Bir devletin kendi sınırları dışında yaşayan halkların üzerinde denetim kurmak, diğer devletler aleyhine genişleyebilmek, onlara siyasal, ekonomik veya kültürel gücünü kabul ettirebilmek amacıyla giriştiği faaliyetler ve izlediği politika. Lenin’e göre kapitalizmin en yüksek aşaması.
İlk kez emperyalizm deyimi İngiltere’de 1870’lerde günümüzdeki anlamından oldukça farklı bir anlamda kullanılmış, imparatorluk rejimi taraftarlarına bu sıfat verilmiştir. Disraeli emperyalist olmakla övünmüş, Joseph Chamberlain ve daha sonra Winston Churchill İngiliz emperyalizmi düşüncesini geliştirmişlerdir. Sömürgelerin dağılmasını önlemek ve onları bir federasyon içinde toplamak için hazırlanmış, olan programa “Emperyal federasyon” ve bu programı gerçekleştirmek için izlenen politikaya da “emperyalist politika” denmiştir. XX.yüzyılda, Marksizmin de etkisi ile emperyalizm, karşı olunan politikaları küçük düşürmek amacıyla tahkir edici bir kelime ve siyasal alanda bîr karalama aracı olarak kullanılmıştır.
emperyalizm.png” border=”0
İmapartorluk kurma isteği ve eğilimi, emperyalizmin başlıca nedeni olmuştur. Tarihte imparatorluk kurmak amacıyla pek çok devlet emperyalist politika izlemiş ve kuvvete dayanarak genişlemeye çalışmışlardır. Pers İmparatorluğu, Büyük İskender’in kurduğu İmparatorluk, daha sonra Roma ve Bizans İmparatorlukları döneminde emperyalizm zirveye ulaşmıştır. XVl.yüzyıldan itibaren emperyalizmin sömürgecilik yönü daha belirgin hal almıştır. Fransa, İngiltere, Portekiz, İspanya ve Felemenk Devletleri Afrika, Güney Asya ve Amerika’ya kadar yayılan sömürgeciliğe dayalı imparatorluklar kurmuşlardır. XlX.yüzyılda bu emperyalist imparatorluklara Rusya, İtalya, Almanya, Japonya ve ABD de katılmışlardır. I.Dünya Savaşından sonra Almanya, İtalya ve Japonya emperyalist politikayı sürdürmüşlerdir. Kuvvet yoluyla genişlemeyi, imparatorluk kurmayı, ırk, kuvvet, kültür, ekonomi vb. faktörlerle haklı çıkarmaya çalışan emperyalizm teorileri, II.Dünya Savaşından sonra canlılığını kaybettilerse de, farklı şekillerde yaşamaya devam etmişlerdir. Günümüzde SSCB ve ABD birer İmparatorlukturlar ve izledikleri politikaların emperyalizm politikası olduğu belirtilmiştir. II.Dünya Savaşı sonrasında kurulan İki kutuplu uluslararası sistemin temsilcileri olan ABD ve SSCB askerî, İktisadî ve kültürel alanlarda üstünlük kurmak ve genişlemek hedefine yönelmişlerdir. ABD Batı Avrupa’ya, SSCB de Doğu Avrupa’ya egemen olmuştur. İsrail’in Filistin halkına, Güney Afrika’nın Namibya’ya karşı İzledikleri politikaları da emperyalizm politikası şeklinde değerlendirmek gerekir.
Emperyalizm, genişlemede kullandığı temel alan itibariyle birkaç türe ayrılmıştır. Siyasal emperyalizm yoluyla tarihte uzun ve kısa ömürlü imparatorluklar kurulmuştur, iktisadî nedenler, üstünlük hırsı, hanedan kavgaları ve dinî sebepler siyasal emperyalizmde önemli rol oynamışlardır. Nispeten yeni sayılabilen iktisadî emperyalizmin doğuşu kapitalizmin gelişmesiyle olmuştur. Kapitalist sanayinin gelişmesi bir yandan ham maddeye duyulan ihtiyacı artırmış, diğer yandan yeni pazarların bulunmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu nedenle kapitalist sanayi devletleri dünyayı paylaşma yarışma girmişler ve sömürgecilik politikasına önem vermişlerdir. İktisadî emperyalizm böyle bir sürecin sonucu oluşmuştur. Nüfus fazlasını yerleştirmek amacıyla demografik emperyalizm, bir dinin inancını yayma gayesine yönelik genişleme, dinî emperyalizm şeklinde ortaya çıkmıştır.
abd-emperyalizm.png” border=”0 Bir devleti emperyalizm politikasını izlemeye sevkeden çeşitli nedenler üzerinde durulmuştur. Yukarıda değinildiği gibi ham madde temini ve yeni pazarlar bulma amacına yönelik iktisadî nedenler, devletlerin emperyalizm politikası izlemelerinde ana etkenlerden biri olmuştur. Stratejik ve güvenlik nedenleriyle de devletler bazı ülkeleri ve bölgeleri ele geçirmeye yönelmişlerdir. Emperyalizm ile devletlerin yöneticilerinin tabiatı arasında da İlişki kurulmuştur. Irk, kültür, medeniyet vb. nitelikler açısından üstün olduğuna inanan yöneticiler diğer toplumlar üzerinde egemenlik kurma hakkını kendilerinde görmüşlerdir. Hitler, Mussolini, Stalin gibi liderler buna örnek verilebilir. Bazı ülkeler izledikleri emperyalizm politikalarını ahlakî görüşlere dayandırmak istemiş, halkı zorba idarecilerden kurtaran ve üstün bir hayat yaşaiyıalarım sağlayan bir politika olarak sunmuşlardır. H.Morgenthau, zaferle biten savaş, yenik düşülen savaş ve zayıf ve güçsüz olma gibi üç değişik durumun emperyalizme giden yollar olduğunu; emperyalizmin dünya imparatorluğu kurmak, kıtaya egemen olmak veya yerel üstünlük sağlamak şeklinde üç temel amacı olduğunu; askerî, ekonomik ve kültürel olmak üzere üç yöntemi bulunduğunu belirtmiştir.
Davut DURSUN – SBA
Emperyalizm
Rodos Heykeli’ne benzetilen Cecil Rhodes’ın Kahire ile Cape Town’u demiryolu hattıyla bağlama tasarısını anlatan karikatür (Edward Linley Sambourne, 10 Aralık 1892 tarihli Punch dergisi)
Emperyalizm veya yayılmacılık, bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya çalışmasıdır.
Emperyalizm terimi Latince “imperium” sözcüğüne dayanmaktadır ve diktatörlük gücü, merkezî hükümet, keyfî yönetim metotları anlamına gelmektedir. Bu kullanımının dışında Fransa’da 1830’larda Napolyon imparatorluğuna hayranlık duyanları nitelemek için, 1848’den sonra ise III Napolyon’un kötü yönetimini ifade etmek için kullanılmıştır. Emperyalizm kavramının kullanımı 1870’lerde İngiltere’de yaygınlaşmıştır.
Çeşitli kaynaklar Emperyalizmi aşağıdaki şekilde tanımlar:
* Bir ülkenin topraklarını genişletmesi
* Bir ulusun veya toplumun başka bir ulusu veya toplumu vergiye bağlaması
* Bir ulusun veya toplumun başka bir ulus veya toplumun topraklarındaki kaynaklarından yararlanması
* Bir ülkenin veya toplumun başka bir bölgeye kendi kültürünü yayması ve oranın halkını köle olarak kullanması
Emperyalizmin Tarihsel Evreleri
Collier’s Encyclopedia emperyalizm tarihini üç büyük evreye ayırmaktadır: Birincisi, 16. yüzyıla kadar devam eden ve imparatorlukların genişlemesi ile ilgili olan evredir; ikincisi coğrafi keşiflerle başlayıp 19. yüzyıla kadar devam eden emperyalizmdir —eski emperyalizm olarak adlandırılmaktadır; üçüncüsü yeni emperyalizmdir ve yaklaşık 1880’lerde başlamış ve sömürgelere yeniden büyük ilgi duyulmasına, Asya ve Afrika’nın paylaşılmasına yol açmıştır. Aslında kapitalizmin var olması için sürekli savaş açan bir takım güçler sadece savaşarak kazanılmadığını anlamışlardır.
Kuramsal Yaklaşımlar
Muhafazakar Kuram
1870’li yıllarda İngiltere’de Başbakan Benjamin Disraeli’nin sömürge imparatorluğunu güçlendirme ve genişletme politikalarını tanımlamak için emperyalizm kavramına başvurulmuştur. Böylece emperyalizm, sömürgecilikle eş anlamda kullanılmaya başlanmıştır.
Bu yaklaşıma göre emperyalizm, gelişmiş ülkelerde mevcut durumun muhafaza edilmesi için bir gereklilik ve hak olarak görülür.
Marksist Kuram
1900’lerle birlikte , Rudolph Hilferding, V. I. Lenin ve Nikolai Bukharin basit sömürgecilik yerine ekonomik nüfuzun daha karmaşık şekillerine dikkat çekmişler; pazarların, arz kaynaklarının ve yatırım yollarının hakimiyet altına alınması ile ilgilenmişlerdir.
Pierre Jalée emperyalizmi “uluslararası iş bölümünde, ticarette ve sermaye hareketinde belirli ilişkileri vurgulayan ekonomik bir fenomen” olarak; Richard D. Wolff “bir ekonominin diğer ekonomi üzerinde uyguladığı kontrol araçları ağı” olarak; Paul M. Sweezy , Lenin’i takip ederek, “dünya ekonomisinin gelişiminin bir basamağı” olarak; Richard C. Edwards, Michael Reich ve Thomas E. Weisskopf ise “kapitalizmin uluslararasılaşması” olarak tanımlamaktadırlar.
Toplumsal – Psikolojik Kuram
Joseph Alois Schumpeter geniş bir yorumla emperyalizmin kapitalizmden önce var olduğunu ve kapitalizm ve emperyalizm arasında bir ilişkinin bulunmadığını savunmuştur.
Bu yaklaşıma göre , savunma gereksiniminin bir gerekliliği olan savaşçı sınıfın varlığını sürdürebilmesinin bir sonucu olarak emperyalizm ortaya çıkar.
Michael Barrant Brown’a göre emperyalizm “ekonomik yönden az gelişmiş ülkelerin gelişmiş olanlara tâbi olmasını sağlayan ekonomik, siyasal ve askerî ilişkileri niteler. Emperyalizm dünya ekonomisindeki eşitsiz ilişkiler sistemini tanımlayan en uygun kelimedir”.
Günümüz emperyalizmi, ekonomik sömürünün devamı için, cok daha derin kültürel ve sosyal etkileşim yolları yaratmıştır.
Liberal Kuram
John Hobson gibi yazarlara göre , emperyalizm kapitalizmin bir takipçisi değil siyasi bir seçimdir. Doğal kaynakların sınırlı olması , harcamaların azaltılması ve kârların en üst düzeylere çekilebilmesi gereksinimi emperyalizmi doğurur.
Diğer Yaklaşımlar
Emperyalizmin siyasal boyutunu vurgulayan yazarlar farklı tanımlamalarda bulunurlar. Hans Neisser emperyalizmi “bir ulusun doğal sınırlarının ötesindeki nüfusu kendi siyasal yönetimi altına almak amacıyla bu sınırların ötesinde bir imparatorluk kurma süreci” olarak tanımlar.
Diğer yazarlar ise emperyalizm terimini askerî veya diplomatik baskı ve ekonomik nüfuz gibi dolaylı mekanizmaları da dikkate alarak genişletmektedirler; örneğin George H. Nadel ve Perry Curtis emperyalizmi “egemenliğin veya kontrolün dolaylı veya dolaysız şekilde genişletilmesi” olarak tanımlarlar.