Hz. Havva
colde-filozof.jpg 96 193
İlk insan ve ilk peygamber Âdem (a.s)’in eşi, beşeriyetin anası ve ilk kadın.
Hz. Havva’nın ne zaman ve nasıl yaratıldığı hakkında muhtelif rivayetler bulunmakla birlikte, bu konuda tam anlamıyla net ve kesin bir bilgiye sahip değiliz. Şu kadar var ki, Hz. Âdem (a.s)’den (veya Adem ile aynı maddeden) yaratılmış olduğunu, Kur’ân’ın “Sizi bir tek nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan vareden Allah’tır” (el-A’raf, 7/189) ve “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini vareden ve her ikisinden pek çok erkek ve kadın titreten Rabbinize karşı gelmekten sakının ” (en-Nisâ, 4/1) ayetlerinden öğreniyoruz.
Âyetlerden açıkça anlaşılan, Hz. Havva’nın, Hz. Âdem ile aynı madde (nefis)den yaratılmış olduğu ve önce Hz. Adem (a.s)’in bilahare Hz.Havva’nın varedildiğidir. Bazı âlimler; “… ve eşini de ondan vareden Allah’tır” lafana dayanarak, Havva’nın Âdem’den, Âdem’in vücudunun bir uzvundan yaratıldığını ileri sürmektedirler.
Dikkat edilirse Kur’ân-ı Kerîm;
“Sizi bir tek nefisten yaratan O’dur” ifadesiyle, bütün insanların bir tek nefisten yaratıldığını, Hz. Havva’nın da “ondan” yani o nefisten yaratıldığını kasdetmekte olduğu anlaşılacaktır. Âyetteki “ondan” maksat, Âdem (a.s) olabileceği gibi, Âdem’in yaratılmış olduğu asıl madde de olabilir. Doğrusunu en iyi bilen hiç şüphesiz Allah’tır.
Havva’nın malum “bir tek nefis’ten yaratıldığı kesin olmakla birlikte, yaratılış keyfiyeti hakkında, Kur’ân-ı Kerîm’de daha fazla bir açıklama bulamıyoruz. Ancak bazı tefsirlerle birtakım zayıf hadislerde, Tevrat’ın ifadelerine benzer nakiller görmekteyiz ki, muhtemelen bu rivayetler İsrâiliyattan alınmadır. Bu konuda İbn-i Kesîr’in tefsirine aldığı rivayet aşağı yukarı şu mealdedir:
İblis (malum suçundan dolayı) Cennet’ ten çıkarıldıktan sonra, Âdem (a.s) Cennete yerleştirilir. Kendisiyle teselli olacağı bir eşi olmaksızın, yalnız başına bir müddet orada dolaşır. Bir ara uykuya dalıp uyanınca başucunda, Allah’ın, kaburga kemiğinden yarattığı bir kadın görür. “Sen nesin?” diye sorar. Kadın: “bir kadın” diye cevap verir. Daha sonra kadına niçin yaratıldığını sorar. Kadın, “benimle teselli olman için” diye cevap verir. Bu arada melekler onları görür ve Âdem’in bilgisini ölçmek için kadının kim olduğunu sorarlar. Âdem (a.s), onun Havva olduğunu söyler. Neden O’na bu ismi verdiğini sorduklarında; “çünkü o, canlı bir şeyden yaratıldı” diye cevap verir (İbn-u Kesîr, “Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm”, I, 112).
Buhârî’nin nakline göre ise, Peygamber (s.a.s); ” Kadınlara iyilikle muamele edin, zira kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır”, (başka bir rivayette “kaburga kemiği gibidir” kaburga kemiğinin en eğri kısmı üst tarafıdır. Onu düzeltmeye çalışırsan kırılır, kendi haline terkedersen, devamlı eğri kalır. O halde kadınlara karşı iyi davranın” (Buhârî, Enbiyâ, 1). tavsiyesinde bulunmuştur. Müslim’in rivayetinde “…. onu düzeltmeye çalışırsan kırılır, onun kırılması talakıdır” ibaresi vardır.
Gerek İbn Kesîr’in tefsirine aldığı, gerekse Buhârî’nin Sahih’inde geçen her iki rivayet de İslâm Âlimlerinin bir kısmı tarafından tenkide uğramıştır.
Daha önce de geçtiği gibi, Kur’ân bu hususta sustuğu için, bizim bazı zayıf rivayetlere dayanarak iler geri konuşmamız doğru olmayacaktır. Hele hele bazı kimselerin yaptığı gibi Hz. Havva’nın Hz. Âdem ile nikahlarının kıyılması esnasında Cebrâil’in ve diğer bazı meleklerin şahid olduğu, Cennet’ten kovulduktan sonra Âdem’in, dünyanın filanca yerine, Havva’nın da falanca yerine indirildikleri, seneler sonra Mekke’de buluştukları, Âdem’in” ayağım yere vurmakla Zemzemin fışkırdığı, Havva’nın bu su ile ilk hayzından temizlendiği, Hz. Âdem’den iki yıl sonra vefat edip aynı yere defnedildiği rivayetlerine itibar edilmez, uydurma bilgilerdir.
Hz. Âdem ile Havva’nın, Cennet’ten niçin çıkarıldıkları Kur’ân’da zikredilmektedir.
Kur’ân’da açıkça ifade edildiği gibi Cenâb-ı Allah, Hz. Âdem ile Havva’ya Cennette istedikleri meyvelerden istedikleri kadar yiyebileceklerini, ancak bir tek ağaca yaklaşmamalarını emrettiği halde şeytan onları kandırıp ağaca yaklaşmalarına vesile olmuş, neticede her ikisi de Cennetten çıkarılmışlardır.
“Şeytan, oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı…” (el-Bakara, 2/36) ayetinden ilk önce iğva edilenin Havva olduğunu asla ifade etmez; aksine her ikisinin de birlikte aldatıldıklarını ifade eder.
“Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: Rabbınızın sizi bu ağaçtan alıkoyması melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir” (el-A’raf, 7/20) âyeti ise buna daha açık bir delildir. Hatta: “Şeytan, O’na vesvese vererek ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını göstereyim mi?’ ; “Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi, ayıp yerleri görünüverdi…” (Tâha, 20/120, 121) âyetlerinin zahirine bakarak, şeytanın Hz. Âdem’i öncelikle kandırdığı sonucunu çıkarmak mümkündür.
İsrailî rivayetlere itibar ettiğimiz takdirde, kadının toplumda hukuk ve ahlâk yönünden düşük bir konuma girdiğini de kabul etmiş oluyoruz. Halbuki İslâm hiçbir din ve ideolojinin kendinden üstünlüğünü kabul etmediği gibi, kadına gerçek değeri kendisinin verdiğini her vesileyle ispat etmiştir.
Tahrifata uğramış dinlerin ve putperestliğin kadını aşağılık bir varlık kabul edip, insanlığın başına gelen belâların temel etkeni saydığı ve bu yüzden sakınılması gereken aldatıcı bir tuzak ve pislik kaynağı, erkeğin yanında sözü bile edilemeyecek bir mahluk şeklinde telakki ettiği bir dönemde İslâm, kadının gerçek yerini belirlemiş, ona gereken değeri vermiştir. Kur’ân, kadının Hz. Âdem’le aynı nefisten yaratıldığını vurgulayarak; gerek yaratılış, gerek hukuk ve gerekse toplum açısından aynı değerde olduklarını, yaratılış bakımından iki cins arasında bulunan bazı farklılıkların biri diğerini tamamlayan iki parça arasındaki farktan öteye gitmediğini beyan eder.
Halid ERBOĞA – Şamil İA