Mekruh. Lugat manası itibariyle istenmeyen ve sevilmeyen iş demektir.
Fakihlerin çoğunluğuna göre Allah ve Rasûlü Hz. Muhammed tarafından yapılmaması-kesin olmayarak-istenilen bir iştir. Mekruh da yasak edilmiştir, ancak haram manâsında yasak edilmediğine dair bîr işaret bulunacaktır.
Bu tarif ve açıklama fakihlerin çoğunluğuna göredir. Hanefiler ise, haramın, kat’i delil ile yapılması istenilen bir şey olduğunu, zannî bir delil ile yapılmaması istenilen şeyin de mekruh adını aldığını söylerler. Hanefîlere göre mekruh iki kısma ayrılır:
1) Tahrimen mekruh,
2) Tenzihen mekruh.
Birincisi: Harama yakın gözüken mekruhlardır. Bunları yapmak azâbı gerektirir. Gün batarken namaz kılmak gibi… bu vâcibin karşıtıdır.
İkincisi: Helâl veya mübah olan işlere yakın gözüken, yahut, yapılmaması yapılmasından daha iyi olan işlerdir. Yapılması halinde azâbı gerektirmez ve fakat terkinde sevab vardır. Meselâ, Şafiî mezhebinde, yalınayak namaz kılmak “müstehab” (sevilir bir iş) olmakla birlikte, Hanefî mezhebinde “tenzihen mekruh”tur; yani, mümkün mertebe yalınayak namaz kılmamalıdır. tenzihen mekrûh da mendûbun karşıtıdır.