Mersiye (ar. i.) Ölen birisinin arkasından duyulan teessürü ve o kişinin iyi taraflarını anlatan lirik şiire denir.
Divân edebiyatı nazım türüdür. Bu türün ilk örnekleri Arab ve İran edebiyatlarında görülür. Mersiyelere Arablar “nahv“, eski Türkler “sagu” derlerdi. Türk halk şiirinde mersiyeler koşma tarzında yazılır ve “ağıt” adı ile anılırlar.
Mersiyeler gazel, kaside, muhammes, müsaddes, terci-i bend, terkib-i bend ve kıt’a gibi nazım şekilleriyle yazılırlar. En yaygını terkib-i bend şeklinde yazılanlardır.
Mersiyeye başlanırken genellikle dünyanın geçici, aldatıcı ve boş olduğu söylenir. Sonra ölen kimse için duyulan üzüntü ve acıyı dile getirenler ve ölenin özelliklerini, yiğitlik, cömertlik ve meziyetlerini anlatanlar olmak üzere ikiye ayrılabilirler. Ancak her iki durum bir mersiyedede birleşebilir.
Tekke Edebiyatî’nda, bilhassa Bektaşî Edebiyatı’nda Ehl-i Beyt aşkını ifade eden şiirler arasında “Hz. Hüseyn” aşkı ve ıztırabı ile yazılan şiirler önemli yer tutar. Divan Edebiyatı şâirlerimizden Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süadâ‘sı edebiyatımızda bu konuyu işleyen önemli bir eserdir. Kâzım Paşa’nın Mekalid’i Aşk‘ı baştan sonra mersiyelerden meydana gelmiş bir eserdir. İbnürreşad Ferruh’un Kerbelâ‘sı, Mualiim Feyzi’nin Mâtemnâme‘si, Osman Şems’in Mersiye-i Seyyidü’ş-şühedâ‘sı, M. Asım’ın Nâle-i Uşşak-ı Kerbelâ şehidi hakkında yazılmış eserlerden birkaçıdır. Şeyh Mevlevî, Şeyh Zekâi, Şeyh Müştak, Kâmi-i Amidî, Osman Nevres, Leylâ Hanım? Hilmi Baba, Kâzım Paşa divanları, mersiyeleriyle zengindir.
Türk şiirinde mersiyenin ilk örneği Divan-ü Lügati’t-Türk’de yer alan dörtlükler halinde yazılmış Alp Er Tunga Sagusu‘dur.
Bakî’nin Kanuni, Taşlıcalı Yahya’nın Şehzade Mustafa, 19. yüzyılın ikinci yarısında Abdülhak Hamid’in karısı Fatma Hanım için yazdığı (Makber) mersiyeleri, bu sahada yazılmış en büyük eserler arasında kabul edilirler.
Mersiye Örneği: Şehzade Mustafa Mersiyesi – Taşlıcalı Yahya