farklı tutum, eğilim ve düşünce okulunu barındıran bir felsefedir. Değerler, ideoloji ve taktikler, hala üzerinde anlaşma sağlanmamış ortak sorunlardır. Medeniyet, teknoloji, ve demokratik süreçler keskin biçimde bazı anarşist eğilimlerce eleştirilirken başka anarşistler tarafından alkışlanabilmektedir. Anarşizmin, kapitalizm, milliyetçilik ve din ile olan ilişkisi yaygın olarak tartışılmaktadır. Marksizm, komünizm, anarko kapitalizm gibi ideolojilerle karmaşık ilişki biçimlerine sahip olan anaşizm; hümanizm, kutsal otorite, bireysel çıkar veya çeşitli alternatif etik doktrinler ışığında şekillenmiştir. Irk cinsiyet, ve çevre konusunda ise anarşist tutum 18. yüzyıl felsefesinden bu yana önemli değişiklikler göstermiştir.

Gelenekler

Anarşist komünizm • Anarka-feminizm
Anarko-sendikalizm• Bireyci anarşizm
Agorizm • Hıristiyan anarşizmi
Kollektivist anarşizm •• Anarko-kapitalizm
Yeşil anarşizm • Anarko-primitivizm
İsyancı anarşizm • Postyapısalcı anarşizm

Tarihte Anarşizm

Haymarket olayı • Paris Komünü
Meksika Devrimi • Mahnovşçina harekatı
İspanya Devrimi • 22 Mart Hareketi
68 Mayıs’ı • Barut komplosu
Birinci Enternasyonal

Anarşistler

Adolph Fischer (1858–1887)
Alexander Berkman (1870–1936)
Alfredo M. Bonanno (1937– )
Anselmo Lorenzo (1841–1914)
Bartolomeo Vanzetti (1888–1927)
Benjamin Tucker (1854–1939)
Buenaventura Durruti (1896–1936)
Carlo Cafiero (1846–1892)
Colin Ward (1924–2010)
Daniel Guérin (1904–1988)
Dyer Lum (1839–1893)
Élisée Reclus (1830–1905)
Émile Armand (1872–1963)
Emile Henry (1872–1894)
Émile Pouget (1860–1931)
Emma Goldman (1869–1940)
Errico Malatesta (1853–1932)
Ettore Aguggini (1902–1929)
Fernand Pelloutier (1867–1901)
Ferdinando Nicola Sacco (1891–1927)
Francisco Ascaso Abadía (1901 –1936)
Gün Zileli (1946– )
Henry David Thoreau (1817–1862)
Jaroslav Hašek (1883–1923)
Johann Joseph Most(1846–1906)
John Zerzan (1943– )
Joseph Déjacque (1821–1864)
Juan García Oliver (1901–1980)
Jules Bonnot (1876–1912)
Karim Landais (1980–2005)
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828–1910)
Lucy Parsons (1853–1942)
Luigi Fabbri (1877–1935)
Luigi Galleani (1861–1931)
Marius Jacob (1879–1954)
Max Stirner (1806–1856)
Mikhail Bakunin (1814–1876)
Murray Bookchin (1921–2006)
Murray Rothbard (1926–1995)
Nestor Makhno (1888–1934)
Noam Chomsky (1928– )
Paul Avrich (1931– 2006)
Peter Kropotkin (1842–1921)
Pierre-Joseph Proudhon (1809–1865)
Sébastien Faure (1858–1942)
Ugo Fedeli (1898–1964)
Volin (1882–1945)
Voltairine de Cleyre (1866–1912)
William Godwin (1756–1836)

Anarşist Teori

Anarşizm (önadsız)
Anarşist ekonomi
Anarşizm ve kapitalizm
Anarşizm ve Marksizm
Anarşist hukuk
Anarşist sembolizm
Karşılıklı yardımlaşma
Özyönetim
Post-sol anarşi
Toplumsal Devrim

Kültür ve Anarşizm

Anarşi • Anarşizm ve din
Anarşizm ve toplum
Anarşizm ve sanat
Anarko-punk

Vikipedi

Daha yeni Daha eski