Nisâb (ar. i.)
Nasb kökünden gelmektedir. Nasb lûgatta; sınır, işaret, sınır veya hedefe dikilen işaret manâlarına gelmektedir. Istılahta ise: Zekâtın vücuduna alâmet olarak Şârî’ tarafından tesbit edilen muayyen bir miktardır.
Buna göre nemâ vasfına sahib olan mallar, mükellefin zarurî ihtiyaçlarının dışında, “Nisâb” denilen muayyen miktara ulaşırsa, o zaman zekâta mevzu olurlar, yani üzerlerinden zekât tahsil edilirler. Nisâb miktarının altında kalan bütün mallar zekattan istisna edilirler.
Dinen zengin olmanın asgarî sınırı diyebileceğimiz “Nisâb”, çeşitli zekât malları için ayrı ayrı olmak üzere Hz .Peygamber tarafından gösterilmiştir. Bu itibarla İslâm fakihleri —Toprak ürünleri ve madenler hâriç— bütün zekât mallarında nisabın şart olduğunda görüş birliğine varmışlardır.
Nisâb miktarı hadîslerden anlaşıldığına göre zekâtta nisab, 20 mıskal (80 gr.) altın veya 200 dirhem (640 gr.) gümüştür, Asli ihtiyaçlarından ve borcundan başka bu miktar altına gümüşe veya bunların değerinde mala veya paraya sahip olanlar zekâtla mükelleftir. Bu miktarın üstüne sınır yoktur.