“Şâir” kelimesinin çoğulu olan “Şuarâ” Kur’ân-ı Kerîm’de 26. sûrenin adıdır. 224-226. âyetlerinde şâirlerden bahsedildiği için bu adı almıştır. Mekke’de nazil olup 227 âyettir. Bakara’dan sonra âyet sayısı en fazla olan suredir.
Şuârâ Sûresi’nde Hz.Muhammed’in, kâfirlerin inkârcılıkta ısrar etmelerinden duyduğu üzüntüye işaret edildikten sonra Hz Musâ ile Firavun arasında geçen olaylar, Hz. Musa’nın gösterdiği mucizelerle,, Firavun’un sihirbazlarını âciz brakması ve sihirbazların imana gelmesi etraflıca anlatılır. Sonra ibrâhim, Nûh, Hûd, Sâiih, Lût ve Şuayb peygamberlerden her birinin kendi kavimlerinin inkârcılarına karşı verdiği mücadeleler, inkâr ve kötülükte ısrar edenlerin uğradıkları felâketler ayrı ayrı anlatıldıktan sonra “Bunda bir ibret vardır; ama yine de çokları mü’min olmazlar. Şüphesiz senin Rabbin, üstün olan merhametli olan gerçekten O’dur.” mealindeki iki âyet tekrar edilir. Daha sonra Kur’ân-ı Kerîm’in açık bir Arabça lisan ile Cebrâil vasıtasıyla Hz.Muhammed’in kalbine indirildiğinde şüphe bulunmadığına dikkat çekilir ve buna inanmayanlar tenkid edilir. Sonra hitap Resûlullah’a (ve onun şahsına ümmetine ) yöneltilerek Allah’a ortak koşmaması, yakınlarını ikaz etmesi, mü’minlere kanat germesi, Allah’a dayanıp güvenmesi emredilir. Sure, azgınlara önder olan ve yapmadıkları işin lâfını eden şâirleri tenkid eden ve inanıp iyi işler yapanların onlar gibi olmadığını belirten âyetlerle sona erer.