ÖDÜL-CEZA
Ödül ve ceza kavramları günlük dildeki yaygın anlamının tersine, psikolojik terminolojide öğrenme ve davranışın oluşumu bağlamında özel bir anlamda kullanılırlar. Deneyci yaklaşımdan kaynaklanan ve ´ödül-ceza´ kavramlarına bilimsel bir içerik veren psikolojik teorilere genel olarak “uyaran-tepki (stimulus-response) teorileri” denir. Bu teorilere göre insan ve hayvan davranışları arasında karmaşıklık dışında belirgin hiçbir fark yoktur, davranışlar öğrenme süreçleri sonucunda oluşurlar.
Çeşitli “uyaran-tepki teroileri”nde ödül-ceza kavramları, içerikleri değişmeksizin, farklı biçimlerde yer alırlar. Amerikalı psikolog E. L. Thorndike´e göre öğrenme sürecinin çeşitli aşamaları vardır. Öncelikle sinir sisteminin öğrenmeye hazır olması, daha sonra dış dünyada bir takım uyaranlar olması ve onlara karşı tepkide bulunması gerekir. Böylece uyaran ve tepki arasında bir bağ kurularak, dış dünyanın bilgisi öğrenilir. Bundan sonraki aşama, öğrenilen davranışın pekişürilmesidir. Eğer öğrenilen davranış başarıya götürücü ve haz verici ise ödül, başarısız ve hoşnutsuz kılıcı ise cezadır. Ödüle götüren davranışlar yinelenme ve pekişme, cezaya götüren davranışlar ise kaybolma ve sönme eğilimi gösterirler.
“Uyaran-tepki teorileri”nin en ünlüsü ise Rus fizyologu I. P. Pavlov tarafından ortaya konan klasik şartlanma teorisidir. Klasik şartlanmada, Örneğin, bir köpeğe bir şartsız tepki (salya akması) yaratan şartsız bir uyaranın (et verilmesi) ardından şartlı bir uyaran (zil sesi) belli aralıklarla verildiğinde, şartsız uyaranın da şartsız refleks oluşturduğu görülür. Yani, köpek zil sesine de salya çıkararak refleks (tepki) verir. Bu deneyde şartsız uyaranın aynı zamanda ödül olduğu çok açıktır. Aynı deney, örneğin korku gibi olumsuz bir şartsız refleks oluşturan gürültü gibi bîr şartsız uyaranla gerçekleştirilirse, gürültü cezanın yerini tutacaktır. Kısacası, klasik şartlanmada ödül ve ceza, şartsız uyaran anlamınadır.
Diğer bir şartlanma teorisi, Amerikalı psikolog B. P. Skinner tarafından ortaya atılan uyarımsız şartlanma (operant conditioning) teorisidir. Klasik şartlanmadan farklı biçimde, uyanmsız şartlanmada insan edilgen değil, sürekli edimde bulunan bir varlık olarak; çevredeki uyaranlar ise -kabaca söylersek- ödül ve ceza yapıcı olumlu veya olumsuz pekiştiriciler olarak alınırlar. Sonuçta, kendiliğinden yapılan hareket tatmin edici bir ödüle yol açarsa yinelenme olasılığı artarken, yol açmazsa azalır.
“Uyaran-tepki teorileri”nin dışında, öğrenmeyi uyaran-tepki bağlantıları ve şartlanma ile açıklamanın yetersiz olduğunu savunan ´bilişsel alan teorileri´ vardır. Bunlardan Tolman´ın ileri sürdüğü görüşler “amaçlı davranışçılık teorisi” olarak anılır. Tolman´a göre öğrenme bir amaca yöneliktir. Bireyin zihninde bir çevre harilası bulunur. Bu harita içinde birey, hangi etkinliğinin neye malolduğunu buluş yoluyla kavrar, örneğin musluğu açmanın susuzluğu giderecek su akışına yol açacağını bilince, yani tepkisi ödüllenince, musluğu açmanın sonucunu keşfetmiş olur. Amaçlı davranışçılık teorisinde ödül ve ceza, bir yandan bilginin taşınmasına, diğer yandan kişinin hangi tepkileri verebilme ihtimalleri olduğunun belirlenmesine yarar. Daha büyük ödül beklentisi, daha hızlı Öğrenme ve davranış sağlar.
SBA