Saldırganlık
Saldırganlık; canlılarda rakiple besin uğruna, kur yapılan dişi ya da erkek uğruna ya da sosyal hiyerarşinin ele edilmesi ya da korunması uğruna segilenen bir davranış biçimidir: Sergilenen demek bir yana, bu “sergi”yi diyalektik etkileşen, ortaya çıkış aşamasında çok daha “basit” (dile kolay) tepki mekanizmalarının pozitif işleyişleri yönünde anlatmak bambaşka bir yana. (Lorenz; Das sogenannte Böse, Zur Naturgeschichte der Aggression; DTV Juni 1974, München.)
Herhangi bir davranış biçiminin ortaya çıkması, orta beyinde “hazır” bulunan davranış programlarından bazılarının tetiklenmesi ile ilgili hem fizyolojik hem de psikolojik bir süreçtir. Fizyolojik şu anlamda: Davranışlar sonuçları bakımından canlının organları, uzuvları yani fizyolojik imkânları doğrultusunda sınırlanmıştır; nedenleri bakımından ise yine fizyolojiktir, çünkü yan beyinde ajmfafaş ilaf orta beyinde kodlanmış belirli bir duygu ya da düşünce bağınin tanımlı bir duyguyla yüklü tetikleyici faktörlerin duyu organları aracılığıyla alımlanan uyarımlarla aktive olması söz konusudur. Psikolojik oluşunun nedeni ise hayvanın bireysel süreçleri yani kişisel deneyimleriyle farklılıklar gösterebilmesidir. Ünlü Alman popüler bilim yazarı Lorenz, bu etki ağını, belirli eğilimlerin dönüşümlü olarak “iktidara” geçtiği bir parlamentoya benzetir. Buna göre örneğin kaçma eğilimi gibi kıyasla özerk içgüdüler saldırganlık eğilimi karşısında daha fazla “söz sahibi”dirler. Kuşkusuz bunun altında türün hayatta kalması bakımından taşıdığı değer yatar. Öte yandan saldırganlığın karşı cinsi korumaya, dolayısıyla da yeni nesli güvence altına almaya dönük işlevi de onu “büyüten” nedenler arasındadır. Modern davranış bilim incelemelerine göre başlangıç aşamasında sadece tek işleve “spacing out” ilkesine hizmet eden bu davranış biçimi, türeyim tarihi içeriside daha farklı işlevlere yükselmiştir. Spacig out, belirli bir biyotop içinde yaşayan ve ana hatlarıyla aynı organlara sahip dolayısıyla da aynı besinleri paylaşan türdeşlerin, çevrenin sunduğu besinden mümkün mertebe eşit ölçüde faydalanabilmelerinin sağlanması ile ilgilidir. Türeyimin daha gelişmiş canlılarında saldırganlık karşı cinsi ve yeni nesli koruyucu yeni bir işleve daha kavuşur. (veya sonuçları açısından böyle bir işleve sahiptir) Bu süreçte saldırganlık kendi kendini gerektiren bir davranış biçimi olarak sürekli daha güçlü erkekleri ya da dişileri destekleyerek saldırganlığı bir davranış biçimi olarak daha da etkin bir hale getirmiştir. Sosyal yaşayan canlılarda türiçi saldırganlığın zaralı etkilerinden koruyan sosyal engeller vardır. Kurdun köşeye sıkıştırdığı türdeşini sadece boğazlayıp atardamarını patlatmayarak merhamet göstermesine neden olan bu engeller alıcı tarafından belirli mimikler ya da duruşlarla, çoğu kez işitse,l görsel ya da dokunsal yollardan alımlanırlar. Alımlanma süreci fizyolojik, bunların yorumlanma süreçleri psikolojiktir. Örneğin dişisi uzun süredir yanından alınmış bir güvercin türü, kur yapmaya dönük davranışlarını, geçmişte kafasını çevirip bakmadığı türüne uzak bir akraba olan dişi, bir süre sonra içi doldurulmuş çakma güvercin, en sonunda da küçük bir bez parçası karşısında sergilemekten çekinmez. Bu durum saldırganlığın spontan yani doğaçlama bir şekilde ortaya çıktığı şeklinde yorumlanır. Az önceki örnekte hayvan (appetenzverhalten) denen bir davranışla kur yapmaya yönelik davranışını sergileyebilmek için uyarımların niceliği ve kalitesi ile ilgili “ödünler” vermektedir. Davranışları tanımlı uyarımların tanımlı uyarıcılar tarafından tetiklenerek ortaya çıkardığı tepkiler olarak gören davranışçıların (behavoristler) tezini çürüten bu düşünce saldırganlığın asıl tehlikesine işaret eder. Eşiklerini düşüren bir süreç elbette ki kendi kendini üretmeye, bizzatihi gaye olarak ulaşılmaya çalışılan bir şeydir. Konrad Lorenz’in incelemelerine göre bu onun özerk (otonom) yapısına işaret eder.