Meczûb (Arpç. s. i. cezb’den)
TDK Sözlüğünde 1. Tanrı aşkıyla aklını yitirmiş kimse. 2. Aklını yitirmiş, deli.
Kelime manâsı cezbeye tutulmuş, kendini aldırmış, kaptırmış; Allah sevgisi ile cezbeye tutularak kendinden geçmiş, aklı başında olmayan Hak aşığı demektir.
Tasavvuf ıstılahı olarak ise, Allah’ın kendisine doğru çektiği, yüksek bir mertebeye ulaşmış kimseler için kullanılır. Tasavvufta “Cezbetiin min cezebâti’i-Hakkı tuvâzî amele’s-sakaleyn”, yani “Hakk’ın cezbelerinden sadece biri. Bütün dünya ve âhiret amellerine eş değerdedir” prensibine göre , Allah’ın rızasını kazanan ve Hakk’ın yakınlığına lâyık görülen kişiye Cenâb-ı Hakk’ın cezbesi ulaşır ve o kimse dünya iie maddî bütün alâkalarını keserek bir mürşidin eteğine yapışır. Bu kimse, zamanla, her türlü dünya heves ve alâkalarından temizlenerek Allah’a doğru yakınlaşmağa başlar.
Meczûblar, cezbeye tutuldukları anda kendinden geçerler ve ne söyleyip ne yaptıklarını bilmezler. Cezbeden çıkınca, kendilerine, önceki söz ve davranışları bildirilince, hayret ederler. Bu yüzden meczûblar, cezbe ânında söyledikleri sözlerden mesul tutulmazlar. Sufî büyüklerinden Hallâc-ı Mansur’un “Ene’l-Hakk” (Ben Hakk’ım veya ben Allah’la beraberim, ben ona kavuştum!); Şeyh’ Bâyezid-i Bistamî’nin “Sübhânî mâ a’zame şânî” (Noksan sıfatlardan arınmış olan zâtin ne büyüktür!); Cüneyd-i Bağdadî’nin “Leyse fi cübbeti sivallah” (Cübbemin altında Allah’tan başka bir şey göremiyorum!) gibi sözleri, hep cezbe ânında söylenmiş ve söyleyenin imânından şüphe ettirecek türde “şathiyye”lerdir .
Meczûblarda bu ve buna benzer hallere sık sık rastlanır. Söyledikleri abuk sabuk, deli saçmasını andıran sözlerde sıradan insanların anlayamayacağı hakikatler gizlidir. Halkın gözünde ise meczûb, bir nevi velî telâkki edilen, gelecekten haber verebilen, bu yüzden de gönlü kırılmaktan çekiniien bir kimsedir.
Tasavvuf ehli bazı kimselerin, halkın teveccühünden kurtulmak için kendilerini meczûb gösterdikleri bilinir. İşte bu gibilerine, kendilerini meczûb gösteren akıllı anlamında “âkil-i meczûb-nümâ” denir.