Mûcizenin, bir peygamberin kendisine inanmayanları ilzam etmekten başka gayeleri de vardır. Mucize her ne kadar, insan aklının alamayacağı fevkalâde hadiseler ise de onların, bu fizik âlem içerisinde gerçekleştiklerini unutmamak gerekir. Çünkü peygamberler, sadece manevî terakkiyâtın öncüleri olmakla kalmamış, aynı zamanda, mucizeleriyle maddî terakkiyâtın da rehberliğini yapmışlardır. Kur’ân-ı Kerim’de eşyanın isimlerinin Hz.Adem’e öğretildiği, cin ve meleklerin Adem’e secde etmeğe çağrıldığı ve fakat melekler secde ettiği halde şeytanın secde etmediği hatırlatılır. Bu âyetler, kainatta mevcud bulunan maddî nevilerin, bu nevilerin manevî mümessil ve müekkillerinin (yani fizikî gerçeklerin ve bunların bir bütün teşkil etmeleri için gereken fizik ve metafizik kanunların) büyük bir kısmının insanlığın emrine verildiğini ve onun kabiliyetlerinin istifadesine musahhar kılındığını hatırlatmakla beraber, beşerin kendi gerçeğini isbat yolunda karşılaşacağı güçlükleri de ihtar etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm Hz.Adem’in şahsında bütün insanlığa hitabederek ve geçmiş peygamberlerin, o gün için anlaşılamayacak akıl üstü mucizelerini anarak, insanlığa bir nevî şöyle bir hitapta bulunuyor: “O peygamberler nefislerini temizlediler. Biz de onlara şu şu nimetlerimizi mucizeler suretinde taddırdık. Haydi! Sizler de ilminizi ayıklayın, kainattaki gerçeklerden ve kanunlardan istifade ederek, ateşte yanmayan İbrahim’in gömleğini (Amyantlı elbiseler) giyin. Bir günde bir aylık mesafeyi katedip uzaktaki ses, görüntü şekil ve maddeleri aktarın —Hz.Süleyman’ın tahtının havada süratle Seyri ve Yemen’deki Belkıs’ın tahtının bugünkü İsrail’e bir anda getirilmesi gibi— Asâ-yı Musa gibi yer katmanlarına nüfuz ederek oradan hayatî ihtiyaçlarınızı ve sular çıkarın (sondaj makineleri gibi), timinizi geliştirip, insan gerçeğini kavrayarak ölüme muvakkat hayat rengi verin (Hz. İsâ’nın mucizesi). Çünkü madde ve manâ bütün gerçeği ile size musahhar kılındı. Sizin istifadenize verildi. Ama unutmayınız, bu âlem olumlu ve olumsuz kanun ve kuvvetlerin birlikte bulunduğu bir ortamdır (Melekler secde ettiği halde şeytan etmedi ). Sizin kainâta hükmetme çalışmalarınızda, mahvınıza sebeb olucak kanun ve kuvvetler de mevcuddur. İyi bir ayıklama ile kainatın gerçek ve külli kanunlarını keşfederek mucize kudretindeki nimetlerden istifa edin, uçaklarınızı havada yürütün, atmosferde yanmamak için eğimli çıkış yollarını bulup göklere doğru seyredin. Ses ve görüntü alma cihazlarını bulup bunları celbettiğiniz gibi maddeyi olduğu gibi aktarmaya çalışın (Hz. Süleyman, Belkıs’ın tahtını olduğu gibi celbetmiştir). Nasıl ki Resulümüz ve kulumuz Muhammed’e taş toprak, ağaç ve pişmiş et vs. cevap vermişler ve onunla konuşmuşlar, siz de madde ile iletişimde bulunabilir ondan istifade edebilirsiniz. Ey Adem oğulları! Bizim hikmetlerimizi, birlik ve azametimizi anlamanız için her haliyle emrinize musahhar edilmiş şu kainâttan kendi gerçeğinizi kullanarak istifade edin!”
Evet, aya gitmek küçük bir hadise iken, Jules Verne’nin hikayelerinden istifade etmiş olan insan, elbette bu mucizelerin gerçeğini anlamaya ve onu taklid etmeye kalkışacaktır ve bu onun hakkıdır. Kaldıki her mucize aynı zamanda beşerin ilimde ve fende hangi noktalara ulaşacağına da işaret eder. İnsanın o hususta elde edeceği neticelerin son safhasını gösterir.