DEVRİM
Bir toplumun siyasal ve toplumsal yapısının, yönetime karşı ayaklanarak iktidarı ele geçiren bir grubun cebir yoluyla hızlı ve kapsamlı bir şekilde değiştirilmesi. Eskiden dilimizde ihtilâl ve inkılâp kelimeleriyle ifade edilen devrim, aslında siyasal sistemin zor yoluyla devrilmesini ve iktidarı ele alan grubun kısa zamanda tamamen farklı nitelikli bir sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik düzeni cebir yoluyla yerleştirmelerini ifade etmekle birlikte, bazı toplumsal alanlardaki büyük dönüşümler ve farklılaşmalar için de devrim kavramı kullanılmaktadır. Sanayi devrimi, kültür devrimi, hukuk devrimi gibi. Türkçe’ye yerleşen ve birbirlerinden ayırdedilmesi oldukça zor bir hal alan ihtilal, inkılap ve devrim kavramlarının üçü de Batı dillerindeki “revolation” kavramının karşılığı olarak kullanılmaktadır.
Latince geri dönmek anlamındaki revolutio mastarından gelen revoltion kelimesi, değişik alanlarda farklı anlamlarda kullanılmıştır. XVI.yüzyılın başında, önce astronomide “bir gök cisminin yörüngesini tamamlayarak kalkış noktasına dönüşü”nü ifade etmiş, sonra geometride, “bir cismin kendi ekseni etrafında dönüşü” anlamında, teknolojide ise “bir çarkın devri” manasında kullanılmıştır. Bu yüzyılın sonuna doğru revolution kelimesi sosyal bilimlere geçmiş ve “fikirlerde, görüşlerde, adetlerde, ilimlerde, sanatlarda… beklenmedik ve büyük değişmeler” anlamında kullanılmaya başlanmıştır. XVII. ve XVIII.yüzyıIda revolutio’un kelimesi bulanıklığını sürdürmüş, 1789’da Fransa’da meydana gelen büyük toplumsal-siyasal dönüşümün “revolution” kelimesiyle karşılanması bu kelimeye yeni boyutlar kazandırmıştır. XIX.yüzyılda revolution kelimesi Fransız Devriminin kapsamını aşmış, bu konuda değişik görüşler, teoriler geliştirilmiştir. Özellikle Hegel ve Marks’ın fikirlerinin devrim düşüncesinin oluşmasında büyük katkıları olmuştur. Marks’ın düşünce sisteminde devrim, çok özel ve önemli biryer işgal etmiş, determinist tarihî süreç içerisinde toplumsal örgütlenme bakımından bir sistemden diğerine geçişin İşçi sınıfının Öncülüğünde gerçekleşecek devrimler şeklindeki sıçramalarla olacağı savunulmuştur. Marks ve Engels, sınıf mücadelesi tezi ile işçileri devrime çağırmış, proleteryanın devriminin sanayileşmiş kapitalist toplumlarda ortaya çıkacağını ileri sürmüşlerdir. XX. yüzyılın başlarında henüz sanayinin güçlü bir şekilde ortaya çıkmadığı Rusya’da önce liberal, sonra da komünst devrimin görülmesi devrimci düşüncenin çeşitlenmesine sebep olmuştur. Lenin, daha çok devrimin siyasal yönü üzerinde durmuş ve burjuva devrimleri ile sosyalist devrimler arasındaki farkı vurgulamıştır. Burjuva devrimlerinde alt yapıdaki değişiklikler devlet yapısına sonradan yansımışlar, sosyalist devrim için ise önemli olan öncelikle iktidarın ele geçirilmesidir.
Rusya’daki Ekim devriminden sonra 1949’da Çin’de Halk Devrimi gerçekleşmiştir. II.Dünya Savaşından sonra Doğu Avrupa ülkelerinde Sovyetler Birliği’nin desteğindeki güçler iktidara gelip toplum sistemlerini zor kullanarak bütünüyle değiştirmişlerdir. Şiddet ve cebir karşısında binlerce İnsan ölmüştür. İçinde yaşadığımız yüzyılın son çeyreğinde, 1979’da İran’da meydana gelen İslam devrimi, en önemli gelişmelerden biri olmuş ve İran’daki siyasal ve toplumsal düzeni tamamen değiştirmiştir. İran İslam Devrimi Batı yanlısı ve Batı lehine olan her şeye son vererek yerine İslamî bir yapı kurmağa çalışmıştır.
Afrika ve Asya’nın pek çok devletinde görülen hükümet darbeleri devrim olma özelliği kazanamamıştır. Eğer iktidara el koyuş bir rejim değişikliğiyle sonuçlanırsa, devrim adını alır. İktidara el koyan grup yürürlükteki sosyal, kültürel, hukukî, ekonomik ve siyasal sistemin yerine başka bir sistemi zorla ikame etmek isler ve yerleştirirse devrim olur, yoksa sadece yöneten kadronun değişmesi devrim olma özelliği göstermez.
Toplumları devrimlere hazırlayan farklı sebepler bulunmakla birlikte bazı ortak unsurlar üzerinde durulabilir. 1789 Fransız Devrimi ile 1979 İran İslam Devrimi arasında toplumsal yapılardan gelen önemli farklılıklar vardır. Fakat zora dayanmaları, iktidara karşı sosyal bir tepki olarak ortaya çıkmaları, anî ve kapsamlı toplumsal-siyasal değişiklikler yapmaları, belli oranda teröre yer vermeleri, yönetici sınıflarla birlikte anlayış, ideoloji ve dünya görüşlerinin de değişmesi gibi benzer yanlar dikkat çekicidir. Aynı şekilde 1917 Ekim Devrimi ile 1949 Çin Halk Devrimi arasında da ortak noktalar yakalanabilir.
Devrimler gencide toplumsal-siyasal kriz anlarında ortaya çıkarlar. Siyasal sistemin toplum taleplerine karşı cevap üretememesi, yönetenlerle yönetilenlerin iyice birbirinden kopmaları, toplumda gelir dağılımı, ücretler ve külfetler arasında büyük dengesizliklerin olması, kamusal otoritenin gücünü yitirdiği, değerler ve İnançlar sisteminin etkisinin ortadan kalktığı dönemler devrimler için uygun toplumsal ortamı hazırlarlar. Dilimizde yakın zamanlara kadar ihtilâl ve inkılap kelimeleri aynı şeyleri ifade eden iki ayrı kavram olarak kullanılmıştır. Osmanlı aydınları daha çok ihtilâli tercih ederlerken cumhuriyet aydınları inkılâbı seçmişlerdir. 1960’dan itibaren devrim kelimesi kullanılmağa başlanmış olmakla birlikte, devrimin ayırıcı vasfı olan zor kullanma, şiddet ve cebir gibi niteliklere bakmaksızın en basit reformlar bile bu kavram ile ifade edilmek işlenmiştir. Mustafa Kemal’in gerçekleştirdiği devrimi izleyen ölçü, kılık-kıyafet, soyadı vb. değişiklikler birer reform olup “yenilik” kelimesi ile karşılanmaları daha doğru olacaktır.
Davut DURSUN – SBA
Devrim
Devrim, belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik; ihtilal. Toplumsal değişimlerin insan iradesiyle hızlandırılması devrimleri oluşturur.
Kitle halindeki bir toplumsal hareketin başlatılmasının söz konusu olduğu, varolan bir rejimi şiddet kullanımı sonucunda başarıyla yıkarak yeni bir hükümet biçimi oluşturan bir politik değişme süreci. Bir devrim, coup d’etat hükümet darbesi’dan ayrı tutulmalıdır, çünkü devrimde bir kitle hareketi ile politik sistemin bütününde önemli bir değişmenin gerçekleşmesi söz konusudur. Bir coup d’etat, iktidarın silah yoluyla, ancak hükümet sistemini kökten bir biçimde değiştirmeden varolan politik liderlerin yerine geçecek olan kişiler tarafından ele geçirilmesine göndermede bulunmaktadır. Devrimler, varolan politik otoritelere meydan okuyan sistem ancak yine politik sistemi bütün olarak dönüştürmekten çok otoriteyi temsil eden kişilerin yerlerine başkalarının geçirilmesini hedefleyen başkaldırılardan da ayrı tutulmalıdır.
12 Eylül 1980 sonrasında, sakıncalı bir terim olduğu gerekçesiyle “devrim” yerine “ihtilal” ve “inkılap” sözcükleri kullanılmaya başlanmış, yeni basılan ders kitaplarında devrim sözcüğü eski karşılıklarıyla değiştirilmiştir.
İnkılap
İnkılap Arapça ka-le-be kökünden gelen bir siyasi terimdir. Siyasi tarihte üç aşamada gerçekleşen köklü yapısal değişiklileri ifade eder.
1-Hazırlık (Örgütlenme ve fikri propaganda)
2- Eylem (Aksiyon, İhtilal= Devrim)
3- Yeni kurumların oluşturulması (İnkılaplar) İnkılabı kurulu düzen içinde yapılan köklü reformlardan ayıran en önemli özellik, eylemin tabandan bir ihtilalle gelmesidir. İhtilal kelimesinin kökü yine Arapça hal’ dir. Hal’ devirme tahttan indirme anlamındadır. Bu yüzden Devrim kelimesini karşılar.
İnkılap genel ve hızlı bir değişim, gelişme sürecidir. Bu değişim tabandan gelen bir devrimle (ihtilalle) sağlandığı için genelde süreçten çok devrim anı yani olay ön plana çıkar. Bu yüzden hızlı değişim sürecinin bütününe de İhtilal denildiği için İnkılap ve İhtilal (Devrim) kelimeleri sehven aynı anlamda kullanılmaktadır. (Fransız İhtilali, Sovyet Devrimi, Türk İnkılabı gibi.)