Müslümanların Kölelere-Esirlere Muamelesi
Kur’an (IV, 36) “Allaha ibadet ediniz ve kullarınıza dahi iyi muamelede bulununuz …” diyor. Bir çok tarafsız şahitlere göre, İslâmda köleler-esirler hukuktan mahrum olmakla beraber, kendilerine genelde fena muamele edilmez.
Bknz E. W. Lane, One Thousand and One Nights( bab I, not 13. On slavea) : —”Peygamber esirlere iyi muamele edilmesi hususunda kuvvetle ısrar etmiş ve —esirlere yediğinizi yediriniz, giydiğinizi giydiriniz ve onlara kudretleri üstünde bir şeyi emretmeyiniz — diye buyurmuştu. Bu düsturlara tamamen yahut geniş ölçüde riayet olunmaktadır. Esir sahibi evlendirmemiş bulunduğu cariyelerini istifraş edebilir… Bu odalıkların çoğu kendi hallerinden memnundurlar… Diğer bütün erkek veya kadın esirlere de, umumiyetle, iyi muamele ediliyor… İşleri ekseriya hafiftir… doğuda seyahat edenlerin ifadeleri, müslümanların ekserisinin esirlerine insanî muamele ettiklerine şahadet ediyor.”
C. Snouck Hurgronje (Üeber meine Reise nach Mekka, Verhandl. d. Gesellsch f. Erdk. zu Berlin, XIV, 1887, s. 150 v.d. ) şöyle diyor: — “Avrupalılar, İslâmda esaret hakkında, Amerika ile doğudaki şartları birbirine karıştırmaktan dolayı, hatalı hükümler vermişlerdir. Bundan dolayı İngilizlerin, esir ticaretini men için, koydukları nizamlar hakkındaki övgüler pek yerinde değildir. Afrika kabileleri hayat ve hürriyetin kıymetini anladıkları gün esir ticareti son bulacaktır. Bugünkü şartlar içinde onlar için esir olmak bir saadettir. Denemek için, kendilerine benimle birlikte yurtlarına dönmelerini teklif ettiğim esirlerin hemen hepsi, bu teklifimi, ancak kendilerini tekrar Mekke’ye geri getirme şartı ile, kabul ediyorlardı. Bu esirler, genelde, sahiplerinin aileleri içine giriyorlar, birkaç sene hizmetten sonra da, hür insanlar gibi, cemiyet içine kabul ediliyorlardı; hattâ bu esaret sayesinde adam sırasına geçtiklerine inanmış bulunuyorlardı… Velhasıl vaziyeti yakından gördükten ve meseleyi etrafı ile tetkten sonra, şu kanaate vardım ki, esaret aleyhinde yapılan propagandalar hiç de beğenilecek şeyler değildir”.
Snouck Hurgronje ( Über meine Reise, göst. yer.) diyor ki:—bilhassa habeş odalıklar, bir çok sebepten dolayı, Mekke’liler nezdinde kendi hür zevcelerinden daha çok makbuldür. Bu vaziyeti şeriat de örf ve âdet de kabul etmiştir”. Aynı müellife ( Mekka, II, 136 v.ddt) göre : — “bir veya birçok Mekke’linin anası sıfatı ile, umm veled, her ne kadar ismen hâlâ cariye ise de, Mekke cemiyetine filen hür bir üye gibi mensuptur… Teorik bakımdan onun çocukları hür analardan doğmuş çocuklarla tamamiyle eşittir. Fiiliyatta babaların cariyeden doğmuş çocuklarını, hür zevcelerinden doğmuş çocuklarına, tercih ettikleri çok defa görülmüştür; genelde denilebilir ki, hâli ve vakti yerinde olan ailelerde iki sınıf annneden. yani hürler ile cariyelerden, oğullar vardır ve bir yabancı dışardan bunların vaziyetlerinde ve aralarındaki münasebetlerde hiç bir fark göremez”.
San’at sahibi, işçi ve hizmetçi gibi kullanılan esirlerin vaziyeti için bknz. Mekka, II, 11 v.dd. Bu esirlerin genelde hayat şartları ağır değildir; yemekleri boldur. “İşçi köleler, azat edildikten sonra, ücretli olarak, iş ararlar : hizmetçilik, sakalık v.s. gibi; çok defa, bilhassa sahipleri evlenmelerine izin vermiş ise, velayetin devamını tercih ederler… Hizmetçi köleler hemen daima yirmi yaşlarında azat edilirler. Bunun bir sebebi de vazifelerinin onları hür ve cariye kadınlarla her gün temasa getirmesidir. Hâl ve vakti yerinde olan köle sahibi, mümkün olduğu takdirde, sadık hizmetkârını ev bark sahibi etmek mecburiyetini hisseder; bir esirin azat edilmesi hadd-i zatında sevaplı bir iş telâkki edilir. Azattan sonra aile bağı da, eskisi gibi, kuvvetli kalır”.
“Azatlılar için hemen her iş ve mevki açıktır. Hür doğmuşlarla müsavi şartlar dahilinde, hayata atılırlar ve neticede, bu mücadele için, diğerlerinden daha az donanımlı olmadıkları görülür; çünkü en nüfuzlu şehirliler, emlâk sahipleri ve tacirler arasında birçok azatlılar bulunmaktadır” (göst. yer., II, 13—14).
“Velhasıl müslüman esirin vaziyeti avrupalı hizmetçi ve işçininkinden ancak şekilce farklıdır” (göst. yer., II., 19).
J. L. Burckhardt (göst. yer-, I, 181 — 183, 357 ) diyor ki : — “çölde bir hayli erkek ve kadın siyahı esir görülür. Kendilerine lûtufla muamele edilir, zira fena muamele kendilerini kaçmağa sevkeder; bir müddet geçtikten sonra, azat olunurlar. Bedevilerin yaşama tarzı, zenci kölelerin kendi memleketlerindeki yaşayış tarzlarına çok benzer; bu suretle bu zenci köleler bedevilere kolayca bağlanırlar ve nihayet adetâ kabilenin efradından olurlar. Bununla berabar esirler ve onların çocukları, ancak kendi aralarında evlenebilirler. Hiç bir vakit hür bir bedevi bir zenci kadınla evlenmez.”
C. M, Doughty, Travels in Arabia deserta, I, 553— 555 : —”bu yerlerde zenci köle bahsine gelince, her kabile ve şehirde kadın ve erkek zenci esirler olduğu gibi, hür zenci ailelerde de vardır… Arabistan’da esirlerin vaziyeti daima tahammül edilemeyecek gibi değildir ve kendisi çoğunlukta mes’uttur … Eğer esirin sahibi Allahtan korkarsa, esiri azat etmek için, uzun senelerin geçmesini beklemez ve azat ettiği zaman da, eli boş göndermez, Arabistan yaylalarında — ki, oralarda yalnız vakti ve hâli yerinde olanlar esir sahibidir — hayır sahipleri azatlı köle ve cariyeler evlendirir ve kendi mallarından onlara ya deve veya hurma ağacı gibi şeyler verirler … Bu Afrika’lıların gönüllerinde, esir edildiklerinden dolayı, hiç bir kin yoktur. Onlar ekseriyetle kendi aralarındaki muharebelerde esir olmuşlardır. Para ile kendilerini satın alanlar onları kendi aileleri içine sokmuşlar ve erkekleri sünnet etmişlerdir… Allah onlara felâketlerinde lütfetmiştir ; onlar: — “bu Allanın lutfudur” diyebilirler; çünkü onlar bu sayede hak dinine girmişlerdir. Esirlerin yeni vatanları onlara eskisinden daha güzel görünür. Orada onlar Allah’ın hür kullardır, orası onlar için daha yüksek bir medeniyet diyarıdır … Bu cihetle, esarete düştüklerinden dolayı, Allaha şükrederler”.
Zenci esir ticaretinin eski Osmanlı imparatorluğu dahilinde dahi, kat’î bir suretle, ilgası Abdülmecid zamanında karar altına alınmış ve bu hususta Trabulusgarp, Bağdat ve Basra valileri ile Akdeniz ile Basra körfezindeki Osmanlı donanmaları kumandanlarına kesin talimat verilmiş olduğu gibi, o vakit Mısır valisi bulunan Said Paşa ya da, Sudan ve Habeşistan’dan çıkarılıp Mısır’a getirilen zencilerin satılmasına nihayet verilmesi ve bu ticarete devam edenlerin şiddetli bîr surette tedip edilmesi hakkında, emr-î âli (bk. Düstûr, IV, 368—370) gönderilmiştir.]
İslam’da Kölelik -1
İslam’da Kölelik -2 Kölenin Hukuki Durumu, Cariye, Nikâh
İslam’da Kölelik -3 Azat, Vela, Tadbir, Kitaba