İhvan-ı Safa Nedir, Felsefesi, Risaleleri

İhvan-ı Safa. 10. asrın ikinci yaısında (983), aşırı Şi’i, daha doğrusu İsmaili temayüllü siyasi-dini bir topluluk.

Rasail’in Yazılması

Merkezi Basra olan bu birliğin üyeleri kendi aralarında birbirlerine İhvan ul-Safa derlerdi. Çünkü gayeleri, karşılıklı yardımlaşma sayesinde, bütün vasıtalar ve bilhassa muaaffa ameller ile, ölümsüz ruhlarının kurtuluşuna çalışmaktır, Siyasi faaliyetleri hakkında hiç bir bilgi yoksa da, teori olarak, ahlakın tehzibi için sarfettikleri cehd sayesinde, ansiklopedik mahiyette ve kendi birliklerinin hedeflerine göre işlenmiş bir seri (52 adet) risale telif ettikleri biliniyor. Risaleleri derleyip kaleme alındığı tarih olarak, genellikle hicri 4. (M.10.) asrın ortaları gösterilmektedir ve yazım heyetinde Mukaddasi (Makdis) diye bilinen Ebu Süleyman Muhammed b. Muşir Busti, Ebu’l-Hasan Ali b. Harun Zancani, Muhammed b. Ahmed Nahracuri, Avfi,  Zeyd b. Rifa’a gibi müelliflerin adı geçmektedir.

Felsefi Kaynakları

Risalelerdeki hikaye ve fikralar, 8. ve 9. asır edebiyatından alınmıştır. Onların felsefi temayülleri, Eski Yunan, İran ve Hind hikmetinin eski mütercim ve iktitafçılarının felsefi anlayışlarıyla birdir. Hermes ile Pythagoras, Socrates ile Eflatun’un sık sık zikri geçmekte, Aristo ise daha muteber sayilmaktadır. Aristo “mantıkçı” ve ayrıca, Plotinus’un “Theologie” sinin ve Kitab ul-taffah’ın müellifi olarak gosteriliyor. İhvan ul-Safa’nın risalelerinde Kindi’nin kabul edip benimsediği Aristoculuğa nisbeten daha saf ve daha olgun bir felsefenin izlerine rastlanmamaktadır. Onlara hakim olan zihniyeti göstermek bakımından şu nokta dikkate değer: risalelerde, Kindi’nin adı geçmemekte, halbuki onun sisteminden ayrılmış olan talebesi,  ünlü gökbilimci Ebu Ma’şar (ölm. 272 = 885) ‘in adı zikrolunmaktadır. Bununla beraber, şüphesiz Kindi ve onun mektebi ile edebi ilişki imkanları bertaraf ediimiş değildir. Orta çağda yapılan latince tercümesine bakılırsa, 13. Risala ‘nin müellifi “Mahometh discipulus Al-quindi” ‘dir. ( krs.. T. J. de Boer, ZnKindi and seiner Schule, Archiv f. Gesch. d. Philos., 1899, XIII, 177   v.d.).

Felsefi Anlayışları

Rasa’il’in muhtevası tamamen eklektik bir mahiyette olup, esas noktasını, dünyanın ilahi kaynağı ve ruhun Tannya rücu’u inancı teşkil etmektedir. Nasıl, kelimeler konuşanın ağzından çıkmakta, ışık güneşten çıkmakta ise, dünya da Tanrıdan feyezan etmektedir;  Evvela Tanrının vahdeti ve ondan derece-derece 2. olarak, akıl; akıldan 3. olarak nefs ve bundan, 4. ilk madde, ondan 5. tabiat, ondan 6. cisimler, ondan 7. felekler alemi, ondan 8. unsurlar alemi, ondan 9. unsurlardan oluşan madenler, bitkiler ve hayvanlar çıkar. Madde, bu feyezanda, belirlenmenin ve her türlü şer ve noksanın esası olarak görülmektedir. Ferdi ruhlar, alemşumul ruhun birer parçasıdır. Nasıl alemşumul ruh, kıyamet günü Tanrıya dönecekse, ferdi ruhlar da, bedenin fena bulması (yok olması) ile, öylece alemşumul ruha döneceklerdir. Safilerin ölümüne küçük, alemşumul ruhun yaratıcısına dönüşüne de büyük diriliş (ba’s bad el-mevt) adı verilmektedir.
Safilerin kanaatine gore, dünya kuruldu-kurulalı, zuhur eden bütün dinler, bu hikmete uymak mecburiyetindedirler. Bütün felsefelerin ve bütün dinlerin gayesi, insanlarca mümkün olduğu nisbette, ruhun Tanrıya muşabih (benzer) olmasıdır. Şeriati spiritualist bir şekilde yorumlayabilmek için, Kur’an, mecaz yolu ile, yorumlanmıştır. Aynı şekil yorumlar, din ile alakası olmayan, msl. Kelile va Dimne adlı eserdeki hikayelere de tatbik edil­miştir. Hatta Goldziher’in gösterdği gibi, bilhassa, hayvanların “sadik safiler” (İhvan ul-Safa ) sıfati ile, avcıların tuzaklarından ve diğer başka tehlikelerden, karşılıklı yardımlar sayesinde, nasıl kurtulduklarını anlatan “Boynu halkalı kumru” hikayesi, birliğin adını tayine sebep olmuştur.

Rasail’in Bölümleri

Tumturaklı hitabet üslubu ile yazılmış, bir çok tekrarlar ile dolu olan bu 52 risalenin bütünü hiç değilse haricen, bir ilimler ansiklopedisine benzemektedir. Birinci kısımdaki 14 risale, riyaziye ve mantık prensiplerinden; ikinci kısmın 17 risalesi tabi’i ilimler ve ilm-i nefs; üçüncü kısmın 10 Rasa’il’i metafizik ve nihayet son kısmın 11 Rasail’i de tasavvuftan, ilm-i nücumdan(yıldız bilimi) ve sihiri konu alır. Dördüncü kısmın bir risalesinde ( bütün serinin 45. risalesi), birliğin mahiyet ve teşkilatından da bahsedilmektedir.

Etkileri

Gerek aynı asırda yaşayan gerek daha sonraki asırlarda yaşayan birçok felsefeci veya fırka İhvan ul-Safa’nın tesirinde kaldı. Reşîdüddîn Sinan bin Süleyman, Ebül-Alâ el-Maarrî, Er-Râvendî ve meşhur mûtezili Ebû Hayyân et-Tevhîdî bu cemiyetin fikirlerinden etkilenenlerdendir.

Daha yeni Daha eski