Frenk Mukallitliği ve Şapka. İskilipli Mehmed Atıf Hoca‘nın 1924’te yayınladığı kitap. Bu kitap İskilipli Mehmed Atıf’ın Şapka Kanunu’na muhalefetten tutuklanıp idam edilmesine sebep olmuştur.
Şapkaya dair kanunun kabulünden bir buçuk yıl önce yani Atıf Hoca bu kitabını yayınlamadan önce diğer kitapları gibi yayınlamadan önce onu da Maarif vekaletine (milli eğitim teşkilatı) gönderdi, izin hatta takdir aldı.
Bölümleri ve Özeti
Bu 32 sayfalık eserde Taklid, Teşebbüh kavramlarından açıklanmasından başlayarak İslam Dini Nazarında Batı Medeniyetinin Meşru Olan ve Olmayan Yönleri’ne değinilmektedir. Sonraki bölümde İman kavramının kısa tanımından sonra Küfür kavramının bölümleri açıklanmakta, Şiar-ı Küfr (kafirlik alameti) kavramı altında gayr-i müslimlerin alametleri olan giysilerin Şapkadan başlayarak gayyar, zünnar vd. giysilerin kafirlik alameti olduğu anlatılır. Son bölümde Cevap başlığı altında İslam metinlerinde İslam dışı kavimlere benzemekle ilgili ayet, hadis ve fetvalardan hareketle hükme varılmaktadır.
Körü körüne Avrupa taklitçiliğini eleştiren eserde Avrupa’nın ilim ve fennini almanın caiz, hatta lüzumlu bulunup, ama bizde yapılanın ise daha çok şuursuz bir batı taklitçiliği olduğunu, kılık kıyafette onlara benzemenin aslında ruhtaki bir bozuluşa alamet veya onun bedene aksetmesine sebebiyet vereceğini, bunun ise müstakil (bağımsız) bir şahsiyet inşa eden İslam düşüncesine zıt düştüğünü, Hz. Muhammed’in Ebu Davud gibi hadis kitaplarında geçen “Bir kavme benzemeye çalışan onlardandır.” hadis-i ışığında izah etmeye çalışıyor ve şu hükmü veriyordu:
“Bir Müslüman şiar (simge) ve alamet-i küfür addolunan (sayılan) bir şeyi zaruretsiz giymek ve takınmak suretiyle gayr-i Müslimleri (müslüman olmayanları) taklit etmesi ve kendini onlara benzetmesi şer’an (dinen) memnûdur (yasaktır.)”
Âtıf Efendi kitabını neşrettikten sonra bu eser hakkında bir tenkit (eleştiri) kaleme alan Süleyman Nazif’e verdiği cevapta şöyle diyordu: “Risalede şapkaya dair olan bahisleri Fetava-i Hindiyye, Kadıhan, Bezzaziye, Muhit-i Burhani gibi muteber fıkıh (hukuk) kitaplarından ahz ile (almakla) tercüme ettim. Meselenin ruhuna kendiliğinden bir şey ilave etmedim.”
İdam Giden Süreç
İskilipli Mehmed Atıf Hoca, Maarif vekaletine (milli eğitim teşkilatı)ından da izin alınmış bu küçük risale için 25 Kasım 1925’te çıkan “Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kânun”a muhâlif olduğu için tutuklanarak Giresun’a gönderildi. Burada kurulu bulunan İstiklâl Mahkemesinde yargılandı. Söz konusu eserin, Şapka Kanunu’ndan önce yazıldığı ve iddiaların aksine bir suç unsuru bulunamadığına hükmedilerek İstanbul’a getirildi. Âtıf Hoca’nın Serbest kalması beklenirken daha sonra 26 Ocak 1926’da Ankara İstiklâl Mahkemesi’ne suçlu olarak tekrar çıkarıldı. Soruşturma ve sorgulama 3 Şubat 1926’ya kadar devam etti.
Başkanlığını Ali Çetinkaya‘nın yaptığı Ankara İstiklal Mahkemesi; Erzurum, Rize, Giresun ve Sivas’ta meydana gelen Şapka Kanunu’na karşı hareketlerde Âtıf Hoca’nın rolü olduğuna inanarak ithamlarına başlamıştı. Uzun süren soruşturmalar sonucu, savcı şüphe ve zan dolu bir iddianame okumuş ve ” Falanca bunu şurada görmüş, falan şunu şöyle demiş” türünden karamizah örneği ifadelerle okunan bu iddianame sonucunda, diğer arkadaşları çeşitli cezalara çarptırılan Âtıf Hoca’nın da on yıl ile on beş yıl arası bir süre kürek cezasına çarptırılması istenmişti. Daha sonra mahkeme reisi, savunmaların ertesi gün dinlenmesini kararlaştırarak durşmayı ertesi güne ertelermişti.
1926 Şubat ayının üçüncü çarşamba günü savunmaların dinlenmesinden sonra mahkeme heyeti, çıkan kânunun geçmişe dönük uygulanması kararıyla Âtıf Hoca’nın idamına karar vermiş ve Hüküm (4 Şubat) perşembe günü sabaha karşı infaz edilmiştir.