Bir veya birkaç şeyi, benzetme amacıyla karşılaştırmıya ve birbirleri arasında bu yönden ilgi kurmaya teşbih denir.
Teşbihi mecazla karıştırmamak gerektir. Çünkü teşbihte kelime gerçek anlamından başka bir anlam ve kavramda kullanılmaz. İleride görüleceği üzere istiare, kuvvetli bir mecazdır. Fakat teşbih, mecaz olmamakla beraber, istiarenin temelini teşkil eder. Bu sebeple önce teşbihi tanımak lâzımdır. Teşbihin kısa yoldan tarifi, bir şeyi bir şeye benzetmektedir. Yalnız burada unutulmaması gereken şey, daima zayıf olanın kuvvetli olana benzetileceğidir. Hasan tilki gibi bir çocuktur, cümlesinde Hasan, kurnazlık yönünden, kendisinden daha güçlü olan tilkiye benzetilmiştir. Çünkü tilkinin kurnazlığı, Hasan’ın kurnazlığından daha kuvvetlidir. Dikkat edilirse örnekteki bütün kelimeler, gerçek anlamlarında kullanılmışlardır.
Bir teşbihte dört öğe (unsur) vardır. Bu öğelerin ikisi esas, ikisi de tâli’dir. Esas öğeler benzeyen ile kendisine benzetilen‘dir. Tâli yani ikinci derecedeki öğeler ise benzetme edatı ile benzetme yönü‘dür. Şimdi bunları bir örnek üzerinde ayrı ayrı görelim:
“Ali aslan gibi cesurdur.” cümlesinde:
- Ali, benzeyen (Müşebbeh);
- Aslan, kendisine benzetilen (Müşebbehünbih);
- Gibi, benzetme edatı (Edat-ı teşbih);
- Cesurdur, benzetme yönü (vech-i şebeh).
Eğer bir benzetmede bu öğelerin dördü de bulunursa, böylesi benzetmelere geniş benzetme (mufassal teşbih) denir. Şu halde “Ali aslan gibi cesurdur.” cümlesindeki benzetme, geniş benzetmedir.
Bir benzetmede esas öğeler bulunur da tâli öğeler bulunmazsa, o benzetme Teşbih-i beliğ (güzel benzetme) adını alır. Meselâ yukarıdaki geniş benzetmenin tâli öğeleri olan benzetme edatiyle benzetme yönünü atıp, sadece “Ali aslandır.” dersek, teşbih-i beliğ yapılmış olur.
Şu halde Teşbih-i beliğ, benzetmenin esas öğeleriyle, yâni benzeyen ve kendisine benzetilen ile yapılan benzetmedir.
Benzetme edatı sadece gibi kelimesi değildir. Sanki, güya, tıpkı, daha v. b. gibi kelimeler de benzetme edatı görevinde bulunabilirler.
Teşbih-i beliğ (güzel benzetme), mufassal teşbih (geniş benzetme )ten üstün tutulur. Çünkü geniş benzetmede, belli bir maksada göre benzetme vardır. Halbuki teşbih-i beliğde maksat sınırlı değildir. Bu çeşit benzetmede benzeyen, kendisine benzetilenin bütün niteliklerini kapsar.
Benzetme edatının da benzetmedeki değeri değişir. Bazı edatlar benzetmenin değerini düşürür, yani mânâyı hafifletir; bazıları da kuvvetlendirir. Meselâ Hasan, yaptığı acayip hareketlerle bir deliyi andırıyordu, Hasan deli gibiydi, Hasan delinin tâ kendisidir, benzetmelerinde hafiften kuvvetliye doğru bir gidiş vardır.
Daha ve daha çok v.b. gibi kelimeler, benzetme edatı olarak kullanıldığı zaman, benzeyen, kendisine benzetilenden kuvvetli duruma gelir. Böylesi benzetmelere de teşbih-i tafdili denir. Meselâ “Celâl tilkiden daha kurnazdır.” benzetmesinde, Celâl’in kurnazlık bakımından tilkiden üstün olduğunu anlıyoruz.
Benzetme, benzeyen ya da kendisine benzetilenin tek veya çok oluşlarına göre değişik durumlar gösterebilir. Meselâ “A,B, C, D aslan gibidir.” dediğimiz zaman, benziyeni çoğaltmış oluyoruz. Bu örnekte görüldüğü gibi, benziyen tek, kendisine benzetilen çok; benziyen de kendisine benzetilen de çok, veya benziyen de kendisine benztilen de tek olabilir.
Bnzetmede mantıkî ilişki bulunması şarttır. “Teşbihte hatâ olmaz.” şeklinde bir söz vardır. Teşbihte hatâ olur, fakat hatâ yapılmamalıdır. Meselâ “L., eşek gibidir.” denmez.
Şu beyitteki benzetmeleri bulalım :
Deryâ-misâl askerin içre alemlerin
Feth ü zafer sefinesine açtı bâdbân
Baki
Birinci mısrada, asker, uçsuz bucaksız denize benzetilmiştir. Bu askerin ortasında dalgalanan bayrak da (bayrak, alem kelimesiyle ifade edilmiştir) ikinci mısradaki fetih ve zafer gemisinin açılmış yelkenlerine benzetilmiştir.Temsilî teşbih
, Teselsülî teşbihBenzetmenin iki şekli daha vardır. Bunlardan birisi temsilî teşbih, öteki de teselsülî teşbih‘tir.
a) Temsilî teşbih: Bu teşbih, benziyenin bütün niteliklerinin ve durumlarının hepsini, bir tek kendisine benzetilende toplamak suretiyle yapılan benzetmedir.
Başka bir söyleyişle, kendisine benzetilen, benzeyenin bütün nitelik ve durumlarını temsil eder. Tevfik Fikret’in Hayat başlıklı şu manzumesini, temsilî teşbih bakımından bir kere daha okuyalım :
Nedir bilir misin oğlum? Önünde harelenen
Şu mavi safhaya bak, şimdi ansızın seni ben
Tutup da fırlatıversem onun derinliğine.
Düşün biraz ne olur? Korku bilmesen de yine
Tahammül eyliyemez, çırpımran, ağlarsın;
Zavallı kollarının hükmü yok ki kurtarsın,
O mavi şey seni yuttukça haykırır, bağırırsın
Fakat halâs olamazsın; omuzlarından ağır,
Demir, haşin iki el muttasıl itip zedeler,
Ve çare yok, ineceksin… Bu işte ömr-i beşer!
Bu manzumesinde Tevfik Fikret, hayat‘ı denize düşen âciz ve zavallı bir çocuk‘a benzetiyor. Denize fırlatılan bir çocuğun çeşitli durumlariyle hayat temsil ediliyor.
b) Teselsülî teşbih: Bu teşbih de benzeyen‘in bir tek niteliği için, çeşitli kendisine benzetilenler bularak yapılan benzetmedir. Aşağıdaki örnek teselsülî teşbihi göstermektedir:
Alp dağları, insana yalnız şimal masallarının korkunç ve acayip kahramanlarından bahsetmez, bu muhip silsile, beşeriyetin alınyazısında en kat’î, en keskin satırlardan biridir. Bazı müverrihlerce Roma’nm hisarlarını, bazılarınca Lombardiya cennetini beklemek için çömelmiş muazzam sed şeklinde tasavvur ve telâkki olunan bu dağlardır ki uzun, yırtıcı ve aman vermez bir boğuşmadan sonra Avrupa milletlerinin mukadderatını tayin etti…
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Bu paragrafta:
- Benzeyen: Alp dağlarının heybetliliği.
- Kendisine benzetilenler:
a) Dev kümeleri, b) Set, - Benzetme yönleri:
a) Roma’nın hisarlarını veya Lombardiya cennetini bekleme, b) Menedî âlemle vahşi âlemi ayırma.
Görülüyor ki benzeyen‘deki heybetîilik niteliğini anlatmak için birden fazla kendisine benzetilen kullanılmış. İşte böylesi benzetmelere teselsülî teşbih denir.
Temsilî teşbihle teselsülî teşbihi birbirine karıştırmamak için, şuna dikkat etmek gerektir: Temsilî teşbihte, benzeyenin bütün vasıflarını taşıyan bir tek kendisine benzetilen vardır. Teselsülî teşbihte ise, benziyenin bir tek vasfım anlatmak için, birden fazla kendisine benzetilen bulunur.
Benzetmenin edebiyatta rolü çok büyüktür. Sanatçının hayalinin heykelini teşbih yapar. Tasvir denen sözle resim yapma sanatının tutunduğu en kuvvetli kök, teşbihtir. Bu böyle olmakla beraber, beylik ve basmakalıp benzetmelerle yazı yazmak, faydasız ve değersiz bir çaba olur. Benzetmeler, gereksiz olarak kullanılmadığı ve orijinal oldukları takdirde yazıya büyük değer kazandırırlar.