KAVRAMCILIK
Kavramcılık, felsefi bir akım olarak, bilgi ve gerçekliği kavramlar aracılığıyla anlama ve açıklama eğilimini ifade eder. Bu akım, özellikle 20. yüzyılın başlarında önemli bir etkiye sahipti ve dil felsefesi, mantık ve epistemoloji gibi alanlarda derinlemesine incelendi. Öne çıkan kavramcı filozoflar arasında Ludwig Wittgenstein, Bertrand Russell, ve Gottlob Frege gibi isimler bulunur.
Kavramcılık, dilin ve kavramların nasıl çalıştığını ve gerçeklik hakkında ne bildiğimizi anlamaya çalışır. Temel bir önerme, bir kavramın gerçekliği kavrayışımızı nasıl etkilediğini ve bu kavramların nasıl birbirleriyle ilişkilendirildiğini keşfetmektir. Bu yaklaşım, düşüncenin yapısal ve semantik yönlerini vurgular.
Kavramcılık, dilin önemli bir rol oynadığı modern analitik felsefenin temel taşlarından biridir. Dilin doğası ve kullanımı, gerçekliği anlama ve ifade etme yeteneğimizi büyük ölçüde etkilediğinden, kavramcılık bu konuları merkeze alır.
Ortaçağ Skolastiği'nin son dönemlerindeki Realizm-Nominalizm çatışmasında, nominalizmin içinde yer alan ve tümellerin (külliler, universelia) varlıklarının kendi başlarına mevcut olmadığını, ancak zihinsel soyut varlıklar olarak düşünüldüklerini ve bu nedenle zihni tasarımlar olduklarını öne süren felsefi görüş, kavramcılık olarak adlandırılır. Özellikle Petrus Abaelardus'un tümeller konusundaki felsefesi bu bakış açısının öne çıkan örneklerindendir.
Tümel kavramların varoluşuyla ilgili olarak Skolastik felsefe bağlamında verilen cevaplar:
a) Tümel kavramların nesnelerden önce ve objektif bir gerçeklikleri vardır.
b) Tümel kavramlar nesnelerden sonra gelir ve objektif bir varlıkları yoktur (bu cevaplar, Realizm ve Nominalizm akımlarını oluşturur).
c) Üçüncü olarak, tümel kavramlar ne nesneden önce gelir ne de sonra, ancak nesnelerin içindedir. Bu üçüncü anlayışı Petrus Abaelardus öne sürmüş ve buna kavramcılık denmiştir.
Abaelardus'a göre, tümeller tek tek nesnelerin içinde var olur, ancak tek tek nesnelerin dışında sadece kavram olarak bulunurlar. Ayrıca bireylerde var olan tümel, mahiyet olarak değil, sadece birey olarak mevcuttur. Abaelardus'un görüşü doğrudan nominalizm olmasa da ona yaklaşır ve bu nedenle kavramcılık nominalizmin bir türü olarak kabul edilir. Kavramcılık ile duyumcu felsefeler arasında da bir ilişki vardır. Kavramcılık, Yeni Çağ'da bazı filozoflar tarafından da kabul edilmiştir. Aristoteles ve Kant'ın öğretileri sonraları kavramcılık olarak nitelendirilmiştir, ancak bu, onların Skolastik felsefedeki anlamıyla aynı olduğu anlamına gelmez.
Kavramcılık özel olarak hukuk alanında da ele alınır. Hukukta, kavramcılık genel terimleri ve kategorileri değişmez ve belirli anlamlara sahip şeyler olarak ele alır. Ancak hukukun toplumsal değişime uyum sağlamasında genellikle bir engel olarak görülür ve hatta adaletsiz kararların bir nedeni olabilir.