Niyet (ar. i.)
Kalbin bir şeye karar vermesi, bir işin ne için yapıldığını bilmesidir. Yapılan bir vazife ile Cenâb-ı Hakk’a taatte bulunmayı ve Ona manen yaklaşmağı kasdetmesidir. Yapılan işlerin değeri, sevabları niyetlere göredir. O halde insanın niyeti hâlis olmalıdır, insan yapacağı ibadeti bilerek, şuuruna vararak yapmalıdır.
Niyet kalbe âittir. Böyle olmasına rağmen niyetin kalp ile yapılıp dil ile söylenmesi daha iyi görülmüştür. Meselâ niyet namazın şartlarından biridir. Bir kimse kılacağı namaza kalp ile niyet edip dili ile bir şey söylemese namazı yine caizdir. Ancak kalp ile niyet edip dili ile de “Şu vaktin farz veya sünnet namazına niyet ettim” demesi daha iyidir. Çünkü niyyet, ölü ve meyyit olan haletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur. Ve keza niyyette öyle bir hasiyet vardır ki O, seyyiâtı hasenâta (kötülüğü iyiliğe), hasenatı seyyiâta çevirir. Demek niyyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır. O da işin sadece Allah rızası için yapılmasıdır.
Aynı şey oruç ibadeti içinde geçerli olup, kalb ile niyet yeterlidir. Oruç için kalkılması da bir niyettir. Burada niyetin dil ile (msl. “yarınki Ramazan orucunu, Allah rızası için tutmaya niyet ettim.”) de yapılması mendubdur.