Nominalizm Nedir? Tanımı (Felsefe Akımları)

NOMİNALİZM

Nominalizm, felsefede ve özellikle ontolojide, genel kavramların veya evrensel terimlerin bağımsız bir varlığı olmadığını savunan görüştür. Bu düşünceye göre, genel terimler yalnızca isimlerdir (Latince: nomen), gerçek varlıklar değildir. Nominalizm, gerçek dünyada yalnızca tekil nesnelerin var olduğunu ve genel kavramların, soyutlamaların veya evrensellerin yalnızca insan zihninde var olduğunu iddia eder.

Nominalizmin bazı temel özellikleri:

Tekillik Vurgusu: Nominalistler, sadece tekil varlıkların gerçek olduğunu savunurlar. Örneğin, "kırmızı" gibi genel bir kavramın yerine, "kırmızı elma" gibi tekil varlıkların var olduğunu kabul ederler.


Kavramların İsimsel Olması
: Evrensellerin veya genel terimlerin, yalnızca dilin bir parçası olarak var olduklarını ve bu terimlerin, gerçekte var olan şeyleri temsil etmek için kullanılan isimler olduğunu belirtirler. Yani, "insanlık" gibi genel terimler, sadece bireysel insanların toplamını ifade eder.

Evrensel Kavramların Reddedilmesi: Nominalistler, Platon'un idealar dünyasında olduğu gibi, evrensel kavramların bağımsız bir varlık alanı olmadığını savunurlar. Örneğin, "güzellik" kavramının kendisi bağımsız olarak var olmaz, yalnızca güzel olan şeylerde gözlemlenir.

Nominalizm, özellikle Orta Çağ felsefesinde Roscelinus ve sonrasında William of Ockham gibi filozoflar tarafından savunulmuştur. William of Ockham'ın ünlü "Ockham'ın Usturası" ilkesi, gereksiz varsayımları ortadan kaldırarak en basit açıklamaların tercih edilmesi gerektiğini öne sürer ve nominalizmi destekler.

Nominalizm ile karşıt olan görüş ise realizmdir. Realistler, genel kavramların veya evrensellerin bağımsız ve gerçek bir varlığa sahip olduklarını savunurlar. Bu iki felsefi yaklaşım, Orta Çağ'dan itibaren süregelen birçok felsefi tartışmanın merkezinde yer almıştır.

Düşünce tarihinde nominalizmin ilk savunucuları arasında sofistler bulunur. İlkçağın ünlü sofistlerinden Antisthenes, "Bir at görüyorum, fakat bu net değil," diyerek bu görüşü dile getirmiştir. Stoacılar da bu görüşü benimseyerek, sadece bireyin gerçek olduğunu ileri sürmüşlerdir. Epikurosçular ise daha da ileri giderek, kavramların yalnızca sesten ibaret olduğunu savunmuşlardır. Nominalizm, esas olarak Ortaçağ'da Realizm'e (günümüz anlamında İdealizm) karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. On birinci yüzyılın sonlarına doğru, Compregne papazı Roscelinus nominalizmi sistemleştirmiş ve ardından Guillaume Durand, Ockhamlı William, Buridan, D'Ailly gibi düşünürler tarafından geliştirilmiştir. Bu klasik nominalizm, Yeniçağ'da Ampirizm, Fenomenizm, Pozitivizm, Pragmatizm, Evolusyonizm ve Çağrışımcılık gibi düşünce akımlarına evrilmiştir.

Nominalizmin esas olarak geliştiği Ortaçağ, Antikçağ'ın da en önemli sorunlarından biri olan "Külliler Sorunu"nu devralmış ve bu dönem, küllî kavramların gerçekliğinin olup olmadığı tartışmalarıyla dolmuştur. Ortaçağ felsefesinde "Külliler Sorunu" ve dolayısıyla Skolastik anlayışın mahiyet ve niteliğini belirleyen Realizm ve Nominalizm mücadelesi öne çıkar. Realistler, Platon'un temellendirdiği küllî kavramları gerçek varlıklar olarak kabul ederken, nominalistler ise bu kavramların sadece birbirine benzeyen varlıklara insanlar tarafından verilen isimlerden ibaret olduğunu savunurlar. Roscelinus'a göre küllî kavramlar, yalnızca bir takım isimlerden, seslerden ibarettir ve hiçbir gerçeklikleri yoktur.

Nominalizmin bu iddiası, görünüşte zararsız gibi görünse de, Katolik Kilisesi'nin evrensel gerçekler ve kesin doğrular olarak kabul ettiği ilkeleri temelden sarsan bir düşünceyi barındırmaktadır. Bu nedenle, din kurumu ve kilise, nominalizmi tehlikeli görmüşlerdir. Çünkü Tanrı kavramı başta olmak üzere, din ve kilise tamamen küllî kavramlara dayanır. Eğer küllî kavramlar gerçek değilse, Tanrı, din ve kilise de gerçek kabul edilemez. Sadece bireysel olanın gerçek sayılması, Katolikliği bireysel kanaatlere indirger ve şahsi imanı tek gerçek olarak kabul eder. Bu sebeple, ilk günah sadece bir kelimeden ibaret olur ve gerçek olan yalnızca bireysel günahtır. Roscelinus'un nominalizmi, teslis ve diğer dogmalar konusunda çeşitli zorluklar çıkarmış ve bu nedenle kilise tarafından mahkûm edilip lanetlenmiştir. Sonuç olarak, nominalizm iki yüzyıldan fazla bir süre boyunca suskun kalmış ve ancak 1320 civarında Ockhamlı William'ın felsefesiyle yeniden ortaya çıkmıştır.

Ockham ve öncesinde Durand, nominalizme oldukça yakın bir duruş sergilemiştir. Ockham, realistlere karşı çıkarak nominalizmi güçlendirmiş ve netleştirmiştir. Ona göre, "küllî bir şey" gerçek değil, sadece bir işaret veya semboldür ve gerçek olan sadece bireydir. Bu anlayış, nominalizmi bilimsel bir yöne doğru itmekte ve bilimsel nominalizm olarak adlandırılmaktadır. Bu tür nominalizm, küllî ve zorunlu kavramları konu alan bilimlere şüpheci bir yaklaşım sergiler. William, metafizik iddiaları olan her bilimin karşısına çıkarak, teolojinin şüpheci eleştirilerinden kaçamamıştır.

Nominalizm, bilim ile inanç arasındaki birliği tehlikeye atmış ve kiliseyi dünyaya bağlayan bin yıllık bağı koparmıştır. Bu da düşünce tarihinde "Ockham'ın usturası" şeklinde bir ifadeyle yerini almıştır. Nominalizm, eski dini, siyasi ve edebi geleneğe karşı çıkan milli yaşamı ve yeni çağ dilini yeşertmiştir. William'dan sonra, bilim adamlarının geliştirdiği "bilimsel nominalizm" düşüncesi ortaya çıkmıştır. Bu düşünce, bilimsel olayları sembolik olarak görür ve bilimin ortaya koyduğu gerçeklik yerine basit ilişkileri kabul eder. Küllî kavramların gerçekliğini reddeden nominalizm, kiliseyi sarsmış ve din ile dünya işlerinin ayrılmasına yol açmıştır. Aynı zamanda, özgürlük, adalet gibi küllî fikirleri sadece zihinde bir isim olarak görmüş ve nesnelere öncelik vermiştir. Nominalizm, Ortaçağ boyunca Realistler ve Adcılar arasındaki mücadelelerle damgasını vurmuştur. Kavramalar ise bu iki aşırı görüşün bir uzlaştırması olarak kabul edilmiştir.

Daha yeni Daha eski