Nasara (Ar. i.)
Nasrânî kelimesinin çokluk şeklidir. Hıristiyanlar demektir. Kur’ân-ı Kerim’de hıristiyanları ifade için kullanılmıştır. Nasârâ ehi-i kitabdır. Kendilerine, Hz.İsâ vasıtasıyla İncil verilmiştir. Hıristiyanlık, coğrafî bölge olarak Orta Doğu’da ortaya çıkan bir din olmasına rağmen batıda, özellikle Roma İmparatorluğu sahasında yayılan bir dindir. Ortodoks kabul edilen hıristiyanlığın batıdaki hakimiyetine karşılık, çeşitli konsillerdeki fikirleri sebebiyle reddedilen ve rafizî sayılan monofizit kiliseler şarkta barınabilmişlerdir. Rum kelimesinin garp hıristiyanlarına tekabül etmesine karşılık, Nasârâ daha ziyade şarkta, İslâm hakimiyetindeki hıristiyanlar için kullanılmaktadır. Kur’ân’da , gerek peygamberleri ve gerekse kendileri hakkında çeşitli vesilelerle bilgi verilen Nasârâ, bütün Hıristiyan cemaatıdır. Onların Hz. İsa’nın kendilerine bildirdiği ilâhî hakikatleri değiştirerek, İsâ’yı da ilâh edindikleri Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem’i de tapınma konusu yaptıkları bildirilmektedir. İslâmiyet gelmeden önce, Arabistan’a Hıristiyanlık, Suriye ve Irak yolu ile girmiştir. Arablar arasında hıristiyanlık Gassanîier’m bu dini kabul etmeleri ile başlamıştır, özellikle Nesturî misyonerleri ile başlayan ve gelişen hıristiyanlık, ilk önce Hire’ye gelmiştir. Nesturîliğin yanında, Monofizit Hıristiyanlık da bu bölgede yayılmıştır, Necranlılar da 400 yıldan önce hıristiyanlaştırılmışlardır. Hıristiyanlar, diğer din mensubları gibi, İslâm topraklarında, aynı tarihlerde batıda hiç rastlanmayan dinî bir tolerans içinde yaşamışlardır. Diğer Kitab ehli gibi Nasârâ da İslâm hukukunun zırnmîierle ilgili hükümlerine tâbi idiler. Dinî hürriyetleri mevcuttu. İbadet mahallelerine dokunulmamıştı. Peygamberimiz devrinde, onlarla çeşitli muahedeler yapılmıştı. Bunlar arasında en meşhuru, Necran hıristiyanları idi ki oniarla yapılan muahedeye göre, bazı yükümlülükler karşılığı dinlerinde serbest oldukları, can ve mal güvenliğinin sağlandığı belirtilmektedir (bk. Zımmî).