Abdülazîz Dihlevî
Abdülazîz b. Ahmed b. Abdirrahîm el-Ömerî el-Fârüki ed-Dihlevî (ö. 1239/1824) Şah Veliyyullah ed-Dihlevî’nin oğlu, Sirâcü’l-Hind unvanıyla tanınan müfessir ve muhaddis. Delhi’de doğdu (1159/17461. Hindistan’ın meşhur hadis ve kelâm âlimi, aynı zamanda Nakşibendî tarikatının şeyhi olan babasının Hint müslümanlan arasındaki üstün mevkii sebebiyle iyi bir tahsil gördü. Daha çocuk denecek yaşta iken Kurân-ı Kerim’i ezberleyerek tecvid ve kıraat öğrendi. On bir yaşına geldiği sıralarda, babası tarafından görevlendirilen iki hocanın yanında eğitim gördü. Başta Kütüb-i Sitte olmak üzere el-Muvatta, Mişkâtü’l-Meşâbîh, Semâ’ilü’t’Tirmizî gibi eserleri ya bizzat babasına okudu veya babasının huzurunda okunurken dinledi; sonra da ondan bu kitapların rivayet iznini aldı. Henüz on altı yaşında iken tefsir, hadis, fıkıh, usul, akaid, kelâm, mantık, cebir, geometri, astronomi, tarih ve coğrafya gibi ilimler alanındaki geniş bilgisiyle herkesin dikkatini çekti. 1762’de babasının ölümü üzerine, dedesinin adını taşıyan Rahîmiyye Medrese-si’nde babasının yerine ders okutmaya başladı. Bir yandan eser yazıyor, diğer yandan davet ve irşad görevlerini yürütecek müridler ve öğrenciler yetiştiriyordu. Fakat yirmi beş yaşına girdiği zaman birbiri arkasından gelen başta körlük, cüzzam ve alaca hastalığı olmak üzere birçok hastalıkla mücadele etmek zorunda kaldı. Bu yüzden medresedeki derslerini başkalarına devretti; fakat kitap yazmayı, salı ve cuma günleri vaaz edip fetva vermeyi hayatının son günlerine kadar aralıksız sürdürdü. 1824’te hastalığı ağırlaşınca nakit parasını vârisleri arasında paylaştırdı; giydiği elbiseden kefen yapılmasını vasiyet etti. Bir müddet sonra da vefat etti ve Delhi’de babasının yanına gömüldü.
Abdülazîz ed-Dihlevî ince uzun boylu, esmer, iri gözlü, gür sakallı olup atıcılık, binicilik, hüsnühat ve mûsiki sahalarında da maharet sahibi idi. Onun, İngiliz idaresindeki Hindistan’ın bir “Kâfir ülkesi” olduğu noktasında yoğunlaşan görüşleri, müslümanların İngiliz idaresine karşı direnmelerinde önemli rol oynamış, ancak İngilizler’in ilim ve tekniğinden faydalanılmasını da tavsiye etmiştir. Aynca müslümanların, gayri meşru olmamak şartıyla, İngiliz sivil idaresinden iş almalarının veya onlarla beraber çalışmalarının mahzurlu olmadığına dair fetva vermiştir. Onun cesur, serbest ve mâkul fikirleri Hindistan müslümanlan üzerinde derin tesirler icra etmiş ve onları peşinden sürüklemiştir. Ona göre, İslâm âleminde görülen kötülüklerin başlıca sebebi, müslümanların İslâm’ın temel kaynakları olan Kur’an’dan ve Sünnetten uzaklaşmalarıdır. Müslümanlar Kur’an ve Sünnete döndükleri ve İslâm’dan olmayan bütün bid’atları terkettikleri zaman gerçek kurtuluş yolunu bulmuş olacaklardır.
Eserleri (başlıca)
1- Teisîru Fethi’l- Azîz. Fatiha ve Bakara sûreleri ile Tebâreke ve Amme cüzlerinin Farsça tefsiri olan bu hacimli eserin büyük bir kısmı Hint ihtilâlinde kaybolmuştur. Bugün sadece iki cildi elde bulunan kitap Kalküta’da basılmıştır. (1248-1249).
2- Tuhfe-i İşnâ ‘Aşeriyye Leknev (255,1295). On iki imama bağlı Şîa inancını tenkit etmek için yazılan ve Hindistan Sünnî müslümanlannın Şîa’ya karşı en sert tepkisi olarak bilinen bu Farsça eser, Şiiler ile Sünnîler arasında şiddetli tartışmalara yol açmış ve Şiî müellifler, Şah Abdülazîz’e cevap olmak üzere muhtelif kitaplar kaleme almışlardır. Gulâm Muhammed b. Muhyid-din b. Ömer, Tuhfe’yi Arapça’ya çevirmiş. Mahmud Şükrî el-Âlûsî de onu el-Minhatü’l-ilâhiyye telhîşu tercemeti’t-Tuhfeti’l-işnâ caşeriyye adıyla ihtisar etmiştir. Eseri Muhibbüddin el-Hatîb, bir mukaddime ve bazı dip notları ilâvesiyle 1953’te Kahire’de neşretmiştir.
3- Bustânü’I-muhaddişîn Hadis kitapları bibliyografyası mahiyetinde olan bu tamamlanmamış Farsça eserde müelliflerin biyografilerine de yer verilmiştir. Kitap Ali Osman Koçkuzu tarafından aynı adla Türkçe’ye tercüme edilerek neşredilmiştir.
4- Ucâle-i Nâfi’a Hadis usulüne dair Farsça bir eserdir.
5- Sırrü’ş-şehâdeteyn Kerbelâ şehidteri hakkındaki bu eseri, müellifin talebelerinden Selâmetullah Farsça olarak şerhetmiştir.
6- Azîzü’l-iktibâs fî feza ‘ili ahyâri’n-nâs. Hulefâyi Râşidîn’in faziletlerine dair hadisleri toplayan bu eser Farsça ve Urduca tercümeleriyle birlikte neşredilmiştir.
7- Mîzânü’l-akâ’id Akaide dair Arapça bir eserdir.
8- Fetâvâ-yı Azîzî İki cilt olan bu Farsça eser, Dihlevi’nin fetvalarını ihtiva etmektedir.
Ayrıca mantığa, hikmete, rüya tâbirine ve çeşitli konulara dair birçok risalesi vardır.
Diyanet İslam Ansiklopedisi