Mescidi Dırar Nedir, Olayı, Ayeti, Hakkında Bilgi

Mescid-i Dırâr. Kur’an’da  Mescid-i Dırâr(zarar verme, inkar etme) olarak nitelenmiş ve İslâm tarihinde de aynı adla anılan mescid.

H.9/ M.630’da İslâm ordusu, Tebük Gazvesi‘ne hareket etmeden önce bazı münafıklar. Kuba taraflarında ayrı bir cemaat vücuda getirerek burada istirahat etmek ve kendi aralarında Müslümanlar aleyhine kararlar alabilmek için orasını toplanma mahalli yapmak üzere bir mescid yapmaya karar vermişlerdi. Böylece hem bir mescid yapmakla Hz. Muhammed‘in gözüne girmek ve hem de ondan uzaklaşmak fikrine kapıldılar. Bir rivayete göre: Ebu Emir-i Fâsık Şam taraflarına gitmeden önce münafıklara: “Siz bir mescid yapın, içine mümkün olduğu kadar silah doldurun; ben Bizans hükümdarına gidiyorum. Size yardım için asker sevkettiririm. Muhammed’i ve ashabını Medine’den çıkartırım” demiş. Onlar da mescidi yaptırdılar. Hz. Muhammed‘e gelerek, “Ya Muhammed, biz bir mescid yaptık. Bazı geceler orada namaz kılarız. Sakat olup uzağa gidemeyenler de burada kalabilirler. Fakat sizin gelip bizim mescidimizde namız kılmanızı ve bize dua etmenizi rica ediyoruz. Ondan sonra biz de orasını mescid ittihaz edelim” dediler. Hz. Muhammed de: “Şimdi sefere çıkmak üzereyiz. İnşallah dönüşte varırız” demişti.

Ordu Tebük’ten dönerken Medine yakınındaki Zü-Evan denilen yerde, Dırar mescidi ashabı olan münafıklar, Hz. Muhammed‘e gelip vaadini yerine getirmesini istediler. Bu sırada onların amaçlarını açıklayan Tevbe suresinin 107. ayeti nâzil oldu.

(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka birşey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.

Bunun üzerine Hz. Muhammed, Malik bin Dahşen ve Muin bin Adiy Aclani adlı iki sahabesini gönderip Dırar mescidini yıktırıp yaktırdı. Bu hareket, Müslümanlar için ayrılık çıkarmak amacı ile yapılan binalara karşı alınacak tedbiri bir prensip olarak göstermektedir. Bu yıkılma olayından dolayı İslâm alimleri, vakfın hayır işleri için meşru olduğuna, zarar çıkarmak için yapılamayacağına karar verdiler.

Daha yeni Daha eski