Mükreh (Ar. s.)
Kendi iradesi dışında bir sözü söylemeye veya bir fiiii işlemeye zorlanan kimse demektir. Zorlayana ‘mükrih” denir. Mükreh herhangi bir nususu ikrara zorlanmış ise, bu ikrara hukukî sonuç bağlanmaz. Hanefîlere göre, mükrehin, feshe ihtimali olmayan evlenme ve boşama gibi hukukî muamelelerdeki beyânı hukukî sonuç doğurur; feshe ihtimali olan alım-satım gibi hukukî muamelelerdeki beyanı ise, sözleşmenin meydana gelmesini sağlamakla beraber bu tür sözleşme sahih değildir (bâtıl olmamakla birlikte fâsiddir). İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre ise, ister evlenme boşama ister alım-satım türündeki hukukî muameleleri yapmış olsun, mükrehin irade beyanına hukukî sonuç bağlanmaz. Mükrehin yaptığı fiillere geiince, bunlar zaruret esnasına göre değerlendirilir: İçki içme gibi, susuzluktan ölecek kişi için mubah ve hatta vâcib olan bir fiil ise, dünyevî ve uhrevî cezası düşer; başkasının canına kıymak gibi asla ruhsatı olmayan bir fiil ise, dünyevi ve uhrevî cezasına çarptırılır.
Mükrehin, küfür (Allah’ı inkar) sözünü söylemesine bizzat Hz. Peygamber tarafından müsaade olunmuştur. Nitekim sahih haberlerle şu olay naklolunmaktadır: Ammâr b. Yâsir, şiddetli işkence tehdidi aitında küfür sözünü söylemiş, müşriklerin ilâhlarını övmüştü. Daha sonra üzüntü içinde Hz. Peygamber’e durumu anlatınca, “O anda kalbini nasıl buldun? diye sormuş, “Tam bir iman içindeydi” cevabını verince, Rasûlullah “Bir daha tekrarlarsa aynı şeyi yap” buyurmuştur. Kur’ân-ı Kerîm de
مَن كَفَرَ بِاللّهِ مِن بَعْدِ إيمَانِهِ إِلاَّ مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالإِيمَانِ وَلَكِن مَّن شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِّنَ اللّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Her kim imanından sonra Allah’a küfrederse kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan başka ve kim küfre göğsünü açarsa, onların üstüne kesinkes Allah’tan bir gazap iner ve onlara büyük bir azap vardır. (Nahl sûresi/106. ayet ve Meali)
Hz. Peygamberin verdiği ruhsatı te’yid etmiştir. Ancak bu konudaki ruhsatın kullanılmaması, kullanılmasından daha üstün tutulmuştur.