Sivastopol Ağustos 1855 - Tolstoy (Konusu, Özeti)

Sivastopol Ağustos 1855 <img src="images/stories/remote/sivastopol-savas.jpg 46 164

Sivastopol Serisi: Lev Nikolayeviç Tolstoy‘un yazdığı üç kısa hikâyeden oluşur. Hikayeler 1855 yılında yazılmıştır. Tolstoy hikâyeleri yazarken Sivastopol Kuşatması’nda yaşadığı tecrübelerden faydalanmıştır. Sivastopol, Kırım yarımadasında bir kıyı şehridir. Tolstoy üç hikâyenin

1.si Sivastopol Kasım 1854‘te okurları Sivastopol’ün günlük hayatında bir tura çıkarır. Bu kitap muhtemelen Tolstoy‘un Kasım 1854’te Sivastopol’e gelmesinden kısa bir süre sonra yazılmıştır. Sivastopol çok önce yazımış olduğu bir kitaptır bu kitabı 10 yaşındayken öğretmeniyle birlikte yazmıştır.

2. hikâye Sivastopol Mayıs 1855‘te Tolstoy savaşın acımasızlığını ortaya koyar. Savaş psikolojinden ve insanlığın yapılan anlaşmalarla nasıl çiğnendiğini(ülkeler geçmişte yaptığı anlaşmalar sonucu savaşa ardı ardına girmişlerdir) göstermiştir. Yazar hikâyenin sonunda tak kahramanın doğruluk olduğunu belirtir.

3. hikâye Sivastopol Ağustos 1855‘te Tolstoy savaşın insanlar üzerindeki etkisine daha fazla değinir. Kitabın sonunda Sivastopol düşer. Yazar, Rus halkının öfkesini kitabın son bölümünde dile getirir.

Eserin Yazıldığı Dönemdeki Olaylar ve Yazardaki Etkileri
Çarlık Rusyası Osmanlı İmparatorlugu’nun tebaası olan Ortodoksların haklarını temsil etme yetkisinde ısrar edince, Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş ilan etti. Dünya tarihinin o zamana kadar gördüğü en kanlı savaşlardan biri olan “Kırım Savaşı” 1853-1856 yılları arasında yarım milyon insanın ölümüne yol açtı. Kolera, tifüs vb. hastalıkların kayıpları katladığı bu savaşın odaklandığı Sivastopol (kalesi), Fransa, İngiltere, Osmanlı Devleti ve bunların karşısındaki Çarlık Rusyası’nın belleğinde derin bir travma olarak kalacaktı. O yıllarda asker olan ve savaş bölgesine naklini isteyen Tolstoy, bu derin travmadan payına düşeni alacaktı elbette. Savaşın ve ulus, ırk, toplumsal statü, inanç farkları tanımayan kıyım mekanizmasının dehşeti karşısında Tolstoy, ilahi bir gücün kendine ayrıcalık tanıyarak onu koruduğuna bile inandıracaktı kendini. Okur, özellikle ikinci ve üçüncü bölümdeki “eleştirel-taşlamacı” üslubun yanı sıra, Tolstoy‘un antimilitarist ve savaş karşıtı tutumunu, Çarlık Ordusu’nun organizasyon ve insani zaaflarına yönelttiği eleştiriyi de gözden kaçırmayacaktır.

Daha yeni Daha eski