Garipçiler. Cumhuriyet devri şiirinde varlığını 1935’ten sonra göstermeye başlayan yeni şiirin kurucuları Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu, Melih Cevdet Anday‘a verilen ortak ad. Bu üç şair, görüşlerini yansıtan şiirlerini Garip (1941) adlı bir kitapta topladıkları için “Garipçiler” diye anılagelmiştir.
Orhan Veli Kanık (Mehmet Ali Sel ), Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday 1936-1941 yıllarında dergilerde yayımladıkları şiirlerle geleneksel biçimlere, alışılmış konulara karşı çıkan bir sanat anlayışını geliştirdiler. Günlük yaşantıyı, izlenimleri konuşma dilinin rahatlığı içinde konu edinen bu vezinsiz, kafiyesiz şiirler önceleri yadırganmıştı. Üç şair, eserlerinden bazı örnekleri 1941’de bir önsözle birlikte Garip adlı kitapta topladılar. Yeni şiirin üç temsilcisi uzun süre bu kitabın adına dayanılarak Garipçiler diye anıldı. Garip kitabının önsözünde Orhan Veli, bağlı oldukları sanat anlayışını açıklarken yeni şiirin, başkaları tarafından garip sayılan özelliklerini belirtmekte ve savunmaktaydı. Önsözde geleneksel şiirin vezin ve kafiye bağları yüzünden tabiilikten ayrıldığına, söz-dizimini bozduğuna, oysa vezin ve kafiyeye başvurmadan kelimelerin dizilişinden de bir ahenk sağlanabileceğine işaret ediliyordu. Söz ve anlam oyunlarının gereksizliği açıklanıyor, anlamın ön planda geldiği ileri sürülüyor, şiirin resim ve müzik gibi sanatlardan yararlandırılmak istenmesinin aleyhinde bulunuluyordu. Bu arada gerçeküstücülüğün ruhsal otomatizm tekniği yararlanılacak bir kaynak olarak gösteriliyor, şiirin mısracı anlayıştan kurtarılıp bütünlüğe kavuşturulması savunuluyor, eski anlayışın bağlandığı şairaneliği ortadan kaldırmak için “naşir”, “Süleyman Efendi” gibi kelime ve adların kullanılmış olduğu anlatılıyordu.
Garipçiler şiirlerinde büyük hayallere, ihtiraslara, yüce duygulara yer vermemişler, ruh sarsıntılarından uzak basitin şiirini yazmışlardır. Şiirlerin konusu insanın iç dünyasını zenginleştirmeyen küçük ve yüzeysel şeylerdir.
Eleştiriler ve Etkileri
Garipçilerin yeni ve öncü sanat anlayışı, alışılmış kuralların dışına çıkışı, biçim ve dil yeniliği, yaşanan hayata bağlılığı kimi eleştiriciler tarafından (Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu. Suut Kemal Yetkin v.d.) desteklenirken, daha önceki şiir anlayışının temsilcileri, gazete fıkracıları, mizah yazarları (Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon v.d.) tarafından şiddetle eleştirildi. Fakat Garipçiler’in şiir özellikleri 1940-1955 yıllarının Türk şiirinde etkili oldu. Garipçiler’in getirdiği yenilik anlayışını “Birinci Yeni” sayan ve konuşma dilinden uzaklaşan, bütünlük yerine mısra güzelliğini amaç edinen, anlamca kapanıklığa yönelen bir şiir hareketi kendisini “İkinci Yeni” diye adlandırdı.
Garipçiler toplumcu yazarlar tarafından formalistlikle (Attilâ İlhan), toplum sorunlarından kaçmak ve kurulu düzenle anlaşmakla (Hasan İzzettin Dinamo v.d.) suçlandı.
Garipçiler, 1946’dan sonra yavaş yavaş kafiyeli şiirler yazmaya, benzetme ve istiarelerden faydalanmaya başlamışlardır. 1949’da Orhan Veli Kanık‘ın Yaprak dergisinde toplum sanatına yönelen halkçı bir içerikle sanatlarını devam ettirdiler; Orhan Veli’nin ölümünden sonra zaman zaman görüntüye (Oktay Rifat), yapısalcı anlayışa da (Melih Cevdet Anday) yer veren denemelerle sanatlarını sürdürdüler.