Meddah (arpç. s.)
Sözlükte (Abaratılı olarak) Çok çok medheden, sena eden. Edb: Taklitli hikayelerle halkı eğlendiren hikayeci.
Meddahlar gösterilerini yalnız kahvelerde ve halk arasında değil saray çevrelerinde de yaparlardı. Asırlarca çok tutulan bir sanat dalı olmasına rağmen metinleri yazıya geçmemiştir. Mecmua-i fevaid adlı yazma eserde, Meddahlar ve anlattıkları hikayeler hakkında önemli bilgiler vardır.
Muhtelif şahıs, şive ve hayvanları taklit etmek suretiyle hikâye veya fıkralar anlatarak halkı güldüren sanatkârlar hakkında kullanılan deyim.
İslâm ülkeleri arasında çok eski ve yaygın bir geleneğe sahiptir. Arablar arasında “makame” adıyla eskiden beri vardır. Ancak onlar bizim meddah dediğimiz sanatkârlara “kassas” derler. İranlılar meddah tarzında hikâye anlatan ve taklit yapanlara “nakkal” veya “kıssahan” adını verirler. Meddahlar sadece güldürmek maksadıyla oynamaz, bazıları da acıklı, üzücü olayları dramatize ederler. Bunlar arasında Kerbelâ olaylarını anlatanlara “ruzehan”, Hz. Muhammed’in ailesinin başından geçenleri bir sahnede canlandıranlara da “perdedâri” denir.
Meddahlar bazı sürükleyici, heyecanlı maceraları ihtiva eden hikâyeler de anlatırlar. Dede Korkut hikâyeleri, Köroğlu Destanı gibi Türk destanları yanında Hamzanâme, Hz.Ali, Battal Gazi ve Kerbelâ olaylarına ait menkıbeler, Şehname’den bölümler, meddahların anlattığı hikayeler arasında yer alır.
Meddahların belli başlı iki aracı vardır: Biri omuzuna attığı mendil, öteki elinde tuttuğu stpasıdır. Mendili, anlattığı hikâyede temsil ettiği kişinin kimliğine göre kullanılır. Sopa iie de oyunu başlatır, seyirciyi susturur, at, süpürge, tüfek, kılıç vs. gibi araçlar yerine kullanır. Oyunun sonunda da anlatılan kıssadan alınacak ders belirtilir.