Akdeniz deki Sicilya Adası’nı Fatımî devletinden geri alan Napoli Kralı Roje’nin oğlu, büyük bir donanma ile H. 541 (M. 1146) de Afrika’ya hücum ederek, Traslusgarp ve Mehdiye şehirlerini zaptettikten sonra, Mısır ın İskenderiye şehri önlerine gelerek o dönem zayıflamış olan Fatımî devletini tehdit etmeye başladı.
Fatımîlerin son günlerini yaşadıkları bu dönemde, ülkenin birkaç taraftan sıkıştırılmasına karşı hükümdar hiçbir şey yapamıyordu. Bu durumu gören ve bundan cesaret alan Kudüs Kralı III. Baudouin. Mısır’ı zaptetmek için teşebbüse geçti ve Askalan bölgesini zaptetti. Fakat buradan ileriye gitmeye cesaret edemedi.
III. Baudouin’den sonra. Kudüs krallığına kardeşi Amaury geçti. Amaury ordusu ile Mısır’a girerek Kahire’yi kuşattı. Bu durum karşısında Fatımîler, Mısır’ı terketmek şartıyla Kudüs krallığına nakdi tazminat vermek için müzakerelere giriştiler. Fakat hiçbir netice alamadılar. Bu vaziyet karşısında durumu gittikçe bozulan Fatımî hükümdarı Azidü’d-dinillah. Musul Atabek’i Nurettin Mahmud’dan yardım istemek mecburiyetinde kaldı. Sultan Nureddin Mahmud, seraskeri Şirkuh’un maiyetinde H. 559 (M. 1164) da bir ordu gönderdi. Şirkuh, maiyetinde bulunan kardeşinin oğlu Selahaddin Yusuf bin Eyyub ile birlikte Mısır’a girdi. Dimyat şehri önlerinde Haçlılar ile yaptığı savaşı kazanarak onları Mısır’dan tamamen çıkardı.
Selahaddin Eyyubî. H. 566 (M. 1171) da Mısır’da Eyyubiier devletini kurduktan sonra, Şam’ı zaptederek güçlü bir hûkümet kurdu. Sonra, Haçlılarla uğraşmaya başladı. Kudüs Kralı Guy de Lusignan’ı Taberiye Gölü civarında Hittin mevkiinde, H. 583 (M. 1187) da yenerek esir alan Selahaddin Eyyubî, yavaş yavaş Kudüs krallığını işgale başladı. Önce Akka, Sayda ve Beyrut’u aldı. Sonra Kudüs’e yürüdü. On üç günlük bir kuşatmadan sonra H.583 (M. 1187) te Kudüs’ü zaptetmeyi başardı.
Kudüs’ü Müslümanların zaptettiği haberi Avrupa’da duyulunca, Papa, yine bütün Hıristiyanları tekrar Haçlı seferine çağırdı. Bu kez Papa’nın çağrısına Fransa Kralı Filip Ogüst (Philippe Auguste), İngiltere Kralı (Arslan Yürekli) I.Richard ve Almanya İmparatoru Frederik Barbirus (Friedrich Barbarossa) icabet ederek hemen sefer hazırlıklarına başladılar. Öyle ki, harp masraflarını önleyebilmek için bütün emlâk ve varidat gelirleri üzerine Dime Saladine (Selahaddin Öşürü) adıyla bir vergi çıkarıp, bundan kaçınanları afaroz kararı aldılar.
Böylece hazırlanan Haçlı ordularından Alman İmparatoru karadan, Fransa ve İngiltere hükümdarları da denizden hareket ettiler.
Almanya İmparatoru Frederik Barbirus, yüz bin kişilik ordusu ile kara yoluyla İstanbul’a geldi. Ve buradan da Anadolu’ya geçti. Anadolu Selçuklu devleti sultanı II.Kılıçarslan, Anadolu’ya gelen Almanlarla yaptığı savaşı kaybederek, süvari müfrezeleri ile sık sık baskınlar yapıp, Alman ordusunun zahirelerini yağmalamak, yollarını kesmek, yıpratmak ve taciz etme yoluna girdi. Anadolu Selçuklularının devamlı tacizlerine rağmen Alman ordusu, Toros Dağları’nı aşarak Akdeniz kıyılarına geldi. Burada İmparator Frederik Barbirus, güney Akdeniz’deki Silifke Irmağı’nda banyo yaparken boğularak öldü. Kralsız kalan Alman ordusu, Selçukluların hücumları ve hastalıklardan dolayı oldukça büyük zayiat vererek, yedi bin kişiye indi. Bu kuvvet güçlükle Akka Kalesi’nin önüne gelerek, H. 586 (M. 1190) yılında İngiliz ve Fransız ordusu ile birleşmeyi başardı.
Fransa Kralı Filip Ogüst, Cenova Limanı’ndan; İngiltere Kralı I.Richard (Arslan Yürekli Rişar)’da Marsilya Limanı’ndan, ordularını gemilere bindirerek H. 585 (M. 1189) de Kudüs’e doğru hareket ettiler. Önce Sicilya Adası’na, sonra da Akka’ya gittiler. Bu arada I.Richard, Kıbrıs Adası’nı zaptetti.
Fransa ve İngiltere kralları, ordularıyla birlikte Akka Kalesi önüne geldikleri zaman, kale, denizden ve karadan yüz binden çok fazla Haçlı tarafından iki yıldan beri kuşatılmış bulunuyordu. Eyyubîler devletinin sultanı Selahaddin Eyyubî, Haçlı ordularına karşı kaleyi savunmak için insan üstü bir direnme ve çalışma gösteriyordu. Bundan dolayı kale etrafında yüzü aşkın savaş meydana geldi. Fransız ve İngiliz orduları da gelince, Haçlıların sayısı yüz binleri aştı. Selahaddin Eyyubî, kaledeki yiyeceğin bitmesi ve düşmanın çokluğundan dolayı galip gelmenin imkânsızlığını görerek, çaresiz kalıp, kaleyi teslim ederek mahzun ve mükedder olarak Şeria Nehri nin vadisine doğru çekilmek mecburiyetinde kaldı.
Akka Kalesi’nin teslim alınmasından sonra, İngiltere Kralı I.Richard’ı bir kibir kapladı. Fransa Kralı Filip Ogüs de karşı kaleyi, sanki kendisi almış gibi bir tavır takındı. Buna içerleyen ve gücenen Filip Ogüst. H. 586 (M. 1190) yılında Fransa’ya geri döndü.
Filistin topraklarında yalnız kalan I.Richard, iki yıl süreyle buralarda cesurane savaşlara devam etti. Bu arada, Selahaddin Eyyubî’nin hastalığından faydalanarak Yafa’yı zaptedip, Kudüs’e yürüdü. Fakat, Kudüs’ü ele geçiremedi.
I.Richard, H. 588 (M. 1192) yılında, İngiltere’den aldığı haberler üzerine ülkesine dönmek zorunda kaldı. Selahaddin Eyyubî ile, Yafa ile Sur arasındaki sahil, Haçlılara kalmak ve Hıristiyanların silahsız olarak Kudüs’ü ziyaret etmeleri şartıyla, H. 588 (M. 1192) yılında üç sene üç ay üç günlük bir anlaşma yaparak Filistin’den ayrıldı.
Sonuçları
III.Haçlı seferinin sonucu olarak Akka Kalesi’nin zaptedilmesi görünmekte ise de, aslında bu sefer diğer seferlerden çok farklıdır ve mühimdir. Çünkü, önce bu sefere katılan ordular, birinci seferdeki gibi tertipsiz bir kalabalık şeklinde değillerdir. Sadece ziyaret gayesi ile yola çıkmak isteyenler bu sefere alınmadığından, III. Haçlı seferi, dini olmaktan ziyade askeri bir harekât olarak düzenlenmiştir.
İkincisi, Fransız ve İngiliz kuvvetleri, Alman ordusu gibi Avrupa ve Anadolu topraklarını baştan başa katetmek zahmetini terkederek, buradaki milletlerle uğraşmadan, kısa ve kolay bir şekilde Akdeniz yoluyla Filistin’e gittiler. Deniz yolunun kısa ve tehlikesiz oluşu, zayiat verilmeden hedefe varılışı, bundan sonraki seferlerin deniz yolu ile yapılmasına sebep olmuştur.
Üçüncüsü, Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında yapılan savaşlar ilk fanatiklikten çıkarak, fanatik Hıristiyanların İslama olan düşmanlıkları duruldu.
Dördüncü olarakta Batı’nın, Doğu’yu daha iyi tanımasını söylenebilir. Her iki tarafın yaptıkları savaşlarda, birbirlerinin cesaret ve kahramanlıklarını göre göre aralarında takdir ve muhabbet hissinin uyanması da, işi vahşet halinden çıkarmak açısından önemlidir. Ayrıca, bu savaşlarda Selahaddin Eyyubî’nin kahramanlığı ve adaleti, Haçlıları kendisine hayran bıraktı. Taberiye yakınlarındaki Hittin savaşından sonra esir düşen Kral Guy de Lusignan’ı otağında yanında oturtması ve ona hürmette kusur etmemesi, Haçlıların takdirini kazanmasına sebep oldu. Akka kuşatmasında Selahaddin Eyyubî ile Arslan Yürekli Rişar’ın arasında hediyeleşilmesi, Avrupa krallarının takdirini kazandı. Bu arada Selahaddin Eyyubî’nin kardeşi, Richard ile o kadar samimi dost oldu ki, Richard, kızkardeşini Selahaddin Eyyubî nin kardeşine vermeye kalktı. Bu konu neticeye varmak üzere iken, Papa araya girerek Richard’ı afaroz ile tehdit edip düşüncesinden vazgeçirtti.
Haçlı Seferleri Nedir, Nedenleri————————————V. Haçlı Seferi
I. Haçlı Seferi—————————————————VI. Haçlı Seferi
II. Haçlı Seferi—————————————————VII. Haçlı Seferi
IV. Haçlı Seferi—————————————————VIII. Haçlı Seferi
Haçlı Seferlerinin Siyasi, Sosyal, Ekonomik Sonuçları