Kur’an’ın Tarihe Verdiği Değer
Gayesi, her türlü cahiliye adet ve inancına karşı bir inkılâb olan İslâm, Mekke’de doğdu. Bir Kur’an tabiri olan cahiliye, kısaca Allah’a zıt olan inanç sistemi ve hayat nizamıdır. Yani İslâm öncesi Mekke’sinde, temeli puta tapıcılık olan dini yaşantı.
Ne gariptir ki, tüm bu cahiliye dünyasını îslâmî inkılabla yıkacak olan insan, ümmî, yani okuma yazması olmayan bir insandır. Ve dünyayı sarsacak olan bu inkılabın sahibi ümmî insana Allah tarafından gelen ilk vahiy ve de ilk emir, “oku!” emri ve ayetidir. Bu ayet, aynı zamanda kalemin de övgüsünü yapıyordu. (Alak, 1-4)
O halde, tarihin ilk belirtilerini bizzat Kur’an-ı Kerim’de görüyoruz. Çünkü Kur’an, insan hayatının sadece manevî yönünü değil, tüm sosyal hayatının temel çizgilerini taşıyor ki, bunlar tarihle çok yakından ilgili, belki de bizim anladığımız manada, tarihin kendisidir.
Tarihin başlangıcı olan yaratılışı düşünmelerini insana emrediyor Allah… Tarihin ibret kaynağı olduğu, bunu görmek için de seyahat yapılmasını emrediyor Kur’an… Ve tarihin ışığını Kur’an’da buluyoruz:
De ki: “Yeryüzünde dolaşın; Allah’ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün.” İşte Allah aynı şekilde ahiret yaratmasını da yapacaktır. Doğrusu Allah her şeye kadirdir.” (Ankebut, 20). Bir başka ayette şöyle buyuruluyor:
“Ey Muhammedi De ki: “Yeryüzünde dolaşın da daha öncekilerden çoğu putperest olanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.” (Rum, 42). Bu ayette, eskiden beri inananlarla inanmayanlar mücadelesinin devam ettiği, inanmayanların daima çoğunlukla okluk lan ve fakat daima bu çoğunluğun hüsrana uğratıldığı belirtiliyor. Bir diğer ayette de dünyayı ifsad eden yalancıların sonunun ne olduğu hakkında bilgi edinmek için Allah yine seyahati emrediyor:
“De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da, yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın! “(En’âm, 11).
Kur’an Tarih Ayrılmazlığı
Kur’an’ın muhatabı Hz. Muhammed (s.a.v.), dolayısiyle müslümanlar ve tüm insanlıktır. Beşeriyetin muhatab olduğu bu ilâhî kitab, insanların sadece Allah’a kulluk yapmaları için yaratıldıklarını buyuruyor.
“Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmetle değil) ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyât, 56).
Dikkat edilecek olursa, bu ayet-i kerimede “illâ” harfiyle hasr vardır. Yani ayette söylenenin aksine bir hareket muhaldir. Velevki inanmayanlar buna karşı olsun.
Allah, insanları kesinlikle kendisine kulluk yapmaları için yarattığından ve insanlar da bu kulluğu yerine getirmekle mükellef olduklarından, İslâm denen bu kulluğun bir programı da lâzımdır ki, o da Kur’an’dır.
Allah, İslâm’ı Kur’an denen ilahî kitapla insanlara bildirmiştir. İslâm, yani Allah’ın istediği kulluğu yerine getirme yolu, Kur’an’la bilinir. Kur’an olmadan, ne islâm olur ne de müslüman. İslâm olmayınca, onun tarihi, yani beşer tarihi nasıl olsun?
İslâm, sadece ibadetler manzumesi olan bir din değil, tarihin konusu olan insan hayatının her yönüyle ilgili bir ilâhî yaşam kaynağıdır. Dolayısiyle İslâm’ı, tahrife uğramış dinlerle, batıl dinlerden herhangi birisi gibi kabul edemeyiz. Bu dinler sadece insanın manevî yönüyle ilgilidirler. İslâm ise insan hayatının tümünü düzenler.
Hz. Muhammed (s.a.v.) hem Peygamber, hem devlet reisi ve hem de ordusunun başkomutanıydı… Ve bütün bu vasıfları kendinde toplayan Hz. Peygamber (s.)’e, izleyeceği yolu gösteren kaynak Kur’an’dır. Kur’an, onun hem yasama, hem ibadet rehberidir. Onunla devletini idare eder, onunla dinin temellerini öğretirdi. Mücadelesinin tüm ışığı Kur’an’dı. İşte bu mücadele tarihinin kaynağı, aynı zamanda beşerî hayatın kaynağıdır.
Hz. Muhammed (s.)’in şahsındaki İslâmî inkılabın temeli olması bir yana; Kur’an aynı zamanda ondan önceki peygamberlerin tarihlerini (kıssalarını), yani insanlık tarihini kapsamaktadır. Butlun böyle olduğunu görmek için, Kur’an’ı bir defa incelemek yeter. Bu incelemede, Kur’an ayetlerinin çoğunun, ideal insanı yetiştirmek için anlatılan tarihî hadiseler (kıssalar) olduğu kolaylıkla müşahede edilecektir. Araştırmamız sınırlı olduğu için, misaller vererek konuyu uzatmak istemiyoruz.
İnsanoğlunun hayat çizgisi üzerinde, ölümüne dek verdiği mücadele, imtihan onun tarihidir. Tüm insanlığın tarihi olan bu çizginin doğru yolunu Kur’an gösterdiğinden, insan yaşamının ve bu yaşamın programı olan tarihinin tek kaynağı Kur’an’dır.
O halde, sonuç olarak diyebiliriz ki, tarih Kur’an’dan aynlamayan, onunla kaim, insanı ideale götüren bir ilimdir. Kur’an, insanın yaşam rehberi olduğundan; ideal bir dünya için, devlet reisleri; tarihi, yani Kur’an’ı bilecekler ki, eski yönetimlerin iyi ve kötü taraflarını dikkate alarak devletlerini Allah’ın rızası doğrultusunda yönetebilsinler; bakanları tarihi, yâni Kur’an’ı bilecekler ki, onu yanlış yola gölürmesinler, komutanları tarihi, yani Kur’an’ı bilecekler ki, gereksiz yere savaşmasınlar, ve nihayet vatandaşlar tarihi, yani Kur’an’ı iyi bilecekler ki, Allah’tan başkasına kul olmasınlar!
Tarih ve Kur’ân -1
Tarih ve Kur’ân -2 Tarih Ne Zaman Başlar?
Tarih ve Kur’ân -3 Kur’an Tarih İlişkisi
İhsan Süreyya SIRMA – SBA