Nefs-i Mutmainne
İtmi’nâne eren nefs; mutmain olan, mânevî doyuma, sükun ve huzura ulaşmış olan nefs demek olup, tasavvufta “kötü sıfatlardan arınmış, güzel ahlâk ile bezenmiş ve Ma’rifetullah’ı ihtiyar ederek (bk. Ma’rifetullâh), Mâsivânın (Allah’tan başka her şeyin) esâretinden kurtulmuş, Allah’a kavuşmanın ve O’nun rızasını kazanmanın huzur ve saadetine ulaşmış olan nefs’e Nefs-i mutmainne denir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de bu nefs hakkında şöyle buyurulmuştur: “Ey Nefs-i mutmainne! Dön Rabbine, sen O’ndan hoşnut, O senden hoşnut olarak; benim (sevdiğim) kullarımın arasına katıl ve Cennet’e gir!” (Fecr suresi/27—30.ayetler).
Müfessir Hamdi Yazır, bu âyetin tefsiri münâsebetiyle şu bilgileri vermiştir: “… Demekki Nefs-i mutmainne, haddi zatında istikrarı olmayan ve kendileri ihtiyaçtan kurtulmamış bulunan” sebebler-müsebbebler silsilesinden geçip bizzat müessir olan, Ma’rifet’in (Allah’ı tanımanın) en yüksek noktasına ulaşarak O’nu tanımak gayesinde karar kılan, var olmakta ve şâir hallerinde O’ndan başkasına muhtaç olmaktan kurtularak O’na ancak O’nun için tevhid ve ihlâs ite bağlanan nefs demektir ki, bu tarifin özü, … nefsini hayvânî tabiattan, Nefs-i emmâre engelinden, Nefs-i levvâme melâmetinden, Mâsivâya esâret bağlarından kurtarıp, Allah yolunda mal ve canı ile yetişebildiği hayrı yapacak hakiki hürriyeti kazanmak kararıdır.”