<img src="images/stories/food/abdulkadirgeylani.jpg 76 184 Abdülkadir Geylani (Geylan, 1078 – Bağdat, 1166), İslam bilgini. Kadiri tarikatının kurucusudur.
Muhyiddîn, Kutb-i Rabbânî, Kutb-i a’zam, Gavs, Gavs-ül a’zam, Sultân-ul-evliyâ (evliyaların sultanı) olarak da anılır. Künyesi Ebu Muhammed’dir. Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost’tur. Annesinin ismi Fatıma, lakabı Ümm-ül-hayr olup o da peygamber soyundan gelmektedir. Bundan dolayı hem Seyyid hem de Şerif’tir.
İran’ın Geylan şehrinde 1078 (h.471) yılında doğdu. 1166 (h.561) yılında Bağdat’ta vefat etti. Türbesi Bağdat’tadır. Doğmadan önce peygamber babasının rüyasına girer ve derki ona iyi bak o benim oğlumdur der ve ileride büyük bir veli olacağının haberini verir. Doğduğunda babası Musa Cengidost,oğlunun karşısında namaz kılar vaziyette,elleri bağlı olarak saygı göstermiştir. Çok küçük yaşlardan itibaren farklı bir yapısı olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Bağdat’ta dönemin tanınmış âlimlerinden dersler alarak hadis, fıkıh ve tasavvuf eğitimini geliştirdi.
Hocalarından Ebu Said Mahzumi’nin medresesinde haftada üç gün pazartesi, salı ve cuma gecesi verdiği ders ve vaazları çok yoğun ilgi görmüştür. İslam Tasavvuf’unu herkesin anlayacağı şekilde sundu. Önceden Şafii mezhebi’nde idi. Hanbeli mezhebi unutulmak üzere olduğundan, Hanbeli mezhebine geçti ve bu tercihi mezhebin yayılmasında etkin bir yeri olmuştur.
Abdülkâdir Geylânî çok sayıda kız ve erkek çocuk sahibi olmuştur. Onlar vâsıtasıyla Kadirilik Mısır, Kuzey Afrika, Endülüs (İspanya), Irak, Suriye ve Anadolu’ya yayılmıştır. Oğullarından Ebû Abdurrahmân Şerafeddîn Îsâ Mısır’a yerleşmiş olup Mısır’daki Kâdirî şeriflerin dedesidir. Abdülkâdir Geylânî’nin torunları, Kuzey Afrika’da daha çok “Şerif”, Irak, Suriye ve Anadolu’da ise Seyyid ve Geylânî diye anılmaktadır. Kadirî tarikatının kurucusudur. Bir gün bir sohbetlerinde ayağını gösterip bu ayağım bütün evliyaların boynunun üzerinedir buyurmuş ve sohbetinde bulunan 5 allah dostu ve dünya üzerindeki bütün evliyalar boynunu eğip boyunlarını işaret ederek doğrusun ya üstad diye buyurmuşlardır. Bu sözünden kasıt manevi olarak derecesini göstermektedir.