Mut’a Nikâhı
Sözlükte “kendisinden faydalanılan şey” anlamına gelen mut’a, bir fıkıh terimi olarak, boşanma veya evliliğin feshinden sonra kocanın, kadına verdiği elbise ve benzeri hediyeye denir. Ayrıca bir ücret karşılığı, belirli bir süre için yapılan nikahlanmaya da mut’a denmektedir.
Mut’a nikahı; Bir kimse, aralarında evlenme engeli bulunmayan bir kadına; “Şu kadar para karşılığında şu kadar süre senin cinsel yönlerinden yararlanayım” veya “şu kadar para karşılığında beni cinsel yönlerinden yararlandır” diyerek teklifte bulunsa, kadın da kabul etse “mut’a nikâhı” söz konusu olur.
Bir kısım Şiî fakihin dışında, Dört mezhep imamına ve sahabe çoğunluğuna göre mut’a nikâhı ve bunun benzerleri haramdır ve bâtıldır. Mut’a nikahı ve belirli bir zaman için kıyılan nikah batıldır. Mü’minûn sûresinin mealen
6. “Ancak, eşleri ve sahibi bulundukları cariyelerine karşı durumları başka; çünkü bunlarla ilişkileri yüzünden kınanmazlar.”
7. “Kim de bundan ötesini ararsa işte artık onlar haddi aşanlardır.”
âyetlerinin vahyinden sonra, mut’a nikahı haram kılınmıştır. İbn Abbas, şöyle anlatmaktadır:
“İslâm’ın evvelinde mut’a vardı. Kişi, tanımadığı bir beldeye gelince, oradan yerli bir kadınla, kalacağını tahmin ettiği müddet miktarınca nikah yapardı. Kadın, böylece onun eşyasını muhafaza eder, gerekli işlerini görürdü. Bu hal, “Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımlarına ve câriyelerine karşı müstesna, bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar.” (Mü’minûn, 6) meâlindeki âyet nazil oluncaya kadar devam etti. (Bu âyet gelince mut’a haram ilân edildi.)” (Tirmizî, Nikâh, 27)
Ayrıca Hz. Ali, “Rasûlüllah aleyhissalâtu vesselâm, Hayber Gazvesi günü, kadınlarla mut’ayı, ehlî eşek etlerinin yenmesini haram kıldı.” demiştir (Buhari, Megazi, 38; Müslim, Nikâh 29; Nesai, Nikah, 71). Hz. Ömer de, hilafeti döneminde mut’a nikahını zina gibi kabul ederek, yasaklamıştır. (İ.P.)