Şahsiyet
Kişinin yaşamı, sıhhati, vücut tamlığı ve cemiyet içindeki durumunun korunmasını sağlayan hak ve menfaatlerin tamamı. Şahsiyet hakkı bulunmayan bir kimse söz konusu bile edilemez. Bu sebeple geneldir; herkese karşı ileri sürülebilir çünkü mutlak haktır; başkasına devredilemez, mîras yoluyla geçemez şahsa bağlı bir haktır; feragat edilemez vazgeçilmezlik vasfı vardır.
Şahsiyet hakları; devlet ve toplumların bir çoğunda târih boyunca ve hattâ bugün bile tanınmamıştır. İslâm ve Osmanlı Türk toplumu ise, insanların maddî ve mânevî varlığını devam ettiren şahsiyet hakkını, en güzel şekilde bağışlamış, onu korumuş ve yüceltmiştir.
Bugün yürürlükte olan 1982 Anayasası 17. maddesinde “Herkes yaşama, maddî ve mânevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sâhiptir.” diyerek şahsiyetin ana sınırını çizmiştir. Müteakip 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28. maddelerinde ise; “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz, angarya yasaktır.”; “Herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.”; “Şahsın özel hayâtı gizlidir.”; “Mesken dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti, yerleşme ve seyahat hürriyeti vardır.”; “Herkes vicdan, dînî inanç ve kanaat hürriyetine”, “düşünce, bilim, sanat ve basım-yayın hürriyetine” sâhiptir… diyerek şahsiyet hakkını geniş şekilde tanımıştır.
Bugün anayasamızca da korunan şahsiyet hakkını, şahsî haklarla karıştırmamak gerekir. Meselâ, evlenme bir şahsiyet hakkıdır, devredilemez, vazgeçilemez. Alacak hakkı ise, şahsî bir hak olup, şahıs alacağını bir başkasına devredebildiği gibi, dilerse alacağından tamâmen vazgeçebilir. Yâni devredilebilen ve vazgeçilebilen bir haktır.