Hübel, Hubal. İslâm’dan Önce müşriklerce Kabe’de bulundurulan putlardan biri.
İslâm öncesi dönemde Kabe’nin içinde ve çevresinde bulunan putların en büyüğü olan Hübel kırmızı akikten yapılma bir insan şeklinde tasvir edilmiş, sağ kolu kırık olarak Kureyş’e intikal eden bu puta daha sonra altın bir kol takılmıştır. Hübel’in Mekke’ye nereden ve kimin tarafından getirildiği tartışmalıdır. Bir rivayete göre Arap yarımadasına putları ilk defa soktuğu söylenen Amr b. Luhay. milâttan Önce III. yüzyılın ilk yarısında onu el-Cezîre’deki Hit şehrinden getirerek Kabe’nin içinde Hz. İbrahim tarafından kazılan kuyunun üzerine dikmiştir.Diğer bir rivayete göre ise Amr b. Luhay, bir seyahati sırasında Suriye’nin Belkâ bölgesindeki Meâb’da halkın putlara taptığını görmüş, sebebini sorduğunda, “Bunlar bizim tanrılarımızda, düşmanlarımıza karşı zafer kazanmak için onlardan yardım isteriz, bize yardım ederler; kuraklıkta yağmur isteriz, yağdırırlar” cevabını almıştır. Bunun üzerine onlardan Hübel adlı bir put alarak Mekke’ye getiren Amr b. Luhay’ın teşvikiyle Araplar arasında Hübel’e tapınma başlamıştır. Fakat İbnü’l-Kelbî, Hübel’in ilk defa Huzeyme b. Müdrike tarafından Kabe’nin içine dikildiğini, hatta ona “Huzeyme’nin Hübel’i” denildiğini kaydeder. Yâküt ise Hübel’in Benî Kinâne’nin putu olduğunu belirtmektedir.
Kabe’nin içinde yer alan Hübel’in önünde, üzerinde “evet. hayır, diyet, sizden, başkasından, mulsakfsaf değil, [nesebi şüpheli], sular (bazı rivayetlerde ise “Rabbim bana emretti, rabbim beni nehyetti, sarih”) ifadeleri yer alan yedi adet fal oku vardı. Araplar yolculuğa çıkmak, ticaret yapmak, herhangi bir işe başlamak, evlenmek, nesebi şüpheli bir çocuğun babasını belirlemek, öldürülen kimsenin diyetini ödetmek, su kuyusu açmak, ölüyü defnetmek, çocuğu sünnet ettirmek vb. işleri yapmak istediklerinde bu fal oklarını çeker, ona göre hareket ederlerdi. Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib de oğlu Abdullah‘la ilgili olarak bu oklardan çekmişti. Resûl-i Ekrem savaşın ardından Uhud’dan ayrılırken Ebu Süfyan, “Şanın yücedir Hübel!” diyerek ona hitap etmiş, bunun üzerine Resûlullah Hz. Ömer‘den, “Allah en büyük, en yücedir” diyerek cevap vermesini istemiştir.
Kabe’de Hübel’e yapılan ibadet iyi organize edilmişti. Bir hâcib onunla meşgul oluyor, onun adına getirilen kurban ve takdimeleri kabul ediyor, fal oklarını çekiyordu. Kaynaklar Hübel’e bir defada yüz deve kurban edildiğini belirtmektedir.
Hübel adı, Hicr’de bulunan Nabatî kitabelerinde Zûşarâ ve Manutu (Menât) ile beraber zikredilmektedir. Bazı Batı kaynaklarına göre Hübel ay tanrısının sembolüdür. Diğer taraftan Kelb kabilesinde Hübel kelimesiyle soy ve şahıs isimlerinin yapılması bu putun başlangıçta Kuzey Arabistan tanrılarından olduğu ve Mekke’ye dışarıdan getirildiği yolundaki rivayetleri desteklemektedir. Arap dili açısından kelimenin türetilişi ve anlamıyla ilgili belirsizlikler de putla beraber ona verilen ismin de yabancı olduğunu göstermektedir. Hübel Mekke’nin Fethi esnasında diğer putlarla birlikte kırılarak ortadan kaldırılmıştır.
TDV İslâm Ansiklopedisi