Bektaşîlik Tarikati Tarihi, Kuruluşu, Öğretisi (İslam Felsefesi)

BEKTAŞÎLİK

Bektaşîlik, Hacı Bektaş Velî tarafından kurulduğu kabul edilen bir tarikattır. Ancak, tarikatın esas teşekkülü Hacı Bektaş Velî'den sonraki dönemlere rastlar. Bektaşîler, tarikat silsilesini Hz. Ali’den Hacı Bektaş Velî’ye kadar çeşitli önemli şahsiyetler üzerinden aktarırlar.

Hacı Bektaş Velî, hicrî 645 yılında Nişâbur'da doğmuş, 680’de Anadolu’ya gelerek Kırşehir yakınlarındaki Karabük’e yerleşmiş ve 738’de vefat etmiştir. Tarikat, Anadolu’nun ortasında, köylüler ve yörükler arasında yayılmıştır. Bektaşîlik, batınî bir tarikat olup, içsel tasavvufî sırlarla ilgilidir ve diğer tarikatlardan farklı batınî özellikler taşır. Bu nedenle, tarih boyunca Bâtınîler olarak bilinen gruplarla bağlantılı görülmüştür.

Bektaşîlik, Ehl-i Beyt sevgisi üzerine kuruludur ve bu sevgi aşırıya varabilir. Tarikatın mensupları Caferi mezhebini benimser ve 12 İmam'a saygı gösterirler. Osmanlı döneminde Bektaşîlik, Yeniçeri Ocağı ile bağlantılı olarak yayılmıştır. Sultan II. Mahmud döneminde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla birlikte Bektaşîlik de resmi olarak yasaklanmış, ancak Sultan Abdülaziz döneminde tekrar canlanmıştır. Tekrar 1925'te tekkelerin kapatılmasıyla Bektaşîlik resmen sona ermiştir.


Tarikat iki ana kola ayrılır: Çelebiler (Hacı Bektaş Velî’nin evli olduğunu kabul edenler) ve Babağân (Hacı Bektaş Velî’nin bekâr olduğunu kabul edenler). Bu kollar arasında zaman zaman düşmanlık görülmüştür. Bektaşîliğe girmek isteyen kişi belirli bir süre denenir ve “ikrar âyini” ile tarikata kabul edilir. Bektaşîlik’te müridler beş dereceye ayrılır: Muhiblik, Dervişlik, Babalık, Mücerredlik ve Halifelik.

Bektaşîlik, Sünni Osmanlı devletinde Şii-Bâtınî unsurlar barındırdığı için farklı bir konumda olmuştur. Tarikatın, halkla içli dışlı olması, Türkçe eserler yazılması ve toleransı, yaygınlık kazanmasında etkili olmuştur. Anadolu dışında Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Mısır, Arnavutluk ve Macaristan gibi yerlere de yayılmıştır.

Bektaşîlik’in kendine özgü gelenekleri vardır: Bıyık ve sakal uzatmak, birbirlerini selamlarken sağ ellerini kalplerinin üzerine koymak, on iki dilimli taç giymek ve göğüslerine “teslim taşı” takmak gibi. Tarikat, Alevîlikle iç içe geçmiş ve zamanla bazı adetler değişmiştir.

Bektaşî tekkeleri genellikle sakin yerlerde kurulmuş ve Bektaşî edebiyatı halk şiirine yakın özellikler taşımıştır. Bektaşîlik, zengin bir tekke müziği geleneğine sahiptir.

Bektaşilik
Bektaşilik, Hacı Bektaş-i Veli’nin adına kurulmuş olan bir Alevi-sufi tarikatıdır. Bu tarikata mensup kişilere (el alarak ya da diğer bir deyişle nasip alarak bu örgütlenmeye katılan kişilere) Bektaşi denir.

Bektaşilik hümanist esaslı bir öğretidir. Öğretinin odağında “insan” vardır. Amacı, İnsan-ı Kamil olarak tanımlanan, olgun, yetkin insana ulaşmaktır. Bu ise bir eğitim sürecini gerekli kılar. Hacı Bektaş’ın Türk dünyasının felsefesine çok büyük katkıları olmuştur. En önemli ve tasavvufu kısaca anlatan özlü sözü, “Eline, beline, diline hakim ol” sözüdür. Hacı Bektaş-ı Veli’nin halen yaygın olarak kullanılan birçok özlü sözü bulunmaktadır. Öncelik yol kurallarındadır. “Hatır kalsın, yol kalmasın” diyerek bunu açıklarlar.

Bektaşilik Tarikatı’nın kuruluşunda geçirdiği süreç, kurucusunun kim veya kimler olduğu, bu süreçte Hacı Bektaş’ın konumunun ne olduğu, tarikatın Piri mi, yoksa kurucusu mu olduğu, Balım Sultan’ın tarikata nasıl bir yapı kazandırdığı yüzyıllar geçmesine karşın hala tartışmalıdır. Öteden beri bu konuda yazanların çoğunluğu, Hacı Bektaş’ın tarikatın kurulma işlemini gerçekleştirmediği ancak, kurulmasına yol açan süreci başlattığı dolayısıyle de onun ardıllarınca kurulan tarikatın da “Piri” olduğu kanısındadırlar. Bektaşiliğin kurumsallaşma sürecinin tamamlanmasının XVI. y. yılda Balım Sultan tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürerler. Jacop, Tschudi, Şemseddin Sami Bey gibi eski yazarlardan tutun, Ahmet Yaşar Ocak, Belkıs Temren gibi günümüz yazarlarına kadar birçok araştırmacı bu görüştedir.

Bektaşiler Ahilik Teşkilatının kurucusu ve 1826’ya kadar Osmanlı devletinin en gözde ordusu Yeniçeri Ocakları’nın manevi liderleriydi. Ahilik Teşkilatı münasebetiyle esnafla iç içe olması ve Padişahın aldığı bazı ekonomik kararlara esnaflarla birlikte tepki göstermesi Yeniçerilerin sonunu hazırlardı. Vahabi ulemanın “Vaka-i Hayriye” diye isimlendirilecek olan bir karar ve hareketle 15 Haziran 1826’da Yeniçeri Ocakları, iç isyanlara ve sık sık padişah değişikliğine neden olduğu için, Sultan II. Mahmut tarafindan ortadan kaldırıldı.

Yeniçeriler kaldırılınca Bektaşi dergahları(tekke ve cem evleri) kaldırıldı ve yıkıldı çoğu Cami’ye çevrildi sonra Bektaşi postuna Nakşibendi şeyhleri getirildi zamanla Bektaşi öğretisini öğrenen naksileri bektaşi’liğe geçmişlerdir okadar çok geçmeler devlette başlamıştırki padişah önünü alamamıştır.Osmanlı Devleti döneminde Özellikle Balkan topraklarında Bektaşilikten başka tarikat tutunamamıştır,fakat II. Mahmut dönemiyle birlikte Bekteşilerin dışında Nakşi-Bektaşileri ortaya çıkmıştır,bunlar Bektaşiliğin ritüellerini kaldırmamakla birlikte Sünni ritüeller eklemişlerdir,Örneğin cem ayinine geçilmeden önce secde namazı kılma,Muharrem orucuyla birlikte Ramazan orucuda tutma vs…,Nakşi Bektaşiliği özellikle Bulgaristanda Şii-İran misyonerlerinin kendilerine çok uygun bir ortam bulmalarına sebep olmuştur.[kaynak belirtilmeli]

Günümüz Bektaşileri Atatürk ve ilkelerine bağlılıklarıyla kendilerini tanımlarlar. Dolayısıyle, Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, yaşam tarzı olarak isteklerinin pek çoğu karşılandığı için artık “tarikat” adıyla anılmaktan gönüllü olarak vaz geçmişler ve işin özünde yatan şekilde, “kendi yol ilkelerine bağlı olduklarını” vurgulamak üzere kendilerini “yol ehli” olarak tanımlamayı tercih etmişlerdir. Yapılanmalarını ise, sembolik olarak korumuşlardır. İlkelerine bağlılıkları, yollarına bağlılıkları demektir. İlkelerinin her biri Cumhuriyet’le ve Atatürk İlkeleriyle uyumludur. Özgür ve düşünen beyinler isterler. Bağnazlıktan uzak, incitici olmadan hicvedebilen, Tanrı’ya sevgiyle yaklaşan bir anlayışı benimseyen felsefelerini uzun bir dönem içinde ince ince işlemişlerdir. Bu felsefenin ürünü olan kadınlı erkekli birçok Bektaşi şairi yetişmiştir ve Türk edebiyatı içinde önemli yerleri vardır.

Hacı Bektaş-ı Veli Dönemi

Hacı Bektaş-ı Veli, Bektaşilik Tarikatı’nın kurucusu olarak kabul edilir. Horasan Okulu’ndan aldığı “Dört Kapı” anlayışına, her kapıya “onar makam” ekleyerek "Dört Kapı Kırk Makam" sistemini oluşturmuştur. Bu sistem, Bektaşi Seyri Sülûğu olarak da bilinir. Bu dönemde, Kaygusuz Abdal, Bektaşi erkannamesi üzerinde düzenlemeler yaparak tarikatın ilk tüzüğünü yazmış ve bu anlamda Bektaşi Tarikatı’nın ilk “tüzük yapıcısı” olmuştur. Balım Sultan ise bu erkannameleri daha sonra geliştirmiş ve kurumsallaştırmıştır.

Hacı Bektaş-ı Veli'nin etkisiyle Bektaşilik, Batınilik, Hurufilik, Ahilik, Kalenderilik, Haydarilik ve Melamilik gibi akımlardan etkilenmiş ve bazılarını kendi içinde harmanlayarak şekillenmiştir. Hacı Bektaş, dağınık Alevi ve Alevilik türevi akımları ve toplulukları bir araya getirerek yeniden biçimlendirmiş ve Aleviliğin yolunu belirlemiştir. Bu süreci kurduğu tarikat aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Çevresine topladığı görevlileri çeşitli bölgelere göndererek irşat çalışmaları yaptırmış, Anadolu’daki diğer Alevi ocakları ile ilişki kurarak onları kendine bağlamış ve yönlendirmiştir. Bu sebeple Hacı Bektaş, Alevi-Bektaşi toplumunun gözünde yolun "piri"dir ve tarikatın kurucusu olarak kabul edilir.

Hacı Bektaş’ın, Hac’a gittiği ve Hoca Ahmet Yesevi’nin müritlerinden biri olduğu söylenir. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında büyük rol oynamıştır. Hacı Bektaş, İslam’ın esaslarına uygun bir tasavvufi anlayışla Bektaşiliği benimsetmiş ve Rumeli’nin tamamında Sünniliği mezhep olarak, Bektaşiliği ise tarikat olarak kabul ettirmiştir. Bektaşilik, insanı odak noktası alan bir tasavvuf anlayışıdır ve İslam’ın esaslarına uyumlu bir tarikat olarak kabul edilir.

Balım Sultan'ın Rolü

Balım Sultan, Alevilere göre ikinci pir (piri sani) olarak kabul edilir. Balım Sultan’ın döneminde Bektaşilik, kırsal kesimlerden kentsel alanlara yayılmış ve Osmanlı aydınları arasında da benimsenmiştir. Kentlerdeki Bektaşilik, "Nazenin Tarikatı" veya "Babagan Kolu" olarak da anılmaya başlamıştır. Balım Sultan, Bektaşi Erkannamesi’ni yeniden düzenlemiş ve tarikatın kurumsallaşmasına önemli katkılar sağlamıştır. Onunla birlikte on iki İmam inancı ve çeşitli ritüeller Bektaşiliğin temel unsurları haline gelmiştir.

Alevi-Bektaşi Toplumunun Gözünden Bektaşilik

Alevilik-Bektaşilik araştırmacısı İngiliz J. K. Birge’ye göre, XIII. yüzyıldan başlayarak Küçük Asya’da çeşitli dinlerden karışmış öğeler içeren bir tür halk dini gelişmiştir. Hacı Bektaş, bu sürecin önemli bir parçası olmuş ve giderek artan bir biçimde üstünlüğü tanınmıştır. Hacı Bektaş’ın adı, yalnızca Kırşehir yakınındaki köyde değil, tüm Küçük Asya’da sayısız köyde pir olarak ünlü olmuştur. Balım Sultan döneminde ise kent içi ve yakınlarındaki tekkelerde daha yetkinleştirilmiş bir ritüel ve örgütlenme başlamıştır. Bu süreç, belirli ölçülerde çok benzer inanç ve uygulamaları sürdüren, ancak Bektaşiliğin düzenlenmiş sisteminin dışında kalan köy gruplarından farklılaşarak daha biçimsel olarak örgütlenmiş bir Bektaşi Tarikatı'nın oluşumuna yol açmıştır.

Balım Sultan Dönemi

Balım Sultan'a kadar Bektaşilik, genellikle kırsal kesimlerde ve köylük alanlarda yayılmış, Alevi-Türkmen toplulukları arasında benimsenmiştir. Bu dönemde, Aleviliğin bir türevi olarak ortaya çıkan Bektaşilik, Balım Sultan’la birlikte kentsel kesimlere ve Osmanlı aydınları arasında da yayılmaya başlamıştır. Bu süreçle birlikte Bektaşilik, "Köy Bektaşisi" ve "Kent Bektaşisi" olarak farklılaşmıştır. Kent Bektaşiliği, "Nazenin Tarikatı" veya "Babagan Kolu" olarak da anılmaktadır.

Balım Sultan'ın Yenilikleri

Balım Sultan, Bektaşi Erkannamesi’ni düzenlemiş ve tarikata katılmanın koşullarını belirlemiştir. On iki İmam inancını Bektaşiliğe kazandırarak önemli bir yenilik yapmıştır. On iki İmam törenleri, on iki çerağ, on iki post, palheng, evlenmemiş (mücerred) babalık kuralı, şerbet yerine şarap, ibahiyecilik, teslis (üçleme), Hurufilik gibi unsurlar onunla birlikte tarikata girmiştir.

On iki İmam inancı, Alevi-Şiilik'te başından beri mevcut olmasına rağmen, Bektaşilik Tarikatı’nın temel töreleri arasına Balım Sultan’la birlikte girmiştir. Bu inanç, Alevi-Bektaşi edebiyatının temel öğesi olmuş ve pek çok Alevi-Bektaşi ozanı tarafından eserlerinde işlenmiştir. Balım Sultan, on iki İmam inancını Bektaşi kültüründe sembollerle ifade etmiştir. Cemlerde on iki çerağ yakılır, kemer üzerine on iki köşeli palheng taşı takılır, Bektaşi tacı on iki dilimlidir ve tekkelerde on iki dilimli yapı unsurları bulunur. "Eline, diline, beline sahip olma" ilkesi benimsenir.

On iki Post

Balım Sultan, Bektaşi tekkelerinde görev yapan kişileri simgeleyen on iki postu tarikatın töreleri arasına kazandırmıştır:

  1. Baba Postu: Horasan postu (Hacı Bektaş Veli)
  2. Aşçı Postu: Seyyid Ali Sultan postu
  3. Ekmekçi Postu: Balım Sultan postu
  4. Nakib Postu: Kaygusuz Sultan Abdal postu
  5. Atacı Postu: Kanber Ali postu
  6. Meydancı Postu: Sarı İsmail postu
  7. Türbedar Postu: Kara Donlu Can Baba postu
  8. Kilerci Postu: Hacım Sultan postu
  9. Kahveci Postu: Şah Şazeli postu
  10. Kurbancı Postu: İbrahim postu
  11. Ayakçı Postu: Abdal Musa postu
  12. Mihmanevi Postu: Hızır Peygamber postu

Bektaşi Tarikatı’nın Kapatılması

Osmanlı padişahlarının haksız uygulamalarına karşı duran Ahi ve Bektaşi teşkilatları, Yeniçeriler ile birlikte padişahlar için tehdit oluşturmaya başlamıştı. II. Mahmut, 25 Mayıs 1825'te Eşkinci ocağı adı verilen yeni bir askeri sınıf kurdu. 11 Haziran 1826’da yeni ordu eğitime başladı. Üç gün sonra padişah, Yeniçeri, Bektaşi ve Ahi ocaklarını top ateşine tuttu ve halkı yeniçerilere karşı savaşmaya çağırdı. Yeniçeri kışlaları top ateşine tutuldu, 6.000’den fazla yeniçeri öldürüldü ve 20.000 civarında yeniçeri tutuklandı. Bektaşi dergahları kapatıldı ve müridler kılıçtan geçirildi. II. Mahmut, Bektaşi mezarlarının başlarındaki kavukları da kırdırttı.

16 Haziran 1826’da Yeniçeri Ocağı tarihe karıştı ve yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adlı yeni bir ocak kuruldu. İngiliz mallarına Osmanlı iç pazarı açıldı.

Daha yeni Daha eski