Darünnedve, Dâr el-nadva “toplantı yeri”; Arap şehirlerinde, cemaate âit işlerin görüşüldüğü bir nevi şehir meclisi binası manasına gelir; bu isim bilhassa Mekke’deki büyük toplantı yerini gösterir. Kâbe‘nin güney-batı tarafında yükselen ve favâf al-Şerif’e bakan bu bina, rivayete göre, esasında Kusayy’ın ikametgâhı olup, 440’ta inşa edilmiştir. M. Hartmann’a göre ise, bu bina, hakikatte, Kusayy ailesine adını vermiş olan kahramanın mabedidir. Binaya vaktiyle dâr ül-nedve denilmesinin sebebi, Kureyşlilerin burada toplanıp, umûmî işleri görüşmesi idi, Bu içtimaa iştirak hakkını hâiz olmak için, 40 yaşından aşağı olmamak lâzımdı, izdivaçlar burada kararlaştırır ve bulûğa eren genç kızlar da, ilk defa olarak, dır (bîr nevi gömlek)’lerini burada giyerlerdi. Seferlerde askerin başına geçenler de, bayrağı [liva) Kusayy’ın elinden burada alırlardı. Beyaz kumaşı mızrağa bağlamaktan ibaret olan ve an’anesi arap imparatorluğunun nihayetine kadar devam eden bu merasime alçd al-livâ (İbn Hişam, s. 80) denilirdi. Kusayy, kendisine âit 5 imtiyaz (hicaba, sikaya, rifâ-da, liva ve nadıta) oğlu Abdüddâr’a bıraktı. Fakat Abdüddâr öldüğü zaman, biraderi Abdü-menâf’ın oğulları, servet ve nüfuzlarına güvenerek, bu imtiyazları kendilerine mâl etmeğe çalıştılar. Nihayet Abdü-menâf zümresi, imtiyazlardan ikisini (sikaya ve rifâda) ele geçirdi ve diğer 3 imtiyaz ise, Abdüddâr oğullarına kaldı, Abdülmuttalib ilk 2 imtiyazı elde ettiği zaman, diğer yetki ve vazifeler de, Abdülmuttalib’den daha az nüfuz sahibi bulanan kimseler arasında taksim edildi.
Kureyşliler, hicretten hemen bir az evvel, peygamberin mukadderatını tâyin etmek üzere, dârün-nedve’de toplandılar; gûyâ Yemenli bir ihtiyar kılığında İblis de bu toplantıya kabul edildi (İbn Hişâm, s, 323 v. dd.). Bina vaktiyle Kusayy’in inşa ettirmiş olduğu bina idi. Keıâ ‘Abbis’in naklettiği bir hadîse göre, Kureyşiler, Peygamberi ve eshabının tavaf edişini görmek üzere, bu binanın önüne dizilmişlerdi. Dârünnedve, bilâhare Abdüddâr oğullarından İkrima tarafından, Mu’aviya’ye satılmış, ve o da burasını dâr ül-amâra ittihaz etmiştir (krş. Ya’kûb, Maçam al-buldân).