Abdülbârî, Kıyamüddin Muhammed (1878-1926) XX. yüzyıl başlarında Hindistan’ın siyasî hayatında önemli rol oynayan Hintli müslüman âlim.
Leknev’de doğdu ve burada yetişti. Başta Abdülbâkl b. Ali el-Leknevî ve Aynülkudât el-Haydarâbâdî olmak üzere birçok hocadan ders okudu. 1891, 1903 ve 1912 yıllarında hacca gitti, bu arada Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli bölgelerini gezdi. Şerif Hüseyin’i ziyaret için gittiği Medine’de Seyyid Ali el-Vitrî. Seyyid Emîn Rıdvan ve Seyyid Ahmed el-Berzenci’den, Bağdat’ta da Nakîbüleşraf Seyyid Abdurrahman el-Keylâni’den hadis tahsil etti. 1913’te Müşir Hüseyin Kedvaî ile birlikte Encümen-i Huddâm-ı Kâ’be’yi kurdu. Bu arada Osmanlı idaresine 31 Ağustos 1914’te gönderdiği bir telgrafla, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmemesini, girerse İngilizler tarafında yer almasının uygun olacağını belirtti. Osmanlılar’a yardım edilmesini istemeyenlere karşı mücaddele verdi ve Osmanlı hilâfetini bütün gücüyle savundu.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Hindistan Hilâfet Hareketi’nin başlatılmasına ön ayak oldu, 1918’de Hint-Müslüman Birliği’nin kurulmasına öncülük etti. Ardından Mahatma Gandi ile bir ittifak temeli oluşturdu. 1919’da Merkezî Hilâfet Komitesi’nin teşkilâtlanmasına yardımcı oldu. Hilâfet hareketi 1920’ye kadar. Hindistan Millî Kongresi’nin yaptığı gibi, İngiliz hükümetiyle ilişki kurmama politikası takip etti. Bu yıllarda Hintli müslüman âlimler arasında büyük bir itibar ve nüfuza sahip oldu. 1919’da, kurulmasına ön ayak olduğu Cem’iyyet-i Ulemâ-yı Hind’in ilk başkanı seçildi. 1921-1922 yıllarında hilâfetin korunması hususunda politikacılarla görüş ayrılığına düştü. 1923’te eyaletlerin bağımsızlığı fikrinin yeniden gündeme gelmesi, onu Hint-Müslüman Birliği’nin bozulması pahasına, İslâm’ı müdafaaya şevketti. 1925’te İbn Suûd hareketine karşı Huddâmü’l-Haremeyn adıyla bir cemiyet kurarak Hindistan’da büyük bir protestoya öncülük etti ve bu kampanya sırasında Ocak 1926’da öldü.
Devrinin büyük âlimlerinden biri olan Abdülbârî, Hint cemiyetinin modernleşmesinin getireceği problemlere çözüm bulmaya çalışmış, ulemâ ve pîrlerin çocuklarının geleneksel eğitimin yanı sıra modern bilgilerle de donatılması için 1905’te Firengî Mahal’de el-Medresetü’n-Nizâmiyye’yi kurmuştur. Ayrıca sûfîlerin cehaletinin tasavvufu gölgelediğini ve onların şeriata bağlı olmaları gerektiğini ileri sürerek İslâm tasavvufunun sistemli bir şekilde öğretileceği bir medrese kurulmasını zaruri görmüştür. Onun bu düşüncesi, 1916’da Ecmir’de kurulan Bezm-i Sûfiyye-i Hind tarafından da hedef olarak seçilmiştir.
İslâm’ın müdafaası ve güçlenmesi yolunda siyasî ve kültürel faaliyetlerle dolu hareketli bir ömür geçiren Abdülbârî, Kâdiriyye-Rezzâkıyye ve Ciştiyye-Nizâmiyye tarikatlarına intisap etmiş, aynı zamanda Firengf Mahal ailesinin nüfuzlu bir pîri olmuştur. Aralarında Muhammed Ali ve Şevket Ali’nin de bulunduğu tanınmış birçok politikacı onun müridleri arasında yer almıştır. Eğitim ve öğretimle meşgul olmuş, birçok talebe yetiştirmiş, bu arada yüzden fazla kitap ve makale yazmıştır.
Eserleri (başlıca)
Âşârü’l-evvel min ‘ulemâ’i Firengî Mahal, Hasretü’l-müsterşid bi-vişâli’l-mürşid, et-Ta’lîku’l-muhtâr al Kitâbi’l-Âşâr, Ta’lîkat’ale’s-Sirâciyye, Mecmûlu ietâvâ, Mülhemü’l-melekût şerhu Müsellemü’ş-şübût, el-Âsârü’l-Muhammediyye ve’l-Asârü’l-muttasile, el-Mezhebü’l-mü’eyyed bi-mâ zehebe ileyhi Ahmed.
Diyanet İslam Ansiklopedisi