Mucize (Ar. i.)
Arabça acz kökünden gelen icâz mastarından türetilmiş bir ism-i faildir. “Aciz bırakan şey”, “Benzerini yapmaktan insanın âciz kaldığı şey” “Hârikulâde olay”, “Tabiatüstü hadise” gibi manâlarda kullanılmaktadır.
Peygamberlerin peygamberliklerini isbat edici bir delil olarak ele alınan mucize, kelâm ilminde bir ıstılah olarak şöyle tarif edilmektedir: “Münkirlere meydan okuduğu bir sırada peygamberlik iddia eden zatın elinde, tabiat kanunlarına aykırı olan bir hadisenin —benzerini getirmekten münkirleri âciz bırakacak şekilde— vuku bulmasıdır.”
İslâm inancına göre mucize, peygamberlerin kendi fiilleri değildir. Onların gerçek peygamber olduklarını fiilen tasdik manâsını ifade etmek üzere bizzat Allah tarafından peygamberlerin elinde yaratılan işlerdir ki bunlar doğrudan Allah’ın fiilleridir.
Kur’ân-ı Kerîm’de zikri geçen birçok âyette diğer peygamberlerin mucizeleri anlatılmaktadır: Hz. Musa’nın Asâ’sı: Yere bırakınca büyük bir yılan olup etrafındaki sihirbazların yılan görünümdeki âlât ve edevâtını yutar. Tekrar ele alınca eski şekline dönüp Asâ olur. Yere vurunca yerden su fışkırır. Hz. İsâ ölüleri diriltir.
Hz.Süieyman Sebe’ Melikesi Belkıs’ın tahtını celbeder, Hz. İbrahim ateşe atılır ve yanmaz…
Hz.Muhammed’in mucizelerine gelince, kelâmcılara göre bunlar mutlak manâda üç kısma ayrılırlar:
- Her asırdaki, akıl sahibi insanlara hitab eden Aklî ve Manevî mucize. Bu mucize Kur’ân-ı Kerim’dir.
- Peygamberin devrindeki insanların duyu organlarıyla müşahede ettiği tabiatüstü hadiseler ki bunlara Hissî Mucizeler denmektedir.
- Peygamber tarafından haber verilen, geçmişe ve geleceğe dair hâdiseler. Bunlara da Haberi Mucizeler adı verilmektedir.
Hz. Peygamber’in en büyük mucizesi olan Kur’ân’ı Kerîm’in mucizelik vasfı her devirde akıl sahibi ve düşünen, idrak eden insanlar için kabul ve itiraf edilen bir vasıftır. Kıyamete kadar da böyle devam edecektir.
Hz. Peygamber’in hissî mucizeleri ise, zatı ile ilgili olanlar ve zatının dışında olanlar diye iki kısımda mütalaa olunmaktadır: Zatı ile ilgili olanlar, baba ve annesi tarafından, (nurunun) sulbüne ve rahmine intikal ettiği kimselerin alnında parlaması, geçmiş mukaddes kitaplarda kendisinin maddî ve manevî vasıfları ile zuhur edeceği zamanın haber verilmesi ve ona tâbi olacaklarla, taraftarlarının anlatılması, yüksek vasıftaki yaratılışı, mütenasip endam ve uzuvları, yüce ahlâkı ve örnek davranışları, gibi hususlardır. Zatının dışındaki hissî mucizeler ise, ayın ikiye ayrılması (inşikak-ı kamer), ağacın yürüyüp gelmesi, taşın konuşması, ağaç kütüğünün inlemesi, devenin halinden yakınması, kızarmış koyun etinin zehirli olduğunu haber vermesi ve bulutun daima onu gölgelendirmesi gibi hadiselerdir.
Üçüncü gurup haberî mucizelere örnek olarak da Kur’ân ve hadîslerde geçen maziye ve istikbale ait bir takım haberlerdir ki bunları diğer Ehl-i Kitab ile ihtilâtı olmamış ümmî bir zatın haber vermesi mucizenin ta kendisidir. Kısa vadeli haberler zamanı gelince aynen vuku bulmuştur. Siyer ve İslâm Tarihi kitapları bu konuda tafsilat ihtiva etmektedirler.
İnsanın akıl ve idrak sınırlarını aşan, tabiat kanunlarının dışında, mucize denilen bir hadisenin mümkün olup olmadığı hususu zamanımıza kadar münakaşa edilegelmiştir. Mikrofizik alanından başlamak üzere determinizmin geçersizliğini isbat ve kabul eden indeterminist görüş, mucizenin imkânını ortaya koyan bir görüş olarak ele alınmaktadır.