Azat (İtk) ve Velâ (vala).
İslam’da köle azadı, salih amel (kurba) ve ahirette ecir getiren fiil telâkki edilir. Peygamberin “Bir müslüman köleyi azat eden, cehennem azabından kurtulur” dediği rivayet olunur. Tabiîdir ki, bir köleyi yalnız onun meşru sahibi azat edebilir. Fakat bir kölenin birçok sahipleri olur ve bunlardan biri o köleyi azat ederse, köle tamamiyle hür olur; şu kadar ki, azat eden kimsenin diğer hissedarlara hisselerinin kıymetini ödemesi lâzımdır; aksi takdirde, köle kısmen hür olur. Böyle bir köleye, (muba’az) yani hisseli köle denir. Yukarıda zikredildiği gibi, umm valad, sahibi öldüğü vakit, hür olur. Aynı şekilde yakın akrabasından birisi tarafından temellük edilen köle de kendiliğinden hür olur. Şâfiî mezhebine göre, bu imtiyazdan istifade eden esirler yalnız sahiplerinin usûl ve füru’undan olanlardır. Mâlikîler bunlara kız ve erkek kardeşleri, Hanefîler ise, kendilerine nikâh düşmeyen bütün akrabayı (zu’l-mahram ) da ilâve ederler.
Eğer bir kimse kendi kölesine “öldüğüm vakit sen hürsün” derse, bu tarzdaki azada tadbir denilir. Birçok fakihlerin (Hanefî ve Mâliki) reylerine göre, tadbir’den vazgeçmek caiz değildir ve mudahbar (bu suretle azat edilmiş) olan kölenin mülkiyeti başkasına devredilemez. Şâfiîlere göre, kul sahibi herhangi bir vasiyet şartını değiştirebildiği gibi, tadbir’i de feshedebilir. Meselâ mudabbar’ı satarak, tadbir’ı iptal etmiş olur. Herhalde köle sahibi öldüğü vakit, tadbir’e bir vasiyet hükmü nazariyle bakılması lâzım geldiğinde reyler müttefiktir. Şayet mudabbar’ın kıymeti mirasın üçte birini geçerse, köle, yalnız bir hissesi itibariyle, hür olur ;arta kalan hissesi ise, yine köle kalır.
Kitaba, kulun kendi nefsini satın almasıdır; bu usul eski Arap örfünden İslâm şeriatine geçmiştir (krş. yukarıda hikâyesi geçen Cuveyriye misali). Kitaba, mukaveleye dayanan bir azattır; bu mukaveleye göre, esaretten kurtulmak isteyen köle, Şâfiîlerin kavline göre, sahibine, hiç olmazsa iki veya üç taksitte, hürriyetinin karşılığı kıymeti ödemelidir. Bu mukavele köle sahibi (mukatib) tarafından feshedilemez. Fakat kul (mukatab) isterse, mukaveleyi feshedebilir. Köle kendi bedelini vermeği taahhüt ettiği takdirde, efendisi onun mal sahibi olmasına izin vermeye mecburdur. Mukâtab satılamaz ve son taksiti ödediği vakit, hürriyetini elde etmiş olur.
Hürriyetini elde etmek isteyen bir köleye yardım etmek büyük sevaptır. Şâfiîlere göre, köle sahibinin bedel üzerinde indirim yapması lâzımdır. Zekâtın bir kısmı da makâtab’lara tahsis edilmelidir. Bir kul kitaba istediği vakit, rıza göstermek köle sahipleri için sevaptır; fakat, eski fakihlerden bir çoğunun savundukları gibi, bu mecburî değildir.
Hürriyetten tamamen mahrum olan, ne mukâtab, ne mudabbar, ne umm valad ve ne de muba’az olmayan köleye, İçinn derler.
Valâ, Itk’in hukukî bir neticesidir. eski sahibi azat olmuş eski kölenin mevlâsıdır; bu azatlı şayet vârissiz ölürse, sahibi, o da ölmüşse, onun erkek vârisleri (asabât) azatlının mirasını alırlar. Gerçekte köle azat edenin vefatı halinde, vala varislikten başka bazı haklar daha iktisap eden ‘asabât’a intikal eder. Bundan dolayı vala sahibi azatlı cariyenin nikâh velisi de olur. Yine böylece azatlıyı öldüren tarafından tediye edilen diyeti de alır v.s.
İslam’da Kölelik -1
İslam’da Kölelik -2 Kölenin Hukuki Durumu Cariye, Nikah
İslam’da Kölelik -4 Oryantalistlerin Kölelere Yapılan Muameleye İlişkin Görüşleri