Dâmâd. Damad, ilk Osmanlı padişahları devrinde padişah kızları (sultanlar) gerektikçe Çandar, Karamanoğulları ve Ak-Koyunlu sultanları gibi, Anadolu hükümdarları ile veyahut Osmanlı hanedanının istinatgahı olan vüzerâ ve yönetici evlâtları ile evlendirilmekte idi. Bâzan sadrâzamlar ve diğer ileri gelen devlet erkânı ile evlendirildikleri de olurdu. I.Bayezid’in kızı ile evliyadan Bursalı Emir Sultan’ın izdivacı Osmanlı saltanatının ilk devirlerinde, ve hattâ müteakip asırlarda, istisnaî bir hâdise teşkil eder. Daha sonraları damadlar arasında sadrâzamlara, kaptan paşalara, yeniçeri ağalarına, bostancı-başılara ve diğer devlet büyüklerine tesâdüf etmekteyiz. Aralarında en meşhurları şunlardır :
Kanunî I.Süleyman’ın sadrâzamı İbrahim Paşa, Mihrimah Sultan’ın zevci Rüstem Paşa, Esma Han Sultan’ın zevci Sokullu Mehmed Paşa, III.Mehmed’in eniştesi İbrahim Paşa ile III.Ahmed zamanında İbrahim Paşa, Saliha Sultan’ın zevci sadrâzam Râgıb Paşa v.b. Gerek eskiden, gerek son zamanlarda dâmâd sıfatı padişah dâmâdlarından bâzılarının lâkabı olmuştur (msl. Dâmâd İbrahim Paşa, Dâmâd Ferid Paşa).
Sultanların düğünleri büyük debdebe ve ihtişamla yapılırdı. Gerek saltanat tarihlerinde, gerek batılıların seyahatnamelerinde bu hususta detaylı bilgiler vardır. Sultan düğünlerini anlatan surnâmelerden başka vak’anüvis tarihlerinde de bu hususta uzun tasvirler yapılmıştır (msl, III. Ahmed’in üç kızının aynı zamanda yapılan düğünleri için bk. Çelebîzâde Asım, Tarih, İstanbul, 1282, 3-97—109). I.Süleyman sultanların mihr-i muaccelini (ağırlık) 100.000 duka altını, dâmâdların tahsisatlarını da günde 1.000—1.500 akçe olarak tâyin etmişti. Bundan başka sultanlara büyük bir saray da tahsis edilirdi. Kanunî Süleyman devrine kadar devlet işlerinde şahsî etkilerini önlemek üzere, dâmâdların sancak beyliklerine gönderilmesi âdet olmuştu ( Koçibey, Lâyiha, İstanbul, 1303, s. 94, 97 ). Dâmâdların evvelki zevcelerini boşaması usûl icabından olduğu gibi, tabiatıyla padişah kızına ortak da getiremezdi. Dâmâd zevcesinin bir bendesi gibi idi ve bu madun vaziyet karı koca arasındaki her günkü münâsebetlerde dahi görülürdü.
Bu izdivaçlardan doğan erkek çocukların doğar-doğmaz öldürüldükleri hakkındaki rivayetin ( Eton, Sarvey 0/ the Turkish Empire, 3. tab, s. 101 ; v. Hammer, Gesch. d. Osm. Reiches, IV, 463) doğru olmadığı anlaşılmıştır. Çünkü sultanların (yâni Osmanlı hanedanına mensup kadınlar, erkek evlâtları için saltanat iddiasına kalkışmak mümkün değildi ( Cevdet, Tarih, İstanbul, 1286, VI, 196 v.d,; adı geçen Venedik raporları, s. 181, 372). Binaenaleyh, sultanzâde olan ailelerin uzun süre devam ettiğini ve bu ailelerden devletin en yüksek makamlarına kadar çıkan kimselerin yetiştiğini düşünecek olursak, iddianın çürüklüğünü daha iyi anlarız. Msl. Sokullu Mehmed Paşa ile Esma Han Sultan’ın oğlu İbrahim Paşa müteaddit valiliklerde bulunduğu gibi, Rüstem Paşa ile Mihrimah Sultan’in ahfadından olup, Civan Kapıcı-başı ve Sultanzâde diye tanınan Mehmed Paşa da, Sultan İbrahim zamanında bir süre sadrazamlıkta bulunmuş ve IV.Murad‘ın kızı Safiye Sultan ile Hüseyin Paşa’nın sülâlesi son zamanlara kadar devam etmiştir