Taassub (ar. i.)
Lugatta akraba ve kavminin fertleri hakkında yardım ve aşırı taraftarlık olan taassub kavram olarak, din, ahlâk âdet, fikir v.s. de lüzumlu lüzumsuz aşırı taraftarlık göstermek anlamına gelir. Kur’ân, Sünnet ve akla uygun düşen işlerde aşırıya varmayan taassub iyi, şer’an ve aklen uygun olmayan yerlerde kötü sayılır. Çünkü iman itikad ve tasdik, İslâm ise tasdik olunan şeye taraftar olmaktır; yani İslâm hak ve güzel olan şeye istilzamdır. Bu da metanet, sabır ve sebat ile olur. Böyle bir taraftarlığa taassub değil, salâbet-i diniyye veya salâbet-i milliye ve ahlâkıyye denir. Bu tarz bir taassub bir milletin kanı hükmündedir. Kendi dinine ve kavminin fertlerine karşı taassubunu yitirmiş bir topluluğu gaflet ve ihanet kuşatır. Bu da o milletin sonu olur.
Asıl taassub ise cehâletten ve muhakemesizlikten doğar. Bütün bir inad üzerine kurulur. Dindar birinin din adına icadlara ve müsbet ilmin buluşlarına karşı çıkması, Sünnetullah’ı bilmemekten doğar ve din adına zulüm işlemiş olur. Din, taraftarlarının bu tarz taassubunu red eder.