cafer-sadik-imam.jpg 55 189
Ca’fer es-Sadık
İmamiyye’nin 12 imamından 6.sı olan Ca’fer es- Sadık, 17 Rebîulevvel 80 (23 Mayıs 699) tarihinde Medine’de doğmuştur. Onun 8 Ramazan 83 (5 Ekim 702} tarihinde doğduğu da rivayet edilmektedir. Babası, Muhammed Bakır’dır. Yani Ca’fer es-Sadık, Hz.Hüseyin’in oğlu Ali Zeynelâbidîn’in torunudur. Annesi, Hz.Ebu Bekir’in torunu Kasım b.Muhammed’in kızı Esmâ’dır. Buna göre Ca’fer es-Sadık’ın soyu, baba tarafından Hz.Ali’ye ve Hz.Fatıma vasıtasıyla da doğrudan doğruya Hz.Peygamber’e dayanmaktadır. Ana tarafından ise, Hz.Ebu Bekr’e ulaşmaktadır.
Sözünde dürüst ve işlerinde doğru bir kişi olması dolayısıyla ona “es-Sadık” lakabı verilmiştir. “Ebu Abdillah” diye de anılır. Çocuktan: İsmail, Abdullah, Ümmü Ferve, Musa Kazım, İshak, Muhammed, Abbas, Ali, Esmâ ve Fatıma’dır.
Ca’fer es-Sadık, annesinin babası Kasım b.Muhammed öldüğü zaman (108/726) 28 yaşındaydı. Dolayısıyla dedesi Kasım’m ilminden büyük ölçüde yararlanmıştır. Dedesi Kasımise, Hz.Hasan ve Hüseyin’in yanında öteki Haşimî büyükleriyle birlikte halası Hz. Aişe’den ve Abdullah b. Abbas’tan da ilim tahsil etmiştir. Ca’fer es-Sadık, yetişme çağında iken baba tarafından dedesi Ali Zeynelabidîn’den de çok şey öğrenmiştir. Çünkü Ali Zeynelâbidîn öldüğü zaman kendisi 14 yaşındaydı. Babası Muhammed Bakır ise, onun öğreniminde ilk kaynağı oluşturmuştur. Babası öldüğü zaman, kendisi 34/35 yaşlannda idi. Kısaca, Ca’fer es-Sadık, ilim merkezi olan, birçok sahabî ve tâbiî’yi sinesinde barındıran Medine-i Münevvere’de yetişmiştir.
Ca’fer es-Sadık, bütün bilgin ve fakihlerin görüşlerine önem verirdi. O, hem Medinelilerin ilminden, hem Iraklılann ilminden yararlanırdı; sadece Ehl-i Beyt’in ilmiyle yetinmezdi. Yalnız dinî ilimlerle değil, aynı zamanda evrenin yaratılışıyla ilgili ilimlerle de meşgul olurdu.
Ca’fer es-Sadık, Şii-İmamiyye fırkasının İsnâ-Aşeriyye (Oniki İmamcı) kolunda büyük bir yer tuttuğu için, bu kola “Ca’ferî mezhebi” adı da verilir.
Ca’fer es-Sadık, Emevî halifelerinden Hişam b.Abdilmelik, Velid b. Yezid, İbrahim b. Velid, Mervan b. Muhammed ve Abbasî hâlifelerinden Ebu’l Abbas es-Setfah ve Ebu Ca’fer el-Mansur devirlerinde yaşamıştır. Siyasî bakımdan böyle çok karışık bir dönemde yaşamış olmasına rağmen, kendisini koruyabilmiş, siyasetten uzak kalmış ve ilimle uğraşmıştır. O da, babası ve dedesi gibi, Medine’de oturmuştur. Ancak birkaç kez Irak’ı ziyaret etmiş ve oradaki ilim adamlanyla çeşitli konularda tartışmalarda bulunmuştur.
Ca’fer es-Sadık, çağında mevcut olan sapık fırkalarla da mücadele etmiştir. Ehl-i Beyt imamlarını aşın derecede yücelten ve Hz.Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman gibi ilk halifelere dil uzatan kimselere karşı koymuştur. Farzları inkâr eden, haram ve helali tanımayan kişilerin açıkça dinden çıktıklannı söylemiştir. Meselâ, Hattabiyye fırkasının kurucusu Ebu’l-Hattab el-Esedî, taraftarlanna bütün farzları terk etmelerini, haramları işlemelerinde bir sakınca olmadığını; çünkü imamı tanıyan kimseler için yasaklann serbest olduğunu söylemiştir. Bunlan işiten Ca’fer es-Sadık, ona lanet etmiş ve onunla hiçbir ilgisi olmadığını yazarak, her tarafa duyurmuştur.
Bir de, İmam Ca’fer es-Sadık’a”cefr” (Cifr) denilen bir şey nisbet edilir. Cefr, sözlükte kuzu veya oğlak derisi anlamına gelir. Bazı Şiî yazarlara göre Ca’fer es-Sadık’ın yanında deriden bir kap (dağarcık) varmış. Bunun içinde geçmiş peygamberlerin ve İsrailoğullan bilginlerinin ilimleri bulunuyormuş, bu ilmi onlara Allah vermiş. Ünlü Şii yazarı Kuleynî’ye göre cefr, iki kısım imiş: Biri keçi, öteki de koç derisindenmiş. Ca’fer es-Sadık, bunlara bakarak, torunlarının başlarına gelecek şeyleri bilirmiş. Allah onu, Cebrail vasıtasıyla Hz.Peygamber’e göndermiş. Hz.Peygamber de Hz.Ali’ye vermiş. O da oğlu Hz.Hasan’a ve Hasan da Hz.Hüseyin’e vermiş. Böylece o, elden ele Ca’fer es-Sadık’a kadar gelmiş.
Her imam, bu deride kendisine ait olan mührü açıp ne yapacağını ve başına ne geleceğini okuyup öğrenirmiş. Bazı Şiî bilginler de, bu cefr’in ne olduğu anlamanın mümkün olmadığını yazmışlardır, el-Makrizî’nin ifadesine göre, gizli ilmi içerdiği iddia edilen cefr ile ilgili düşünceler, İsnâ-Aşerîlere Hattabîler tarafından sokulmuş, aslı astarı olmayan ve hurufilikten kaynaklanan bir şeydir. (Bak. el-Hıtat, c.B, s.452).
Bütün kaynakların ittifakla bildirdiklerine göre İmam Ca’fer es-Sadık, ihlaslı, sabırlı, cömert, hoşgörülü, yiğit ve heybetli bir şahsiyete sahipti. Onun pek çok hikmetli sözleri ve güzel öğütleri vardır.
Ca’fer es-Sadık, 25 Şevval 148 (15 Aralık 765) yılında Medine’de ölmüştür. Ölüm haberini işiten Halife el-Mansur, gözyaşlarını tutamamıştır.
Prof. Dr. Abdulkadir ŞENER
Ca’fer es-Sadık’ın günümüze ulaşan bazı eserleri:
Kitabül-cefr, el-Hafiye, fi ilmi-huruf (el Hafiye), Misbahhu’ ve miftahu’l, Tefsiri-ül Kur’an, Hav’assü’l Kur’an’il azim, İhtilacül’-aza, Esrarül2 vahy, Heyakül’n nur, Kitabül-Tevhit ve’’lihlice (Tevhidil Mufaddal) ,Risaletül –vesaya vesaya ve’l-fusul (Risala fi ilmi’s-sına ‘a ve’lhacer’l mükerrem), Dua’ül-cefşe, Menfai’u süvari Kur’an, Kitab fi isbat’s-sani, RisalaFil Kimya, Tarifu tedbir’i-hacer, Es ile’ani-nebi, Kitabü’s-Sırat, Hırz, el,hikemül-Caferriyye vd.