Abdest, Farsça. âbdest, Arapça vudu, küçük kirlenmeden (hades-i asgar) küçük temizlenmeye (tahârat-i sugrâ) denilir. Şeytanlara, habis ruhlar ve her şeyde bir ruh bulunduğuna inananların (animist) fikirlerine dayanan taharetin dinî usul ve kaideleri Araplara, eski Sâmilerden kalma bir miras gibi, malûm idi ise de, Peygamberin zamanında artık tatbik edilmiyordu. Her halde Kur’an’ın Medine’de son nazil olan surelerinden abdestin erkânını içeren Maide Suresi 6. ayeti İsrailî an’anenin devamını göstermektedir: “Ey müminler, namaz kılacağınız zaman, yüzünüzü ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayınız ve başınızı ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı meshediniz.” Bu tercüme Şii ve Haricîlere göredir. Burada (ve Nisa Suresi 43. âyeti ile kısmen aynı mealdedir) zikrolunan İslâmi taharet usulü ve kaidesi tüm teferruatı ile Musevîlik usul ve kaidelerinin tesiri altında gelişmiş olup, netice itibarı ile o usul ve erkânın özellikle hafifletilmiş bir şeklini ârzeder. Bu âdâb ve erkânın esasları pek geniş ve şümullü bir takım hadislere dayanır ki, bu hadisleri rivayet edenler arasında Ahmed bin Hanbel‘in pek büyük bir payı vardır. Bu rivayet edilen hadislerde, bir taraftan bir dereceye kadar tenakuz eğilimi olmakla beraber, diğer taraftan her şeyi, büyük bir dikkatle ve tam ve kâmil bir surette, kaide altına almak ve nihayet mutedillerin ikisi ortası aldıkları istikameti tutmak gayreti de görülür.
Kur’an’ın mantûku her namazdan evvel, erkân ve şartlarıyla, bir abdest alınmasını kaide olarak koyuyor. Bu icab Zahirîler ve Şiîler tarafından, mecburi olarak, her namazda tatbik edilmektedir, fakat dört sünnî mezhep, namazın sahih olması için, gerekli abdestin ancak bir hades-i asgar vuku bulduğu takdirde, lâzım geleceğinde müttefiktir. Hattâ Kur’an’ın metni arasına “hades halinde bulunduğunuz vakit” kelimelerini eklemeye kalkışmak suretiyle, tevsik edilmeğe çalışılan bu fikir, eski zamanlarda pek ziyade ihmal edilmiş olan abdest hakkında bir nevi musaadekârlığı gösterir.
Türkiye’de yaşayan müslümanların büyük çoğunluğunun mensup olduğu Hanefi mezhebine göre abdest:
Abdestin farzları dörttür:
- Başın dörtte birini meshetmek,yani ıslak elle sıvazlamak.
- Kolları dirsekleriyle beraber yıkamak.
- Yüzü yıkamak.
- Ayakları (topuklarıyla beraber) yıkamak.
Fıkıhçılar ile hadisçiler, abdestin farzlarına ilave olarak hadisleri referans göstererek şunları (sünnet, mendup, müstehab, mekruh vs.) eklerler;
Abdestin sünnetleri
- Abdeste başlamadan niyet etmek
- Abdeste Eûzü ve Besmele ile başlamak
- Evvela ellerini bileklerine kadar yıkamak
- Misvak kullanmak
- Bir uzuv kurumadan diğerini yıkamak
- Ağzına ve burnuna üçer kez su vermek
- Kulağını meshetmek
- Parmaklarını hilâllemek; yâni bir elin parmaklarını diğer elin parmakları arasına geçirip çekmek
- Abdest uzuvlarını üçer kere yıkamak
- Başını kaplama meshetmek
- Abdesti tertip üzere almak; yâni abdest uzuvlarını sırasıyla yıkamak
- El ve ayaklarını yıkamakta parmak uçlarından başlamak
- Abdest alırken okunacak birçok duâ olmakla beraber evlâ olan bütün uzuvlarını yıkarken besmele çekip şehâdet getirmektir
Abdestin mekruhları
- Sağ el ile sümkürmek
- Abdest uzuvlarından birini üç defadan fazla yıkamak
- Suyu yüzüne çarpmak
- Güneşte ısınmış su ile abdest almak
- Suyu çok az kullanmak veya israf etmek
- Abdest alırken konuşmak
- Abdest sünnetlerini terk etmek
Abdesti bozan haller
Nisa Suresi 43. ayetine göre sekerat (bilinci yerinde olmamak: delilik/cinnet, esriklik/sarhoşluk, bayılmak-baygınlık, uyku-uyumak…) durumu ile boşaltım organlarından çıkış olması durumu salata (namaza) dolayısıyla da abdestin varlığına engeldir, Maide Suresi, 6. ayetine göre namaz için abdest ya da teyemmüm şarttır.
- Boşaltım organlarından idrar, kan, meni, gaita (dışkı), yel gibi katı, sıvı veya gaz çıkması,
- Uyumak, delirmek, bayılmak, sarhoş olmak gibi idrak gücünün kaybedildiği durumlar,
- Kanama,
- Cinsî münasebet,
- Ağız dolusu kusmak,
- Namazda yüksek sesle gülmek,
- Teyemmüm almış birinin abdest alabilecek suyu bulması