Tutumlar
Yaklaşık elli yıl önce yayınlanan bir makalesinde Gordon Allport, tutum kavramının çağdaş sosyal psikolojide en belirgin ve vazgeçilmez kavram olduğunu ileri sürmüştü. Bu kendinden emin iddia belki de 1980’Ierde çok daha tartışılmalıdır. Tutumların incelenmesi günümüzde de pek çok araştırmacının dikkatini çekmeye devam ediyor.
Tutumlar belirgin bir biçimde bir duygusal değerlendirme konusudur. Onlar olumlu ya da olumsuz değerlendirmeleri ifade ederler. Biz sözgelimi kişiler, gruplar, nesneler, hareketler ve kurumlarla ilişkili olarak değerlendirmelerde bulunuruz. Tutumlar tipik olarak doğrudan bir araştırma prosedürüyle değerlendirmeye tabi tutulur. Bu araştırmada cevaplayıcıların bir şeye veya bir kimseye karşı gösterdikleri hoşlanma veya hoşlanmama yönündeki değerlendirme tepkilerini ortaya koymaları istenir. Bazı dolaylı ölçüm işleri de geliştîrilmişse de bunlar uygulanması güç işlemlerdir ve geniş çaplı kullanılmamıştır.
Bazı teorisyenler tutumların yalnızca duygusal (ya da değerlendirmeye yönelik) terimlerle tanımlanamayacağını ileri sürmüşlerdir. Bu kişiler tutumların normal olarak ilişkili bilişsel ve davranışsal bileşenleriyle bağlantı içinde bulunduğu tezine karşı çıkmaktadırlar. Böylece sendikalardan hoşlanan insanlar genellikle karakteristik inançlara sahip olacaklardır, onlar örneğin sendika faaliyetlerinin çoğu kez haksızca baskı altında tutulduğuna inanırlar. Buna ilaveten sendika taraftarı tutumlara sahip insanların bu doğrultuda faaliyet gösterecekleri tabiidir. Ya bir sendikaya katılacaklar ya da alacağı malın sendikalasmış emekle üretilmiş olduğuna dikkat ederek, sendikalaşmamış işyerlerinde üretilen malları almaktan kaçınacaktır. Ne var ki, bu görüşler ikna ediciliğine rağmen itirazlara açıktır. Özellikle tutumlar ve davranış arasındaki ilişki çoğunlukla ya zayıftır yahut böyle bir ilişki mevcut değildir.
Çağdaş araştırmacılar ilişkili inançlar ve davranışların, tanımı gereği temel unsurlar olarak addedildiği tutumlara bu türden tanımlar getirmekten çok tutumların değerlendirmeye dönük yüzü üzerinde çalışmayı tercih etmişlerdir. Onlar konuyu deneysel olarak incelemeye çalışmışlardır. Onlar (1) Tutumlar ve inançlar arasındaki ilişki ile, (2) Tutumlar ile davranışın ilişkisini araştırmışlardır.
1- Tutumlar ve inançlar:
Sağduyuya dayalı bir yaklaşımla tutumlarımızın inançlarımızın eseri olduğu söylenir. Örneğin eğer biz yeni açılmış bir dükkânın müşteriye iyi muamele ettiğini, kaliteli gıdalar sattığını ve ucuz olduğunu öğrendiysek ona olumlu gözle bakarız. Reklam kampanyaları çoğunlukla bu türden zimmî bir modele dayanırlar; onlar bir kurum ve ürün hakkındaki kanaatimizi malın iyi niteliklerini söyleyerek, bunun nihayetinde tutumlarımızı ve satın alma davranışımızı etkileyeceğini umarak değiştirmeye çalışırlar.
2- Tutumlar ve Davranış:
Tutumların genellikle davranışı etkilediği düşünülür. Çağdaş tutum araştırmalanndaki en kesin kabul edilen fenomenlerden birisi, davranışların tutumlar üzerinde nedensel bir etkisi olduğudur. Bu önerme bir çok deneyle de desteklenmiştir.
Bizler öyle görünüyor ki, karşılaştığımız insanlara, nesnelere, hadiselere ve kurumlara değerlendirici bir tarzda cevap verme eğilimindeyiz. Bu değerlendirici (tutumsal) tepkiler, onların kökenleri, bağlantıları ve sonuçlan; akademik ve uygulamalı araştırmalar için verimli bir alan olmaya devam etmektedir.
SBA