Tanzimat döneminde, Batı edebiyatına yöneliş hareketinin en ileri safhası olan bir edebî akım.
Tanzimattan bugüne kadar, Batıya en aşırı bağlananlar Servet-i Fünûncular olmuştur. Bu edebiyat
topluluğu Edebiyat-ı Cedîde diye de bilinir.
Servet-i Fünûn, bir mecmua olarak, 1891’den 1944’e kadar, bâzı aralıklarla İstanbul’da varlığını devam ettirdi. Başta Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedîde) olmak üzere, Fecr-i Âti, Millî Edebiyat taraftarları, Yedi Meş’aleciler ve daha sonraki edebî topluluklar etrâfında toplanarak fen, sanat, edebiyat ve magazin sahalarındaki yazılarıyla 2464 sayı yayınlandı.
Servet-i Fünûn Mecmuası’nı, Recâizâde Ekrem’in öğrencisi Galatasaray Sultânîsi mezunlarından Ahmed İhsan (Tokgöz) (1844-1942) çıkardı. D. Nikolaidi’nin sâhibi olduğu Servet Gazetesi’nin haftalık ilâvesi olarak 27 Mart 1891’de ilk sayısı çıkan Servet-i Fünûn Mecmuası, önceleri fen, sağlık gibi konuları işliyordu.
Ahmed İhsan Bey, baskı tekniğini ilerletmek için Viyana, Berlin ve Paris’e gitti. Klişe için Fransa’dan bir
hattat getirtti. Hattâ Devlet-i Osmânî’den de para yardımı görünce, mecmuanın rahatça çıkmasını
temin etti.
Bu derginin tercüme dâhil bütün yazılarını, Ahmed İhsan Bey yazıyordu. 1892’den îtibâren Mahmûd
Sadık ve Dr. Besim Ömer, Servet-i Fünûn’da devamlı yazı yazmaya başladılar. 1893’te bunlara Hâlid Ziya Uşaklıgil ve 1895’te de Recâizâde Mahmûd Ekrem katıldı. Servet-i Fünûn’u bir sanat dergisi hâline sokmak gâyesiyle, Tevfik Fikret “Edebî kısım başyazarlığına” getirildi. Hemen ardından Cenab Şehabeddin, Mehmed Rauf, Hüseyin Cahit, Süleyman Nazif, Ahmed Hikmet Müftüoğlu, İsmâil Safâ, Mehmed Emin Yurdakul gibi edip ve şâirler yazı âilesine katıldılar. Servet-i Fünûncular, takım hâlinde ancak altı yıl çalışabildiler. Hüseyin Cahit’in 1901’de yazdığı “Edebiyat ve Hukuk” adlı makâlesi yüzünden dergi kapatıldı.
1895-1901 arasında şiirde: Tevfik Fikret, C.Şehabettin, C.S.Erozan, S.Nazif (İbrahim Cehdi imzasıyla), Ali Ekrem Bolayır, Süleyman Nesip, Faik Ali Ozansoy, H.S.Özsever, Hüseyin Suat Yalçın,
Öykü ve romanda: H.Z.Uşaklıgil, M. Rauf, A.H.Müftüoğlu, Saffeti Ziya, H.C.Yalçın
Deneme ve eleştiride: Ahmet Şuayip akımın başlıca kişileri olarak tanınmışlardır.
Akımı temsil edenler 1908’e kadar sustular. Meşrûtiyetten sonra bir daha toplanmak mümkün olmadı.
1910’da “Fecr-i Âti” ismiyle ortaya çıkan yeni bir edebiyat topluluğunun mecmuası olarak yeni bir edebî
hüviyet aldı. Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ahmed Aykaç gibi yazarlarıyla I. Dünya Harbine kadar yayınına devam etti.
1928’de yeni Türk harflerinin kabûlü üzerine Servet-i Fünûn, 1681. sayısından îtibâren Uyanış adıyla çıkmaya başladı. Bu dönemde altına “Servet-i Fünûn yerine çıkar” diye bir de not ilâve edilmişti. 1931’de Ahmet İhsan Bey mebus olunca, dergi Halid Fahri Ozansoy’un idâresinde devam etti. Bu devrede Ziya Osman Saba ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın yazıları çıkmaya başladı. 1942’de Kurucusu Ahmed İhsan Tokgöz öldü. Mecmua bir müddet daha devam ettiyse de, 26 Mayıs 1944’te çıkan 2464. sayı ile Servet-i Fünûn’un hayâtı son buldu.
Servet-i Fünûn Nesrinin Özelliği
- Servet-i Fünûncular halkın anlayamadığı süslü ve sanatlı yazılar yazmışlardır.
- “Sanat, sanat için” prensibini benimsemişlerdir.
- Fransızca’da gördükleri yeni kavram, hayâl, buluş ve mecazları şiir ve nesirlerine aktarmak isterken, asla Türkçeden veya halk dilinden karşılık aramadılar.
- Fars ve Arap kelimelerinin o güne kadar hiç duyulmamış olanlarını bile kullandılar.
- Çok süslenmiş bir nesir üslûbu kurdular.
Servet-i Fünûn Roman ve Hikâye Özellikleri
- Toplumla, yerli hayatla ilgisi olmayan hayâlî, yapmacık konular işlendi.
- Olaylar İstanbul’dan; kahramanlar, aydınlar arasından seçildi.
- Batı örnek alınarak yerli hayatımız ve kadınlar anlatılmaya çalışıldı.
- Teknik, Tanzimata göre daha geliştirildi.
Servet-i Fünûn Şiirinin Özellikleri
- Servet-i Fünûn şiirinde konu ve tema birliği fikri çok uygulanan bir kâide hâline getirilmiştir. Parça yerine bütün güzelliği esas tutuldu.
- 19.yy’ın ikinci yarısında Fransa’da oluşan Parnasçı şiir akımından etkilenmişlerdir. “Sanat için sanat” ilkesini yaygınlaştıran Pamasçı şairlerden başka Fransız Simgecileri’nden de (Sembolistler) esinlenmişlerdir.
- Duygusal, romantik ve simgeci özellikler taşıyan şiirlerinde karamsarlık ve kaçış egemen olmuştur. “Sanat için sanat” anlayışını benimsemeleri, dönemin siyasal koşulları içinde kapalı, bireyci bir şiire yönelmelerine yol açmıştır.
- Dönemin siyasal koşulları içinde kapalı, bireyci bir şiire yönelmelerine yol açmıştır.
- Abdülhâk Hâmid’in getirdiği kuralsız nazım şekillerini benimseyip uyguladılar. Ayrıca, Batıdan “sone” ve “terzarima” gibi kurallı nazım şekillerini getirdiler.
- Servet-i Fünûncular aruz veznini ısrarla kullandılar. “Kâfiye kulak içindir” görüşünü benimsediler. Vezne önem verdiler. Türkçe kelimeleri bozmadan aruza uydurmaya çalışmışlardır.
- Bu edebiyatın baş teması “hayâl-hakîkat” çarpışmasıdır. Şâir, maddî düzenden hayâl âlemine sığınır. Tabiatın kucağına çekilmek, avunmayı ufuklarda aramak, yalnızlık ve sessizliğe sığınmak Servet-i Fünûnun baştacı ettiği temalardır. Hastalık, tasa, üzüntü âdetâ şâirin ilham kaynaklarıdır.