Talâk (ar. i.)
Lugatta talâk, bağı çözmek ve serbest bırakmak manâsına gelir. İslâm hukuk terimi olarak ise talâk, belirli sözlerle evlilik bağını çözmek demektir.
İslâm hukukunda evliliği sona erdiren durumların başında gelen talâk tasarrufunu kullanma yetkisi, prensip olarak kocaya verilmiştir. Nikâh akdi sırasında usulüne uygun bir şartla kadının da bu yetkiyi elde etmesi mümkündür.
“Talâk” (boşama) lâfzını taşıyan ifadeler sarih, bunun dışındakiler kinâîdir. Sarih ¡fadelerin kullanılması, niyet ve karîne önem taşımaksızın talâk sonucunu doğurur. Kinâî ifadeler ise, niyet ve karinelere göre sonuç meydana getirir.
Erkeğe, yeniden mehir ve nîkâha muhtaç olmaksızın boşadığı eşiyle aile hayatına dönme imkânını veren boşama şekline “ric’î talâk”, yeni bir mehir ile yeniden nikâhlanmadıkça aile hayatına dönüş imkânı vermeyen boşama şekline “bâin talâk” denir. Ric’î talâkın şartları şunlardır:
a) Boşamadan önce karısıyla zifafa girmiş olmak,
b) Sarih lâfızlar kullanmış olmak ve şiddet, mubâlâğa ifade eden bir söz söylememiş olmak (Hanefîlere göre),
c) Üçüncü boşama hakkını kullanmamış olmak.
Şu durumlarda ise, boşama “bâin” sayılır:
1) Zifaftan veya halvet-i sahîhadan önce boşadığında,
2) Kinâî veya şiddet ve mübalâğa ifadeleri kullanarak boşadığında, (Hanefîlere göre),
3) Kadının isteği ile bir bedel üzerinde anlaşarak boşadığında (“muhâlâa”yı talâk sayanlara göre),
4) Üçüncü defa boşadığında (ki buna “beynunet-i kübrâ” denir).
Sünnete uygun olup olmaması bakımından da talâk iki çeşittir:
a) Sünnî talâk: Hayız içinde olmayan ve temizlendikten sonra cinsî birleşme vuku bulmadan ve tek talâk hakkını kullanarak yapılan talâk,
b) Bid’î talâk: Sünnî talâkın şartlarını taşımayan talâk.