Bahâîlik-Bahâîyye, 1817-1892 yılları arasında yaşamış olan Mirza Hüseyin Ali Nuri'nin kurduğu bir mezheptir. Mirza Ali Muhammed, "Bâb" olarak bilinen bir isimle tanınır ve 1844'te insanlığa yeni bir mesaj getirerek Bâbilik mezhebini kurar. Ancak, devlet güçleri tarafından bastırılan isyanlar sonucunda birçok Bâbi öldürülür ve Bâb, 1850'de Tebriz'de idam edilir.
Bâb'ın yakınlarından biri olduğunu iddia eden Mirza Hüseyin Ali, kendisinin Bâb'ın müjdelediği ve geleceğini bildirdiği kişi olduğunu iddia eder ve Bahâîlik adı altında bu mezhebi yeniden canlandırır. Ancak, İran'da yaşanan bir suikast girişiminden sonra Osmanlı İmparatorluğu'na sığınmak zorunda kalır ve sürgün hayatı yaşar.
Bahâullah, kendisine Allah'ın hulûl ettiğini ve her şeyin kendisine vahiy yoluyla bildirildiğini iddia eder. Ölümünden sonra oğlu Abbas, Bahâîliği yaymak için çaba sarf eder.
Bahâîlik, Bâbilik, Bâtınîlik, Hurûfîlik ve Hristiyanlık gibi çeşitli inançlardan etkilenmiştir. Temel ilke olarak, evrensel bir dilin ve yazının kullanılması teşvik edilir ve din birliği esastır. Bahâîler, dünya barışını sağlamayı, haksızlığı önlemeyi ve kadın haklarını gözetmeyi amaçlarlar.
Bahâîler, malının yüzde on dokuzunu cemaate bir defaya mahsus vergi olarak öderler ve birden fazla kadınla evlenmeyi yasaklarlar. Boşanma nadiren kabul edilir ve ibadetleri genellikle İslam'dakine benzerlik gösterir, ancak bazı farklılıklar da vardır.
Bahâî takvimine göre, bir yılda ondokuz ay ve her ay ondokuz gün bulunur. Bahâîler, dünya çapında yayılmış topluluklar ve ibadet merkezleri aracılığıyla bir araya gelirler. Merkezi Hayfa'da bulunmaktadır ve dünya genelinde yaygın bir şekilde tanınmaktadır.
BAHAİLİK
XIX. yüzyılın ortalarında İran'da ortaya çıkan ve bağlıları tarafından yeni bir evrensel din olarak sunulmak istenen sapık bir İslam mezhebine verilen ad, Bahailik'tir. Bu mezhep, sürmekte olan bir uygulamanın yönlendirmesiyle oluşturulmuştur ve hareketin öncüsü Bab ve tamamlayıcısı Bahaullah tarafından çeşitli iddialar ortaya atılmıştır. Başlangıçta Şeyh Ahmed Ahsaî'nin kurduğu şeyhilik tarikatıyla ilişkilidir.
Şeyh Ahmed Ahsaî, İmam Mehdi'nin gizlenme dönemlerinde bile bağlılarına rehberlik etmiş olan Dört Sefir'in ardından bir halef atamayarak Büyük Gizlenme'ye girdiğini öne sürerken, Şii-İmamİyye inancının aksine bir kamil-şii'nin varlığına inanır. Kendisi ve takipçisi Kazım Reşti, Allah'ın bilgisine aracılık edecek kamil-şii'ler olarak görev yapacaklarına inanırlar.
Kazım Reşti'nin ölümünden sonra, onun müridlerinden Ati Muhammed, Mehdi'nin gelmekte olduğu ve kapının açılacağı inancını kullanarak kendisini bir lider olarak tanıtarak Bab'ın yerine geçer. O, Mehdi'ye açılacak kapı olduğunu iddia eder ve sonradan Bab'ın yerine geçen Ali Muhammed olarak ortaya çıkar. Bab'ın idam edilmesinden sonra, müridlerinden Yahya Nuri, Subh-ı Ezel adı altında kendini lider ilan eder.
Bahaullah'ın ortaya çıkmasıyla Bahailik, daha da belirgin bir şekilde şekillenir. Bahaullah, kendisini Bab'ın öngördüğü kişi olarak tanıtarak Bahai hareketini başlatır. Hareket, bir süre sonra Bahaullah'ın oğlu Abdulbaha tarafından yönlendirilir ve daha sonra, torunu Şevki'nin liderliği altında daha geniş bir kitleye ulaşır.
Bahailik'in inançları arasında, Allah'ın bir olduğu, Bab'ın Allah'ın cemalini yansıttığı ve Mehdi'nin gelmeye devam edeceği yer alır. Namaz bireysel bir ibadet olarak kabul edilir ve kıble Akka'dır. Oruç, 19 gün boyunca tutulur ve 19 sayısı kutsal sayılır. Bahailik, dünya barışını sağlamayı, dinleri birleştirmeyi ve kadın-erkek eşitliğini teşvik etmeyi amaçlar.
Ancak Bahailik, Kur'an'ın taklidini yaparak yazılmış olan Beyan ve Akdes adlı kitaplarının içeriği ve dilinin yetersiz ve tutarsız olduğu eleştirileriyle karşılaşmıştır. Bununla birlikte, Bahailik dünya çapında geniş bir yayılma alanı bulmuş ve uluslararası çevrelerle ilişkiler kurmuştur.