Şîa (ar. i.)
Arabça taraftarlar grubu, klik, fırka, bir görüş etrafında toplanan hizib, bir kişinin tabileri gibi manâlar ifade eder.
Bu isim, çoğunlukla, Hz.Ali’ye ve Ehl-i Beyt’e tâbi olanlar için kullanılmış ve hatta onlar için özel isim haline gelmiştir. “Filan Şia’dandır” dendiği zaman, o kişinin Şîa mezhebinden olduğu anlaşılır. Aynı kökten “müşâyaât” boyun eğmek, tâbi olmak manâlarını ifade eder.
Mezhepler tarihi yazarlarına göre İslam’da Şia daha Hz.Peygamberin vefatından önce Hz. Ali’yi diğer sahabeye üstün tutan taraftarları ile zuhur etmiştir. Peygamberin vefatından sonra Halife seçiminde, halifeliğin Hz. Ali’nin hakkı olduğunu ve onun diğerlerinden üstün bulunduğunu iddia eden grup bu grup olmuştur.
Sırf siyasî bir taraftarlar grubu olarak ortaya çıkan Şîa bilahare Hz. Osman devrindeki fitne hareketinde de kendini göstermiştir. Hz.Osman’ın öldürülmesi üzerine müslümanlar, Ali grubu (Şîa) ve Muaviye grubu olarak iki hizbe bölünmüşlerdir.
Şîa bu devirlerde, Cemel ve Sıffın vak’alarında, Hakem hadisesinde hep Hz.Ali tarafını tutan siyasî grup olarak görülmüştür. Ne var ki tamamen siyasî bir hüviyette ortaya çıkıp gelişen bu Şîa Hicrî birinci asrın sonlarına doğru dinî ve itikadi bir mezhep hüviyetini kazanmaya başlamıştır. İmamet (halifelik, devlet reisliği) konusunda Nass ve Ta’yin esasına inanmayı bir mezhep prensibi haline getiren Şîa bu asırdan itibaren siyasi bir grup olmaktan çok itlkadî bir mezheb karakterini almıştır.
Nassa ve Ta’yin, Hz.Aii’nin halifeliğinin daha Hz.Peygamber hayatta iken bizzat peygamber tarafından sarih bir ifade (Nass) ile belirtildiği (Ta’yin) inancıdır.
Bilahare çok çeşitli din, felsefe ve kültürlerden de etkilenen Şîa çok çeşitli fırka ve mezheplere ayrılmıştır. Artık Şia ismi bütün bunları ifade eden çok genel bir grup ismi haline gelmiştir. Şîa’nın fikriyyâtı hakkında bilgi edinmek için bu ismin şümulu altındaki bütün fırka ve mezheplerin fikriyyâtının incelenmesi gerekmektedir. (bk. Caferiyye, Eimme-i isnâ aşeriyye, İmâmiyye, Gulât, Râfızîlik, İsmâıliyye).