İstiare iki şekilde tarif edilmektedir. Bunlardan biri mecazî tarif, ikincisi de teşbihi tariftir.
a) Mecazî tarif: İstiare, benzetme maksadiyle ve engelleyici karine olmak üzere bir kelime veya gurupun, kendi anlamı dışından kullanılmasıdır. Bu tarifte, açıklanması gerekli olan kelime karine’dir.
Karine, karışık ve bilinmiyen bir şeyin, açık ve bilinen bir şey yardımyile anlaşılmasıdır. Meselâ ellerinde su kovaları bulunan kadınların ve kızların, belli bir yöne doğru gitmeleri, o yönde bir çeşme veya kuyu gibi bir su deposunun bulunduğuna karinedir. Bu böyle olduğu gibi, her tarafı kapalı olan bir odanın kapısına gelindiğinde, içeriden gelen bir öksürük ya da ayak sesi, odada insan bulunduğuna karinedir.
Karineyi böylece anladıktan sonra, mecazî tarife bir örnek verebiliriz :
Yıldızlar gözlerini kırpıyordu, dediğimiz zaman bir istiare yapmış oluruz. Bu istiarede göz kelimesi, gerçek anlamının dışında kullanılmıştır. Yani mecaz anlamdadır. Esasen göz kelimesinin gerçek anlamda kullanılması mümkün değildir. Çünkü engelleyici bir karine vardır. O engelleyici karine de, yıldızın gözü olmamasıdır. Bu istiaredeki mecaz, benzetme maksadiyle yapılmıştır. Çünkü yıldızlar, göz kırpmak mecaziyle insanlara benzetilmiştir.
Demek ki mecazî tarife göre istiarede üç eleman bulunuyor :
- İstiarede mecaz bulunması,
- Engelleyici karinenin bulunması, yani mecaz olan kelimenin kendi gerçek anlamında kullanılmasına imkân olmaması,
- Teşbih maksadının bulunması.
b) Teşbihi tarif : İstiare, esas öğelerinden biri kaldırılmış olan benzetmedir. Yani benzetmenin esas öğeleri olan benzeven‘le kendisine benzetilen‘den birini kaldırarak yapılan benzetmeye istiare denir.Bu tarife göre iki türlü istiare yapılır. Ya benzeyen bulunur, kendisine benzetilen bulunmaz; ya da kendisine benzetilen bulunur, benzeyen bulunmaz. Kendisine benzetilenle yapılan istiareye açık istiare (istiare-i musarraha), benzeyenle yapılan istiareye de kapalı istiare (istiare-i mekniye) denir.
Açık istiare, Kapalı istiare, Temsilî istiare…
Açık istiare (İstiare-i musarraha) :
Yukarıdaki tarife göre bu istiare, benziyeni bulunmıyan, fakat kendisine benzetileni bulunan benzetmedir.
Meselâ Güneş, denizin mavi sularında saçlarım yıkıyordu, dediğimiz zaman açık istiare yapmış oluruz. Çünkü burada benziyen durumunda olan güneş ışınları söylenmemiştir. Yani saçlara benziyen şey, güneş ışınlarıdır. Ayrıca burada saç sözü mecazî anlamdadır. Ağaçlar birbirlerine kol atıyordu, cümlesinde de bir açık istiare vardır. Bunda da kol‘a benziyen dal söylenmemiştir. Çünkü ağacın kolu olmaz, dalı olur.
Açık istiareye örnek oîmak üzere Fuzulî’nin şu kıt’asındaki mısralara bakalım :
Eğmiş hilâl üstüne tarî-ı külâhını
Çok dil-şikestenin göğe yetürmüş âhını
Zülfün dağıttı gizledi ebr içre mâhını
Gördüm yüzünde halka-i zülf-i siyahını
Ol piçütabı çok ne resendir dedim, dedi:
Devr-i ruhumda rişte-i canmdırur senin
Birinci mısradaki hilâl kaş‘tır. Yani kaş hilâle benzetilmistir. O halde birinci mısrada benziyen değil de benzetilen bulunduğundan, bir açık istiare vardır.
Üçüncü mısraın anlamı, “Zülfünü dağıtınca, ay, buluta saklandı.” dır. Bu mısrada da saç buluta, yüz de ay’a benzetilmektedir. Şu halde kendisine benzetilen söylenmiş, fakat benzeyenler söylenmemiş olduğu için, aynı mısra içinde iki tane açık istiare yapılmış oluyor. Açık ve kapalı istiarenin bir arada kullanıldığı da olur.
Divan edebiyatının hemen hemen bütün şiirleri açık istiareyle doludur. Açık istiare, kapalı istiareden daha güçlüdür.
İstiare Sanatı, Mecazi ve Teşbihi tarif, Kapalı istiare, Temsilî istiare…
Kapalı istiare (İstiare-yi mekniye) :
Açık istiare, kendisine benzetilenle değil, benzeyenle yapılır. Şu mısraları bu görüş altında inceliyelim:
Memat, çekmede pişinde meş’ale-yi tekbir,
Hayat, kılmada ardında nâle-yi hasret.
Abdülhak Hamit Tarhan
Selim’in Türbesini Ziyaret manzumesinden alman bu beytin birinci mısraında Selim, âhirete gidince, tekbir, elindeki meş’aleyle onun önüne düşerek götürmektedir; ikinci mısrada da hayat, böyle bir padişahı kaybetmenin acısiyle feryat ve figan eylemektedir.
Birinci mısrada tekbir, kılavuzluk eden bir kimseye; ikinci mısrada da hayat, ağlıyan ve sızlıyan bir insana benzetilmiştir. Yani bu istiarelerde benzeyen‘ler var, kendisine benzetilen‘ler yoktur. İşte böylesi istiarelere kapalı istiare denir.
İstiarenin bir de temsilî istiare şekli vardır. Bu çeşit istiare, Servet-i fünun edebiyatında büyük bir önem kazanmış ve bundan sonraki edipler tarafından da kullanılmıştır.
İstiare Sanatı, Mecazi ve Teşbihi tarif, Açık istiare, Temsilî istiare…
Temsilî istiare :
Bu istiare, benziyen veya kendisine benzetilenden yalnız bir tanesiyle yapılır. Fakat içinde birçok benzetme yönü bulunur. Şu manzumeyi, temsilî istiare bakımından okuyalım :
Bin gemle bağlanan yağız at şaha kalkıyor
Gittikçe yükselen başı Allaha kalkıyor.
Son macerayı dinlememiş varsa anlatın:
Zaptetmek istiyenler o mağrur asil atın
Beyhudedir her uzvuna bir halka bulsa da
Boştur köpüklü ağzına gemler vurulsa da,
Coştukça böyle sel gibi bağrında hisleri:
Bir gün başında kalmıyacaktır yeisleri.
Son şanlı macerasını târihe anlatın
Zincir içinde bağlı duran kahraman atın
Gittikçe yükselen başı Allaha kalkıyor,
Asrın baş eğdi sandığı at şaha kalkıyor.
Faruk Nafiz Çamlıbel
Bu manzumede at, Türk milletini temsil ediyor. Yani at, Türk milletinin sembolü olarak kullanılmıştır. Atm maceraları ve vasıfları, benzetme yönü olarak sıralanmıştır. Benziyen Türk milleti olduğu halde söylenmemiştir. Fakat bazı temsilî istiarelerde görüldüğü gibi şair, bir fırsat düşünerek son mısralarda gizli kalan benzeyeni veya kendisine benzetileni açıklayabilir. Tevfik Fikret’in Çınar adlı manzumesinde olduğu gibi.
İstiare Sanatı, Mecazi ve Teşbihi tarif Açık istiare, Kapalı istiare,