Sıdk (ar.i.)
Sâdık olma, sadâkat, doğruluk, dürüstlük, bildiği ve inandığı gibi konuşma, sözünü tutma manâsına gelen ahlâkî bir fazilettir.
Kur’ân-ı Kerim’de Allah’ın sonsuz lütuflarına mazhar oldukları bildirilen ve Allah nezdinde en yüksek mertebeyi işgal eden dört zümre arasında “Sıddıklar” yani sözünde, özünde yaşayışında doğru ve dürüst olanlar, peygamberlerden sonra ikinci sırada zikredilmiştir (Nisa suresi 4/69). Dürüstlüğüne düşmanlarının bile hayran olduğu Hz. Muhammed “Sizi doğruluktan başka bir şey kurtaramaz.” “Allah beni doğruluk sayesinde kurtuluş ve başarıya ulaştırdı. Sadece doğruyu konuşmak benim prensibimdir ve biliyorum ki ancak doğruluk ve dürüstlük sayesinde muvaffak olurum.” buyurmuştur.
Kitap ve Sünnet’in Sıdk’a verdiği bu önem sebebiyle İslâm ahlâkçıları, doğruluk ve dürüstlüğü prensip edinenleri (sıddıkları) birer fazilet timsali ve ahlâk kahramanı kabul etmişler ve peygamberler dışında kalan insanların ulaşabilecekleri en yüksek makamın “Sıdcffklar makamı” olduğunu belirtmişlerdir. Nitekim, sahabenin en mümtaz siması, Hz. Peygamber’in en yakın dostu ve İslâm’ın ilk halifesi Hz. Ebii Bekr’in lakabı da “Sıddîk”tır.
İslâm ahlâkçıları, Sıdk’ı, farklı tutum ve davranışlarda ortaya çıkması bakımından çeşitli tasniflere tâbi tutmuşlardır ki, bunları üç noktada toplamak mümkündür:
Kalbde ve niyette Sıdk
İhlâssız ve iyi niyetsiz hiçbir amelin makbul olmadığı hükmü İslam’ın temel prensiplerindendir. Bu sebeple, İslâm ahlâkına göre “özünde doğru olmak”, iyi müslüman ve iyi insan olmanın temel şartıdır. Nitekim İslâm, iyi niyet ve ihlâsa dayanmayan sahte iyilik tezâhürünü “münafıklık” kabul etmiştir. Hz.Peygamber’in “Amellerin değeri niyete göredir.” ve “ödemek niyetinde olmadığı halde borçlanan kimse hırsızdır.” anlamındaki hadîsleri kalb ve niyet dürüstlüğünün İslâm ahlâkındaki önemini açıklıkla ifade etmektedir.
Konuşmada Sıdk
İslâm ahlâkçılarına göre dînî ve içtimaî bir zarara yol açmadıkça söylenen her sözün gerçeği yansıtması, eğer bir vaadde bulunulmuş ise bunun yerine getirilmesi Sıdk’ın gereğidir. Şahsî ve gayr-i meşru hiçbir çıkar endişesi doğruluktan ayrılmayı mazur gösteremez. “Kendiniz için tehlikeli görseniz bile Sıdk’ı arayınız ve tercih ediniz; çünkü (hakikatte) bu necât ve selâmettir. Faydalı görseniz biie yalandan sakınınız; çünkü bunda tehlike vardır.” sözü, İslâm Peygamberi’nin bir tâlimatıdır (bk. Yalan).
Amelde Sıdk
İnsanın, üzerine düşen işleri hakkıyla yerine getirmesi, işlerinin dinî ve ahlâkî prensiplere uygun düşmesi ve insanların hayrına olması amalde dürüstlüğün gereğidir.
Nitekim İslâm, dalkavukluk, riyâkarlık, hiyânet, sahtekârlık, hırsızlık, karaborsacılık ve kumar gibi doğruluk ve dürüstlük ile bağdaşmayan her tiirlü fiil ve hareketi yasaklamıştır.